GİRİŞ

29 3 0
                                    




Havada yay gibi kıvrılarak gelen pası yakaladığımda takım arkadaşlarımda son periyot stresinin olduğunun farkındaydım. Son vukuatımdan sonra 'altın oyuncu' bile olsam koç, son periyota kadar beni maça sokmamıştı ve ben deyim yerindeyse kenardan kafayı yemiştim. Birkaç driplingin ardından üç sayı çizgisinin gerisinde kalmaya dikkat ederek topu potaya yolladığımda tek isteğim düzgün birkaç atışın ardından rakip takımla aramızdaki 20 sayı farkı kapatmaya çalışıyordum. Ve top havada döndü, döndü. Ve döndü. Ardından, basket geldiğinde geriye koşmaya başlamıştım bile. Nil'in çakmam için uzattığı eline kısaca dokunduğumda hakem topu başlamaları için rakip takıma vermişti. Vakit kaybetmeden topu oyuna soktuklarında onların koçlarının ''13'ü tutun!'' bağırtısı tam anlamıyla kulağımı tırmalamıştı.

Evet 13 numara ben oluyordum. Ya da Peri, Peri Tufan. Topu getiren fazlaca iri esmer kız orta saha çizgisini geçmeden takım arkadaşına pas attığında haklı olarak hakemden ''Geri Pas.'' gibi bir uyarı beklemiştim. Beklediğim düdük çalmadığında tenha tribünden yükselen homurtular beni onaylar nitelikteydi. Oyun kurucu kız benim biraz gerimde olduğundan ben yapılmaması gerekeni yaparak hakeme bakmaya devam ettiğimden karın boşluğuma yediğim darbe nedensizce dikildiğim için evden çıkmadan rafa çarptığım kafama gönderme niteliğindeydi.

Normalde tek darbede yıkılmayan biri olarak boş bulunduğumdan dizlerimin üstüne düşmüştüm. Oyun kurucu kız, deyim yerineyse beni resmen biçmişti! Biraz önce beklediğim düdük çalmıştı evet ama 'teknik faul' olarak! Bir elim karnıma baskı uygularken kesik kesik alabildiğim nefeslerimi düzene sokmaya çalışıyordum. Takımdan Cansu yanıma diz çöktüğünde çevremde oyuncular tarafından küçük bir kalabalık oluşturulmuştu. Bizim koç, beni asi bulduğunu ifade ederek her defasında cezalandırsa da beni sevdiğini başıma ilk onun gelişinden anlamıştım. Eliyle omzumu tuttu.

''İyi misin Peri? Devam edebilecek misin?'' Sesler, kulağımda uğuldasa da gözlerim tribüne kaydığında atlamaya hazır bir Uzay görmemle kafamı olumlu anlamda sallamam bir olmuştu. Cansu'unun uzanan elini tuttuğumda onun da yardımıyla ayağa kalkmıştım. Hakem tek atış hakkı verdiğinde oyalanmadan atış çizgisindeki yerimi alarak topu birkaç kez sektirdim. Derin bir nefes alarak atışı kullandığımda yine sayı olmuştu.

---

Son çeyrek bittiğinde 7 sayıyla kaybetmiştik. Bu da takımın önemini vurguluyordu. Aylardır bir arada çalışıyor olmamıza rağmen kuramadığımız koordinasyon bu tarz yenilgilerde fazlaca belli oluyordu. Son çeyreğin yarısında oyuna dahil olduğumda maalesef maçı alacak katkıyı sağlayamamıştım. Koç buna karşılık kısa gri boyalı saçlarından yükselen baharat kokusuyla midemin dalgalanmasına neden olarak konuşmuştu benimle. Terleyen biz olmamıza rağmen her maçın ardından bir şişe parfümü kendine boca etmesi ne kadar da komikti! ''Şanslısın.'' demişti Nermin Hoca. ''Hazırlık maçı sana ders olsun ve bir daha park yerini aldı diye kimsenin arabasını anahtarla çizme!'' demişti. Aslında ardından ''Çizeceksen çakıyla çiz.'' demese uyarısını ciddiye alabilirdim.

Her zaman soyunma odasından son çıkan biri olarak duştan yeni çıktığım için ıslak olan saçlarımı taramış ve tek omzumda toplamış otoparkta bekleyen Uzay'ın yanına yürürken maçı kaybetmenin huzursuzluğu bünyemde hala kendini hissettiriyordu. Büyük spor çantamı sıkıca kavradığımda kulüp müdürünün odasından geçiyordum.

''Saçmalıyorsun, evlat.''

İçeriden yükselen bağrışmaları tek duyanın ben olduğunu kavramam spor salonun sönen ışıklarıyla adeta tescilleniyordu, kulübün kapanış saatiydi. ''Sikimde değil Ertan.'' Kulüp müdürüne ismiyle hitap eden her kimse ondan yaşça küçük ve terbiyesiz olduğu kesindi. Tartıştıklarını anladığım için adımlarımı hızlandırdığımda ardımda çarpan kapı tüm hücrelerimi titretmişti. Buna rağmen arkama bakmadan merdivenleri inmeye başladım. Biraz önce müdürle tartışan kişi omzuma çarparak hışımla yanımdan geçtiğinde ardında giriş kimliğini bırakmıştı.

Giriş kimliğini üzerinde kocaman harflerle yazılmış 'GİRİŞİM' yazısından anlamıştım ama üzerinde yazan isim kesinlikle ona ait değildi çünkü Ertan Girişim yazıyordu! Kimliği elime alarak ardından seslendiğimde kimliği düşüren kişiye mi yoksa kartın asıl sahibine mi götürmem gerektiği konusunda kararsızdım.

''Hey!''

Binadan çoktan çıkmış olduğundan koşar adımlarla kimliği düşürenin ardından koştuğumda onu görememiştim. Otoparka çıkan kapıdan dışarı adımımı attığımda siyah Porsche otoparka nazaran muazzam bir hızla üzerime gelirken beni ezeceğini anlayarak bir adım geri çekildiğimde anın verdiği adrenalinden nefes alışverişim düzensizleşmişti. ''Aptal herif!!'' Tozu dumana katarak giden arabaya birkaç küfür daha savurduğumda hırsımı alamadığım için elimdeki giriş kartını bükerek kullanılmaz hale getirdim ve yanımdaki çöp tenekesine attım. ''İyilik yaramıyor demek ki, piç kurusu!'' derken hala söyleniyordum. ''Efendim güzelim?'' Arkamı döndüğümde gördüğüm kişiyle kaşlarım daha da çatılmıştı.

PERİ MASALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin