Asıl ismi "Cündüb bin Cünâde" olan Ebû Zer, kabilesinin hırçın tabiatlı, cesur bir ferdi idi. Cahiliye Devri'nde süvarilerin önünü kesmekle tanınırdı. Bu sebeple Medine civarındaki kabileler, Gıfarlı Ebû Zer'den bir hayli rahatsızdı.
Günün birinde Mekke'den kulağına bir haber ulaştı: "Biri çıkmış, Kureyşlilerin dinine meydan okuyormuş, yeni bir din getiriyormuş. Kureyşliler kendisine karşı çıkmışlar."
Garip yaradılışlı biri olan Ebû Zer, merakını çeken bu haberi araştırmak ve Yeni Peygamber'den haber getirmek için kardeşi Üneys'i Mekke'ye gönderdi.
Üneys gidip araştırdı. Dönünce "Muhammedü'l-Emîn" denilen zatın peygamberlik iddia ettiğini, iyi ahlakı telkin edip kötülüklerden uzak kalmayı istediğini söyledi. Mekkelilerin bir kısmı ona "şair," bir kısmı "kâhin" diyorlardı. Ancak kendisi de bir şair olan Üneys, "Fakat ben, şair ve kâhinleri çok iyi bilirim. Onun sözlerini kâhinlerin sözleri ve şiir çeşitleriyle karşılaştırdım, hiçbirine benzemiyordu!" dedi.
Ebû Zer'in merakı daha çok tahrik oldu. Kardeşinin söyledikleriyle tatmin olmadı, "Sen gönlüme şifa verir bir haber getirmedin!" dedi ve yol azığını hazırlatıp tek başına Mekke yoluna düştü. Günlerce yol aldıktan sonra nihayet Mekke'ye vardı. Kimseye sezdirmeden, Peygamber olduğunu iddia eden zatı bizzat gözetlemeye başladı. Gündüzleri Mekke'nin çeşitli yerlerinde gezip dolaşıyor, geceleri de Kâbe'nin bir köşesine çekilip yatıyordu. 15 gün geçtiği hâlde Hz. Peygamber'i bir türlü görüp tanıyamadı. Azığı bitmiş, zemzem suyuyla hayatına devam etmeye başlamıştı.
Bir gün Hz. Ali, Kâbe'nin yanından geçerken, Ebû Zer gözüne takıldı. Hâlinden garip ve yabancı biri olduğnu anladı:
"Sen garip biri misin?"
"Evet."
"Buyur, benimle gel, seni misafir edeyim." dedi. Ebû Zer kabul etti.
Ebû Zer kadar Hz. Ali de tedbirli ve ihtiyatlı idi. O gün birbirlerine açılamadılar. Zira müşrik zulmü öylesine kuvvetliydi ki, birinin Müslüman olduğunu haber alır almaz hemen üzerine çullanarak bayıltıncaya kadar dövüyorlardı...
Sabah olmuştu. Ebû Zer hemen kalkıp Kâbe'ye gitti. "Belki Yeni Peygamber'i görebilirim!" diye düşündü.
Akşama yakın yine Hz. Ali oradan geçiyordu:
"Henüz bir yer bulup yerleşemedin mi?"
"Hayır. Aslında burada kalmaya pek niyetim yok."
Hz. Ali onu tekrar evine davet etti. Birlikte gittiler. Eve vardıklarında Hz. Ali aralarındaki sır perdesini araladı:
"Doğru söyle, seni buraya getiren bir şey olmalı! Sen bir şeyler arar gibisin."
"Gizli tutacağına söz verirsen söylerim."
"Emin olabilirsin."
"Bize 'burada birinin çıkıp peygamberlik iddia ettiği' haberi ulaştı. Ondan haber getirmesi için kardeşimi gönderdim. Ancak kardeşimin getirdiği haber beni tatmin etmediği gibi, bu zata karşı merakımı daha da artırdı. Bunun için bizzat gelip onunla görüşmek ve konuşmak istedim."
"Şüphesiz, sen tam aradığının içine düştün! Ben de onun yanına gideceğim. Sen arkamdan gel. Beni takip ederek onun huzuruna girersin. Yalnız ben yolda sana zarar verecek bir durum görürsem, ayakkabımı düzeltir gibi bir duvara yönelirim. Sen de durmaksızın ilerlersin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERKEK SAHÂBELERİN HAYATI
Random"Ashâbım yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz." HZ. MUHAMMED (SAV)