"Bazı insanlar siyahtır, bilirsiniz kalplerindedir karaları. Bazılarıysa beyazdır, hissedersiniz onları, görmeniz dahi gerekmez. Ama bazıları vardır ki, öylesine gri... Ne bakınca anlarsınız onları ne de hissedebilirsiniz. Ancak onlar isterse size kendilerini anlatırlar."
Aradan günler geçti. Sanki uzun zamandır sonu gelmeyen bir rüyada gibiydim. Etrafımdaki her şey herkes hem çok tanıdık ama bir o kadar da yabancıydı. Ne kadardır burdayım bilmiyorum. Zaman kavramını kaybettim. Üstelik diğerleri de bilmiyor. Diğerleri mi kim? Ben de bilmiyorum.
****************************************************************************
Eylül'ü 3 gün sonra hastaneye baya uzak sayılabilecek bir yerde bulduk. Eski ve terk edilmiş bir evdeydi. Tek bir odası aynalarla kaplı olan diğer odaları kullanılamaz halde olan evde hastaneden çıktığı kıyafetlerle yerde oturuyordu. Yanında birazı yenip bırakılan yemek kapları ve karalanmış bir kaç kağıt vardı. Biz odaya girdiğimizde ürkmedi bile, aynada kendine bakakalmış, hipnoz halinde gibiydi. Ve bizim onu sarsmamızla kendine geldi. 3 gündür değil de haftalardır buradaymış gibi yorgun ve bitkindi.
-"Eylül canım Aslı ben iyi misin bir şeyler söyle hadi?!!"
+"Uyandırdılar beni."
Tek söylediği bu oldu sonra da kendinden geçti, sanki uzun zaman sonra nefes alabilmiş ve son nefesiyle bu cümleyi kurmuştu. Sağlık ekipleriyle beraber onu hastaneye geri götürdük. Polisler de bu kadar ilgilenip önemsememe şaşırdılar, galiba biraz da şüphelendiler. Sonuçta ben bir doktordum ve bundan çok daha kötü hastalarım vardı, neden bu ilgi alaka diye soruşturdular, hakları da var. Onlara bilimsel bir kaç sebep sunup Eylül'ün rahatsızlığının öneminden bahsedip özel ilgi gerektirdiğini söyledim, zaten o kadar tıp teriminden sonra anlamış gibi yaparak durumu kabullendiler. Olayın aslı çok çok başka olsa da bir şekilde durumu açıklamam gerekiyordu. Eylül bana babasının emanetiydi, nasıl ilgilenmeyebilirdim ki?
*****************************************************************
-"Sezin! Hadi kızım yemeğe gel artık kaç kere seslenmemiz gerekiyor gelmen için?"
+"Tamam baba, bir şey okuyordum da dalmışım geliyorum şimdi!"
-"Biz deyince okumazsın, bu aralar kapandın iyice odana okuma aşkı sardı seni, yüzünü gören cennetlik!"
+"Aman baba ya size de yaranılmıyo valla, okuyorum işte artık sen ona bak" deyip babama kocaman gülümseyerek masadaki yerime geçtim. Aslında içimde tuttuğum o kadar çok duygu vardı ki yalandan gülümsemelere bile alıştırdım kendimi ama babama asla kıyamam o yüzden her zamanki gibi yemek yemeye ve sofra muhabbetlerimize devam ettim. Aklımda hala Eylül vardı. Onunla benim aramda bir bağ var bunu hissediyorum, bu hikayenin sonunda onu bulmam gerek ama henüz öğrenmem gerekenler var. Düşüncelere o kadar dalmışım ki bana seslenildiğini bile fark edemedim.
++"Canım?.... Sezin, tatlı ister misin?"
+"Dalmışım ya pardon, sağ ol Aslı abla birazdan alırım."
Bu arada merhaba, Sezin ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNADAKILER
Mystery / ThrillerBu hikayenin sonu en başından belliydi aslında.. Ama yine de anlatmak istedik, istedim çünkü hep konuştunuz siz sen biz konuştular onlar sustular biz sustuk onlar... Her neyse.. Kırılan aynalar mıydı yoksa ben miydim henüz hiç bir şey bilmiyoruz ama...