Bu bölümü, bir hafta önce yaptığı yorumu, her okuduğumda beni motive eden,
- Bir Garip Biz & - Koza hikayelerinin güzel yazarına ithaf ediyorum.
...
Ben de en az senin gibiyim. Ve en çok senin gibi.
Kısa bir süre öncesine kadar, dünyayı ayaklarına sermeyi istediği bu tutkulu kadının sözlerine kayıtsız kalamayan gözleri, ikna edilmeyi hazırdı.
Beklediği fırsat ayağına kadar gelmişti, peki Bahar'la iş birliği yapabilecek miydi?
Ona doğru yürüdü, aralarında yalnızca birbirlerinin gözlerini görebilecekleri kadar mesafe bırakmıştı."Sana nasıl güvenebilirim Bahar?"
Bahar, tüy kadar hafif bir dokunuşla Birkan'ın sağ bileğini kaldırdı. Parmak uçlarını deri bilekliğin ortasındaki sonsuzluk işaretinde gezdiriyordu. Adamın ne düşündüğünü hesaplamak istercesine incelediği gözlerinde, aradığı yaralı oğlan çocuğunu sobeledi. Üstünde hala kuvvetli bir etki yarattığına olan inancı, bu savaşı kazanacağının işaretiydi.
"Sonsuz güvenebilirsin. Bu sefer riya yok sevgilim."
...
Genç adam kendini, bir defa daha ölümü olmasından korktuğu kadının rüzgarına kaptırmıştı. Güvenini boşa çıkaran bu kadına ikinci bir şans vermek, aptallığının tesciliydi.
İki, üç, dört... O yine ihanet edecekti.
Fakat kendine söz vermişti, o kızın kim olduğunu öğrendikten sonra Bahar'dan kurtulacaktı. Yaşananları unutamazdı.
Bilekliğine baktı, Bahar'ın hediyesiydi ve o hala çıkartmamıştı.
Gözlerini tüm bunlardan kurtulmak istercesine kapadı. Fakat zihninde beliren hatıralar, unutmasına müsade etmiyordu.
Başka birşey düşünmeye çalıştı ve aklına gelen tek şey, ceylan gözlü kadın oldu. Dudaklarına yerleşen gülümsemenin farkına varamadan, bedenini uykunun kollarına bıraktı....
Birkan, normal şartlarda gelmeye erindiği Gülhan Holding'e bu sabah koşa koşa gelmesinin nedenini biliyordu. Asla kendini kandırmaya çalışacak kadar haybeye uğraşları olmamıştı. Bu sabah dünyanın en güzel gözlerine ihtiyacı vardı, yorgundu... O gözler içinde bir yere dokunuyordu, dinlendirtiyordu ve şimdilik kendisine bundan daha iyi gelen birşey yoktu.
Başını Engin'in kapısının çaprazındaki küçük odanın içine uzattı. Dikkatle önündeki dosyaları okuyan Ahu'nun, bir baş yapıt olabileceğini düşündü. Bu güzel kadın saatlerce izlenebilirdi.
"Küçük hanım!"
Gözlerine değen gözler, sevinçli bir o kadar da mahçuptu.
Ahu saygıyla ayağa kalktı, bu adama nasıl davranacağı konusunda en ufak bir fikri yoktu. Adamın hakkında ne düşündüğünü de kestiremiyordu. Belkide en iyisi o gece hiç yaşanmamış gibi devam etmekti.
"Hoşgeldiniz Birkan Bey."
Kadifemsi ses tonu kulaklarını okşayan bu kadına, her gördüğünde biraz daha çekilen Birkan, dalgalı saçlarının döküldüğü güzel omuzlarını açıkta bırakan toprak rengi kazağından, topuklu bej babetlerine kadar inceledikten sonra ancak yanıt verebildi;
"Hoşbulduk, Engin odasında mı?"
Aramadan gelmişti, bunlar Birkan Güçlü'nün haraketleri değildi.
"Hayır, yarım saate geleceğini söyledi. Ben geldiğinde haber veririm."
"Tamamdır, o sırada bir kahve iyi olabilir aslında!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEM
General FictionGözleri, dudakları, burnu ve ağzı arasındaki o ince siyah çizgi. Alnındaki ufak dikiş izi ve hafızasına ne kadar kuvvetli kazındığını az önce farkettiği yüz hatları... Kısacası bünyesinde barındırdığı tüm organları. Birkan! ... Elem, hayata tutunmay...