"Ben sana bir şey soracaktım aslında." Çok şükür.. "Onu anladım zaten." dedim gülerek. "Çırpınma da söyle artık Kerem." Başını salladı. Yüzündeki gülümseyiş her zamanki sıcaklığın yanında biraz tedirgin bir şekildeydi. Bak şimdi daha da merak ettim.
"Biliyorsun Cuma günü bizim seçmeler var." dediğinde onayladım. "İzlemeye daha doğrusu destek olmaya gelmeni çok isterim." dediğinde sakince durdum. Öncesi gün de Ediz'in seçmesine gidecektim..
"Malum sen bizi o kadar çalıştırdın. Çağırmam gerektiğini düşündüm. Hem gelirsen beni mutlu edersin prenses."🍀🍀
Prenses deyişiyle yüzümü buruşturmak istesem de gülümsedim.
"Tabi gelirim." diyerek onayladım onu. Ricasını geri çevirmek istememiştim. Hatırı kalmasın.. Zaten Kerem de iyi biriydi, kafa çocuktu. Ediz onunla takılmamdan pek hoşnut olmasa da ben onunla güzel vakit geçiriyordum.
"Tamam!" dedi sevinçle. Sevincine gülümsedim. Gözlerinin derinliklerine kadar sevindiğine de şaşırdım içten içe.
"Başka bir şey yoksa?.." diyerek koridoru işaret ettim. Kantine gidip su almak istiyordum. Susadım yahu!
"Yok. Yok. Görüşürüz. Cuma günü.." Gülümseyerek onayladım onu başımla ve "Görüşürüz." diyerek kantine yol aldım.
Koridorun köşesinden döndüğümde telefonuma gelen mesajın bildirimiyle elimi cebime attım.
Kerem:
Güzel gülümseyiş.. ;)
Cuma günü de görmek için sabırsızlanıyorum.Kaşlarım hayretle havalandı.
Mesajına istemsiz bir tebessüm doğurdu dudaklarım. Sonra kaşlarımı kaldırıp indirdim ve ona cevap yazıp yazmamak arasında gidip gelirken telefon elimden kaydı. Sinirlenerek kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdım.Ediz kaşlarını çatmış sert bir ifade ile telefonumun ekranına bakıyordu.
"Ediz." diye bir mırıltı döküldü dudaklarımdan. "Telefonumu ver." diye gür bir şekilde devam ettim sonra.
Telefonda bir şeyler yaptı ve sert yüz ifadesi değişmemişken telefonu bana geri verdi. Telefonu aldığım gibi de arkasına bakmadan, tek kelime etmeden yanımdan geçip gitti.
Hay ben böyle işe..
Ulan yılda bir iyi gün diye gülerek kalktık ne güzel güne başladık o da yine bok oldu! Hayattaki şansıma ediyim.
Kendime sayıp söverken kantine girip bir su alıp dışarı çardağa çıktım. Otururken bacağıma ve belime giren sızıyla inleyerek yüzümü buruşturdum. Bugün sabahtan beri kendini normalden çok belli eden ağrı son dakikalarda gittikçe artıyordu.Daha da çoğalmadan ağrı kesici atmam lazım. Çantamda taşıdığım ağrı kesiciyi çıkardım.
Sürekli sızlayan bacaklarla ve bel ile geziyordum. Bünyem alışmıştı artık ağrıya. Sol ayağımdaki hafif hissizliğe bile alışmıştım.
Hay lanet skolyoz..
"Sen elektrik alacaksan sana trafoyum ben Şeymamm!" Batu'nun sesi yakınımdan geliyordu.
Şeyma "Patlarsın inşallah Batu." diyerek onu yanıtladığında Batu bir şeyler söylenerek oturduğum çardağa karşıma oturdu.Zilin ne zaman çaldığını işitmemiştim. Gerçi Batu'nun dışarıda olması için zile ihtiyacı da yoktu.
Ona bir şey demeden su şişesini açtım ve çıkardığım ağrı kesici haptan bir tane alıp bir yudum su ile yuttum.
"Kanka?" dediğinde şişeyi kapatırken ona baktım. Dikkatlice bakıyordu. Yüzündeki her zamanki ifade gitmiş ciddiyet gelmişti. "Ağrın mı var? Hastaneye gidelim mi?" Sesine yansıyan endişeye tebessüm ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU KIZ
HumorBurada öyle aşırı cici,ezik kızlar göremezsiniz. Ya da mafya lideri kötü çocuklar. Bad boylar ve good girller havada uçuşuyor değil burada... Herkes olması gerektiği kadar var.. Delilik var mesela burada. Biraz mallık, bir tutam mutluluk, bir parça...