Bölüm Şarkısı: MAX, Lil Uzi Vert - Wrong
Merdivenlerden inip zemin kata geldiğimde topuklularımı sağa çevirip koridorda emin adımlarla ilerlemeye devam ettim. Babam ve Harry'nin geldiğini az önce odamdayken duymuştum. Oturma odasına girdiğimde annemi arka bahçeye bakan pencerenin önünde elinde dergisi ve çayıyla otururken gördüğümde gülümsedim. Topuklularımın sesiyle bana baktığında o da gülümsemiştim. Yanına gidip yanağına öpücük kondurup karşısındaki sandalyeye oturdum.
"Ne zaman çıkıyorsun?"
Annem sıcak bir şekilde konuştuğunda telefonumun kilidini açıp saate göz attım.
"Yaklaşık yarım saat sonra, anneciğim."
Tekrar gülümseyip başını dergisine çevirdi. Saçımın bir tutamını kulağımın arkasına atıp kapıdan gözüken koridorun bi kısmında göz gezdirdim. Neredeydi. Kesik kesik aldığım derin nefesin ardından onu düşünmenin bana bahşettiği hızlı kalp atışlarını yine heyecanla selamladım. Terleyen avuç içlerimi kot eteğime hızlıca sildim. Brian'ın yanına gitmememi söylemişti, beni hazırlıklı bir şekilde gördüğünde ne tepki vereceğini merak ediyordum. Dudağımı dişleyip gülümsedim. Bana sinirlenmesini istiyordum, ses tonunun tutku ve sinire bürünmesini. Kan akışının hızlandığını, nabzının saniyeler öncesinden daha hızlı attığını hissetmek. Parmak uçlarını dudaklarımın, boynumun, kollarımın üzerinde gezdirdiğinde yakıp geçmesini. Saldalyenin kollarından destek alıp ayağa kalktım, çantamı zincirinden tutup sandalyeye bıraktım.
"Babam nerede?"
"Çalışma odasında canım. "
Gülümseyip koridora çıktım. Saçlarımı kabartıp eteğimi eşitledim. Kesik, sessiz bir öksürükle boğazımı temizleyip çalışma odasının önünde durdum. Ah, kalbim aşırı hızdan duracak.
Kapıyı tıklattım, içeriden gelen 'evet' sesiyle kapıyı yavaşça açtım. Babam her zamanki koltuğunda otururken Harry tüm ihtişamıyla masanın önündeki sandalyelerden birinde yerini almıştı.
"Gel tatlım."
İçeriye adımlayıp kapıyı kapattım. Önüme dönüp Harry'i es geçip emin adımlarla, gülümseyerek babama doğru ilerledim. Kollarımı ona sardığımda gözlerim Harry'ninkileri buldu. Öne çıkan köşeli çenesi bana odaklıyken daha da erkeksi bir havaya bürünmesini sağlamıştı. Yarı kapalı olan göz kapaklarının altındaki dürtüsel irisleri üzerimde gezinirken nefesim boğazımda düğümlendi.
"Seni çok özledim."
Zorlukla çıkardığım kelimeler karşısında babam içten bir kıkırdamayla bana sıkıca sarıldı. O sırada Harry'nin dudağını sertçe ısırdıktan sonra başını hızlıca aşağıya eğdiğini gördüm.
Babamdan ayrıldıktan sonra Harry'nin karşısında yer alan sandalyeye oturdum. Sandalyeye iyice yerleşip Harry'e bakmadan bacağımı diğerinin üzerine atıp estetik bir oturuş elde ettim. Ellerimi üstte duran dizimin üzerine koyduktan sonra babamın sesini işitince ona baktım.
"Bay Styles okulumuz hakkındaki düşüncelerini paylaşıyordu. Üniversitemizi ve buraları oldukça beğenmiş. Bu durum beni çok sevindirdi."
Babam en sıcak gülümsemesini Harry'e gönderdiğinde bakışlarımı ona çevirdim. Harry çekinmeden bakışlarımı üzerimde tuttu.
"Evet, Bay Ross'un hakkı var. Chicago'nun ayrı bir enerjisi var. Beni buraya bağlıyor, işimi tutkuyla yapmamı sağlıyor."
Harry sözlerini bittikten sonra da gözlerini gözlerimden ayırmadı. Dümdüz gözlerime bakarken içimden ona doğru giden bir iple ona bağlanmış gibi hissettim. Gözlerim onunkilerden ayrılırsa bilinmezliğe savrulacakmış gibi hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dear Teacher (Sevgili Öğretmenim) [h.s]
FanfictionKalabalık içinde bir centilmen; yatak odasında bir hükmeden. Tutkuyu iliklerinize kadar hissedebileceğiniz bir hikaye. Linda ve Harry'nin hikayesi. ○○○ [Dikkat: Çoğaltılması yasaktır!] *Eylül 2014*