Evet gerçekten bir çok şeyi merak eden bir kızdım. Özellikle de ölümü ölümle ilgili bir oda dolusu hayalim vardı kendi ölmümün nasıl olacağını düşünür dururdum ben.
Bu sabah lanet olası okula gitmek için erkenden kalktım ve tekrar uyudum Deniz gelmeden 5 dakika önce uyanır hemen hazırlanırım ben evet lanet olası alarm uyanmam için üsteliyor annem de alarmın tarafını tutunca uyanmaktan başka çarem kalkmıyor. 5 dakika boyunca tek yaptığım üstümü değişip ders programını hazırlamak ve evet işte hazırım.
Deniz beni bekliyordu bana muhteşem bir günaydın değişi vardı. Denizle ilkokuldan beri tanışıyoruz tanıdığım en iyi insanlardan ve beni anlayabildiğini düşündüğüm tek insandı aynı zamanda. Sarışın ela gözlü tatlı bir kızdı benim aksime. Ben siyah saçlıydım, peynir gibi bir ten rengim vardı ve gözlerim yeşilimsi bir tondaydı ama saçma duruyordum yani hiçbir zaman kendini beğenen tiplerden olamadım.
- Günaydın, dedi Deniz.
- Günaydın, diye karşılık verdim.
- Ne güzel bir gün değil mi, dedi
- Ya ne demezsin çok muhteşem bir gün dedim alaycı bir tavırla.
- Yine esprili kişiliğimiz üzerimizde, dedi.
Aptalca sırıttıım sadece. Yürümeye devam ederken karşılaştığımız insanların bana tuhaf tuhaf bakması ciddi derecede rahatsız vericiydi böyle durumlarda gözlerimi onlardan kaçırır ve yolda karşılaştığımız diğer insanların hayatlarını, dertlerini tahmin etmeye çalışırdım. Ve her şeyin bir anlamı olduğuna inanırdım. Çünkü bu lanet olası dünyaya gelmişsek ve ölüceksek bunun bir anlamı olmalıydı buraya cenneten sıkılıp iki tur atmak için gönderilmiş olamayız sonuçta.
Sanırım Deniz daldığımı fark etmiş ve bunun için beni dürtükledi minibüse bindik ve yine bu düşünceler içerisinde dalıp boğulmamak için çırpınmama rağmen düşüncelerimden kendimi düşüncelerimden alıkoyamıyordum sanırım en zayıf noktam da buydu.
Bu sefer minibüsteki insanların bana bakma sebebi daha farklıydı sanırım son sez müzik dinlememden ötürü bakıyorlardı ki haklılar. İndik ve Denizle yürümeye devam ederken okulun yakınlarındaki bir kafede çalışan - gerçekten çok hoş saçları vardı- yeni birini fark ettik tamam belki karamsar biriyim ama sonuçta genç bir kızım bunların dikkatimi çekmesi gayet doğal -her ne kadar ilk önce Deniz fark etmiş olsa da-
- Kanka şunun saçlarına bak, dedi Deniz
Her ne kadar ilgimi çekmiyormuş gibi davranmaya çalışsam da Deniz' den bunu saklayamazdım buna rağmen en umursamaz tavırla;
-Fena değilmiş, diyebildim.
Okula gittiğimizde öğretmenleri gördüğümde sırf bir iki puan alabilmek için -vermeyeceklerini bildiğim halde- yapmacık bir sırıtma koyardım yüzüme ve ardından en tatlı ses tonumla "Günaydın hocam" dedim. Bazıları karşılık verdi bazıları ise görmemezlikten geldi. Sanırsın VS mankeni ya da dünyaca ünlü bir aktörmüşler. Hem onların bu muhteşem egosunun sebebini anlayamıyorum, anlayamadığım huylarından biri de bizi neden egolarını tatmin etmek için kullanırlardı ki çok saçma yani sen sıradan birisin sırf kendini daha iyi hissetmek için öğrenciye neden işkence yapıp onları azarlarsın ki yani gayet amaçsızca ve bir o kadar da saçma.
İlk dersin kimya olması durumumuzu iyice acınası yapıyordu tabi. Aslında bu hocaya acıyordum tüm sınıf onu dalgaya alıyor ve dinlemiyordu. Adam anlatmak için çırpınırken biraz dengesini yitirmiş sanırım bunun sebebi de muhteşem (!) sınıfım. Ben yine bu düşünceler içinde dalıp gitmişken öğretmen beni dürtüklermişcesine bir ses tonu takınarak uyardı bir soru çözmemi istedi tabiki de cevabı bilmiyordum ama ne yapacağımı bir anlığına da şaşırdığımı itiraf etmeliyim yapamadığımı anlayınca azarladı ve kovdu.
Dönüşte Denizle giderken ilk defa Deniz'in tanımadığım bir arkadaşıyla tanıştım. İsmi Doruk Aras çok hoş bir ses tonu var, baya uzun boylu kıvırcık saçlı ela gözlü ve çok sevimli aslında pek sevimli değil aksine serseriydi ama bana acaip çekici geliyordu bilmiyorum tanışırken el sışıktığımızda bile tüm kötü düşüncelerim bir yana kaçıvermişti o kadar hoş gülüyordu ki Denizle bir şeyler konuşup duruyorlardı ama konuşması baya farklıydı arada nefes alırken çıkardığı sesler falan aklımdan çıkmıyordu ne konuştuğumuzu hatırlamıyorum sadece sesini ve gülüşünü.
Ayrıldığımızda Deniz onu bana ayarlamak istediğini söyledi bunun için can atıyordum ama yine de fark etmez demiştim o kadar çok istiyordumki tekrardan karşılaşmayı ama yine de muhteşem tavırımdan vazgeçemezdim. İnsanlarla samimi olmamalıydım çünkü insanlar dünyadaki en kötü canlı onlardan korkarım sadece ben çünkü bir tek onlar kendi tercihleriyle hareket edebilirler yaptıkları her şey onların seçimlerinin sonucunda doğmuştur çünkü bir tek onların iradesi vardır. Hayvanlar daha cana yakındır ve onlardan korkmamıza gerek yoktur çünkü onlar kendi seçimleriyle vahşileşmediler ama insanlar, insanlar yaptıkları seçimler yüzünden diğer seçenekleri ellerinde olmadan değişir ve hayatın kendi seçimleriyle o hale geldiğini bilmezler...