Fifth Day

1K 97 17
                                    

Yine bir okul gününe gözlerimi açmıştım. Yavaşça yatakta doğruldum ve başımı ellerim arasına aldım. Beynim patlayacak durumdaydı. Öyle ki bu ağrı sağdan soldan vuruyordu yani çift taraflı bir ağrıydı. Bu da acıyı iki katına çıkartıyordu.

Odamdan çıkarak mutfağa geçtim. Her zaman ilaçlarımı barındırdığım bir dolabım olurdu. Daha çok annem sayesinde böyle bir alışkanlık kazanmıştım çünkü ben Seoul'e gelmeden önce oturduğumuz evde annem ilaçlar için bir mutfak dolabı ayırırdı. Her türlü ilacı oradan bulabilirdik bu yüzden eczaneye pek sık gittiğimiz söylemezdi.

Karnımın aç olmasını umursamadan ağrı kesiciyi ağzıma attım ve suyla beraber yuttum. Sonra buzdolabından bir şeyler çıkarttım. Bir diğer alışkanlığım, hap içtikten sonra bir şey yemezsem hapın o iğrenç tadı damağımda kalır ve beni rahatsız ederdi.

Birkaç şeyi mideme gönderdikten sonra hazırlanmak için odama geri döndüm. İhtiyacım olanları halledince de çantamı alarak evden dışarı çıktım.

Bugün dışarısı diğer günlere nadiren daha soğuktu fakat soğuğun beni titremesine aldırmadan temiz havayı dolu dolu içime çektim. Dün geç saatte parkta NamJoon ile konuşup dert yandığım için uykumu da tam olarak alamamıştım. Bu yüzden havanın o arınmış kokusunu duymak her adımda uykumu açıyordu.

Otobüs durağını es geçerek yürümeye devam ettim. Bugün sadece yürümek ve yarım kalan şeyleri düşünmek istiyordum. Bir de otobüsteki insanların gürültülerini çekemezdim.

Dün olanların şokunu hala atlatamamış olmanın yanı sıra içimdeki endişeli taraf Jimin'i merak ediyordu. Sürekli aklımda dolaşan sorular onu unutma planlarımı suya düşürmüş ve hız kesmeden yine dolanmaya başlamıştı. Neden her şey bu kadar zordu ki? Gidip ona nasıl olduğunu bile soramayacak kadar gurur yapmıştım ve ben bundan nefret ediyordum.

Onun narin bedenini kollarımın arasına almak ve onu ısıtmak kim bilir ne kadar güzel olurdu şimdi. Güzel kıkırdamasını belki de saatlerce dinlemek bütün sıkıntımı alıp götürürdü. Ama bu kadar kolay değildi işte. Yaptığını affetmek ve sineye çekmek sandığım gibi basit olamazdı, olmamalıydı. Yaşanmışlıklarımıza saygı duymadan yaptığı dikkatsiz hareketlerin bedelini ödemeli ve en az benim kadar acı çekmesi gerekirdi.

Bunu düşünmek bile kalbimi kırmaya yetmişti. Ben ona kıyamazdım, bu doğru ancak hiçbir şey olmamış gibi de davranmak bana göre değildi.

Adımlarımı kampüse geldiğim zaman durdurdum ve etrafıma bakındım. Yoongi'den tek bir iz bile yoktu. Bu da demektir ki bugün okula uğramayacaktı. Çünkü her zaman benden önce gelir ve ben gelene kadar dışarıda oyalanırdı.

Tekrar hareketlenerek okulun içine girdim. İlk dersimiz dil bilimiydi yani uyumamam için hiçbir sebep yoktu. Bay Hwang'ın sıkıcı konuşmalarını dinlemek istediğim son şey bile değildi.

Dersin gerçekleşeceği sınıfa doğru yürümeye devam etmiştim ki bugün biraz erken geldiğimi anladım. Koridorlar dolu sayılamayacak bir seviyedeydi. Sınıfa göz attığımda da birkaç kişinin kendi halinde takıldığını gördüm. Buna Jimin de dahildi.

Kafasını sıraya koymuş ve dudaklarını büzmüş bir şekilde yatıyordu. Kaşlarımın çatılmasına engel olamadan yavaşça yanına gittim. Bedenimin varlığını çok geçmeden fark etmişti ve kendini hemen toparlayarak duruşunu dikleştirdi.

''Kay yana.''

Dediğimi idrak edermişcesine kendini kastığında gözlerimi devirdim ve onu iteleyerek yanında yerimi aldım. Şaşkın bakışlarla beni izliyordu.

Winter Day | JiHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin