Şu anda 221 B de çok garip bir manzara vardı. Her seferinde olduğu gibi Sherlock yaralanmış,John onun yaralarına bakmıyordu. Bu sefer rolleri değişmişlerdi. Kaburgası kırılan John,onun kırık kaburgasına bakan Sherlocktu.
"Sana dikkatli olmanı söylemiştim" dedi Sherlock,elleri John'un kaburgalarında dolaşırken.
John ellerin verdiğı rahatlıkla gözlerini kapatmıştı. Sherlock konuşana kadar.
" 5 kattan atladık Sherlock. Yanında olmam bile mucize" dedi John,Sherlock'un elleri hala sırtındayken.
Sherlock'un ellerini sırtında hiss etmeyen John ona döndü. Sherlock ona bakıyordu. John da ona bakmaya başladığın da neredeyse bir kaç dakika bakıştılar. Daha sonra Sherlock gözlerini kaçırdı ve ilk yardım çantası almakla ilgi bir şeyler mırıldanıp yanından ayrıldı.
Bunu fırsat bilen John,zorda olsa bir şekilde sırt üstü uzandı. Bir kaç dakika sonra Sherlock'un sözleriyle gözlerini açtı.
"Bunu... Bunu daha önce görmedim"
John onun gözlerini sabitlediği yere baktı. Göğsündeki yaraya bakıyordu.
Sherlock hızla elindekileri sehpaya bırakıp John'un yanına oturdu ve elini yaraya koydu. Bu bir bıçak iziydi. Çok derin değildi ama yine de dikiş atılmıştı.
Sherlock yarayı incelerken John her şeyin ortaya çıkmasını engellemek için bir bahane arıyordu ama aklına hiç bir şey gelmiyordu.
"Bir şey söyle John. Neden bu yaradan haberim yok?"
" Sanki bütün yaralarımı biliyorsun Sherlock"
Sherlock gözlerini kısmış ona bakarken,John konuyu daha ne kadar uzata bileceğini düşünüyordu. Ama bir bahane bulmasına fırsat kalmadan Sherlock'un elini sol omzunda hisseti.
"Bu yarayı Afganistan da aldın" dedi ve sonra elini John'un sırtında sağ tarafdaki yaraya koydu. "Bu,eşini öldüren adamı zapt ederken oldu" daha sonra elini karın boşluğuna koydu. " Bu yaraysa, beni öldürmeye çalışan banka müdürüne müdahele ettiğin zaman oldu"
Sherlock'un dokunduğu her yerinin yandığını hissediyordu John. Diğer yandan da Sherlock'un bu kadar şeyi nasıl aklında tuttuğunu düşünüyordu. Sonra aklına gelen bu şeyle gülümsedi. O Sherlock Holmes'tu. Tabi ki yapa bilirdi.
John düşüncelere dalmışken onun elini ensesin de hissetti. Daha sonra bakışlarını ona çevirdi ama Sherlock yaraya bakıyordu.
" Ve son olarak bu da katil gazeteci tarafından rehin alınırken oldu. Artık bütün yaralarını bildiğime göre bu yarayı neden görmediğimi söyler misin? Gerçi yaraya bakınca neredeyse 1 yada 2 yıllık olduğunu söyleye bilirim... Şimdi,anlat. Lütfen"
Sherlock ona kararlı bakışlarla bakarken,John artık kaçış olmadığını anladı. Bu yarayı göreceğini biliyordu. Demek o gün bu günmüş.
Sherlock bir açıklama beklerken John derin bir nefes aldı ve tamamen Sherlock'a döndü. Bütün cesaretini toplayıb onun elini alıb yaraya yani tam göğsüne koydu. Sonra gözlerini kapayıp konuşmaya başladı.
" Aslın da bu günün bu kadar çabuk geleceğini sanmıyordum. Ama öyle olmadı işte. Evet, haklısın bu yara 2 yıl önce oldu... Sen,sen ölmüştün yani ben öyle sanıyordum. O günden sonra nefes alamadığımı fark ettim. Çünki aldığım her nefes canımı yakmaya başlamıştı."
John biraz durup derinden bir kez daha nefes aldı. Diğer taraftan ses gelmediğini görünce devam etti.
" Bir gün salonun ortasında otururken senin bıçağını fark ettim. Senin dava kağıtlarını sabitlediğin bıçak. Daha sonra oraya gittim ve onu aldım.Sensiz yaşamanın bir anlamı olmadığını düşündüm. Artık düşünemiyordum. Bıçağı aldım ve tam buraya saplamaya başladım. Ama çokta derine inemeden Lestrade ve abin gelip bana engel oldular. Yoksa burda yanında olamayacaktım"
John açıklması bittiğinde korkarak gözlerini açtı. Ve her kesin "duygusuz bir makine" diye adlandırdığı ünlü danışman dedektifin ağladığını gördü. Evet kulağa garip geliyordu ama o duygusuz makine ağlıyordu.
John onun ağlamasına şaşırmayı bıraktıktan sonra, Sherlock'un bir eli hala kalbindeyken ona biraz daha yaklaştı ve göz yaşlarını sildi.
" Sen... Benim için..."
" Evet Sherlock. Senin için."
John ona buruk bir gülümsemeyle bakarken diğer yandan da ne yapacağını tahmin etmeye çalışıyordu.
Ondan sert bir tepki bekliyordu ama olmadı. Sherlock dudaklarını onun dudaklarının üzerine kapadı.
John yılladır beklediği dudakları dudaklarının üstünde hissedince hemen karşılık verdi. İkisi de bir birni büyük bir sabırsızlıkla öpüyordu. En sonunda nefessiz kaldıklarında ayrılmak zorunda kaldılar. Ama gözleri kapalı ve alınları bir-birine dayalı şekilde
"Seni kaybetmek... Bu dayanılmaz olurdu." dedi Sherlock nefes nefese
" Evet. Sevdiğin adamı kaybetmek gerçekten dayanılmaz. Tecrübeliyim."
Sherlock buna hafifçe gülümserken John da ona katıldı. Daha sonra Sherlock ona yakınlaştı ve yaraya hafif bir öpücük kondurup başını John'un ense boşluğuna koydu. John buna tebbessüm edip ellerini onun kıvırcık saçlarına soktu.
" Bir daha yalnız kalmayacaksın"
" Söz mü?"
" Danışman dedektif sözü"
Tebessümleri yüzlerinde gülümserken Sherlock fısıldadı
" Seni seviyorum"
" Seni seviyorum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Johnlock || One shots ||
Short StoryArkanıza yaslanın ve Johnlock'un tadını çıkarın. :)