¤28¤ sana ihanet edersem

826 81 15
                                    

28 = { sana ihanet edersem }

Arabada ki sessizlik sürüp giderken her tarafı sızlayan bedenimi ellerimle sardım. Alkan sinirden direksiyonu öyle bir kavramıştı ki bir an direksiyonun elleri arasında kaybolmasını ve daha fazla eziyet çekmemesini umdum.

Bu durum da bunları düşünmem ne kadar normaldi?

-kesinlikle yaşadığım bu olaylardan sonra bu da normaldi. Zaten 28 bölüm boyunca yaşadığım tüm olaylar normaldi!

Sinirle kafamı cama yaslayıp gözlerimi kapadım. Delirmek istemiyordum ama sanırım deliriyordum. Bu seferde bu zamana kadar nasıl olur da delirmedim diye düşündüm. Kabul etmeliyim. Kesinlikle deliriyorum! Aglamamak için dişlerimi sıktım. Hadi ama göz yaşlarım daha tükenmedi mi? Böyle gidişle vücudum da su diye bir şey kalmayacaktı.

sonra gözümün önüne o adam geldi. Siyah gözleri. sert ve soğuk bakan o gözler. Benim için dedikleri aklıma geldi. Bütün bunların benim başıma gelmesini sağlayan o şerefsize sövdüm. Aklıma gelen tüm o küfürleri tek tek sıralamaya başladım. Hem de en ağırından en hafifine kadar. Kabul bunu da düşündüm.

"Ezre, iyi misin?"

Gözlerimi ve içimde ki deli kaçkını Ezre'yi unutturan Alkan'a çevirdim. Ağzımı açmaya mecalim olmadığı için kafamı sağa sola salladım ve kafamı tekrar cama yasladım.

"Iyi olacaksın emin ol. Ben o herifin sana bir daha dokunmasını engellemek için elimden geleni yapacağım."

Alayla güldüm.

Tüm bu olanlardan sonra bende şalterler atmıştı!

"Nasıl? Bugün eğer Okay beni bulup kurtarmasa belki de şimdiye çoktan ölmüş olurdum! İyi mi olacağım? Bu nasıl olacak! Her gün bir daha beni ne zaman yakalarlar diye düşünmekten alımı koyacaksın. Alkan, tüm bunların başıma gelmesinin tek bir sebebi var o da o orospu çocuğu Gurur! Ne sanıyorsun ki, Gurur denen o adamdan da bugün beni kaçıran o adamdan da beni koruyabileceğini mi?!"

Uzun konuştuğum için ağzım kurumuş, bagırdıgım için ise boğazım acımıştı. Alkan sessizce yola baktı. Ne düşündüğü hakkında en ufak bir fikir bile öne sürecek durumda değildim ama bakışları o kadar sert ve korkunçtu ki aklından geçenlerin listesini yaptığımda ortaya kötü şeyler çıkıyordu. Yavaşça "Alkan?" dedim. Bakışları Bir anlıgına yumuşadı. "Üzgünüm." Üzgün mü? devam etti.

"...Ama benim elimden gelen bu kadar. sana ne dediğimi hatırlıyor musun? Bu bataklıktan bir an önce kurtar kendini. Ama sen daha da dibe çöküyorsun. Belki bilerek ve isteyerek değil ama bu, bu durum da bir mazeret değil. Elinden gelen mi? Benim elimde ne geliyor Ezre? Benim ne zaman doğru bir yola yüzümü döndüğümü gördün? Seni korumak istiyorum ama elimden gelen bu kadar! "

Elimi koluna koydum. "Ben..." aracı durdurdu. "Geldik" ön camdan baktığımda bizim sokağa geldiğimizi gördüm. Gözlerimi tekrar Alkan'a çevirdim. Ama o bana bir an bile bakmadı ve dahası ön camdan karşı tarafa dikmiş olduğu gözünü bir an bile ayırmadı.

Onu neden düşünüyordum? Şu an başı bela da olan bendim!

"Peki" dedim ve aracın kapısını açtım. "Bana ne olduğu, olacağı seni en fazla ne kadar sarar ki? En sonunda hayatını kaldığın yerden devam edersin. Yas mı? En fazla bir hafta. belki o kadar bile sürmez. Iki gün mü? Bu da uzun değil mi! Neyse!!" Ayağımın birini araçtan çıkardığım sırada Alkan kolumu tuttu.

"Ne saçmalıyorsun sen! Benim ne hissettiğim hakkında hiç bir şey bilmiyorsun. Değer mi? Eger şu an bunu sana vermiyorsam ne yapıyorum! Kim değer vermediği biri için ölümü göze alır. Benim yaptığım senin için ne anlama geliyor Ezre? Daha ne istiyorsun! Benim bölgem bir çukur, bataklık. Ve sen bölgeme izinsiz giren bir kuşsun. Ne bekliyorsun. Timsahlar seni temiz bırakır mı?"

Psikopatlar ÇetesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin