12. " Uçurum'a..."

198 22 17
                                    

Medya: Asya'nın annesi ve babası (İlker ve Yeşim)

Yazardan;

Hepimizin hayatında bazı anlar vardır. Kendimizi bazen çok güçsüz ve kimsesiz hissederiz. Bazı şeylerin üstesinden gelemeyeceğimizi düşünüp pes ederiz hep en başından. Ama o an geldiğinde anlarız ki...

Biz sandığımızdan daha güçlüyüz.

İşte genç kız da aynen bu anı yaşıyordu.

Ne zaman ailesiyle tekrar karşılaşacağını düşünse kanının çekildiğini hissediyordu. Bu durumu yeni kabullendiğini düşünüp kendini yeni bir karşılaşma için hazır hissetmiyordu. Buna cesaretinin olmadığını düşünüp çareyi ağlamakta buluyordu. Ama bilmiyordu genç adamın ona verdiği gücü, onun varlığıyla herşeyin üstesinden gelebileceğini. Kendini sadece genç adamın kollarında güvende  hissediyordu. Öyleydi de. İkisi birbirine her ne kadar itiraf edemese de beraber geçirdikleri şu iki haftada birbirleri için vazgeçilemez olmuşlardı. Ama onlar daha bunun farkında değillerdi.

Henüz.

Genç kız kollarını daha sıkı doladı babasının boynuna. Onu bırakıp gitmesinden korkuyordu çünkü. Ama babasının onu tekrar bırakmaya hiç niyeti yoktu. Bunu da öğrenecekti genç kız.

Herşeyi yaşayarak öğreniyordu genç kız. Mesela herkese güvenmemesi gerektiğini 18 yıl boyunca yaşadığı hayatı mahveden sahte ailesinden öğrendi. Güveni de ilk kez Demir'le öğrenmişti. Şimdi ise baba  şevkatini tadıyordu genç kız.

"Beni tekrar bırakmıycaksınız değil mi?" Diye sordu kız korkarak. Bırakırız dese ne yapardı bilmiyordu çünkü.

"Ölsem de bırakmam prensesim seni. Bu kez olmaz. Bir kez daha koparamaz seni kimse benden."  Dedi İlker bey. 18 yıl önce yaşadıkları canlandı gözünde...

"Bırakmayın."dedi kız. Göz yaşları tekrar akmaya başlamıştı. Yaşadıkları hiç kolay değildi genç kızın. Arkasına dönüp baktığında zehir olmuş bir 18 yıldan başka birşey göremiyordu genç kız.

"Asla prensesim, asla."

Gülümsedi genç kız. Babasının ona prensesim demesi çok hoşuna gidiyordu.

"Bana neden prensesim diyorsun baba?"

Kızını ilk kucağına aldığı anı hatırladı İlker bey. Yüzünde buruk  bir gülümseme boy gösterdi.

O zamanlar gencecik bir delikanlıydı, üstelik sırılsıklam aşık olduğu karısı Yeşim'den bir kızı olacaktı. Birazdan doğumhaneden çıkacak karısı ve küçük kızlarını bekliyordu. O kadar heyecanlıydı ki yerinde duramıyor, bir o yana bir bu yana boş hastane koridorunda yürüyordu. Ve olanlar oldu. Doğumhanenin kapısı açıldı. İlker heyecanla doğum sırasında yorulduğu için sedyede uyuyan karısına doğru koştu. Karısının yanına vardığında elini avucunun içine alıp öptü.

Gülümseyerek "Karnınızın durumu çok iyi, endişelenmeyin sadece biraz yoruldu. Şimdi odaya alıyoruz, sizde karınızın yanında olun kızınızı getireceğiz." dedi hemşire. İlker başıyla onayladı ve odaya geçtiler. Oda önceden pembe süslerle süslenmiş, herşey minik kızları için hazırdı. İlk giyeceği ayakkabılar, etekler, elbiseler, ilk bebeği, ilk ceketi...

Karısı uyanmıştı ve ailelerinin yeni üyesi olan minik kızlarını bekliyorlardı. Odanın kapısı açıldı ve içeri giren hemşire minik kızlarını getirmişti. İlker bey heyecanla yerinden kalkıp hemşirenin getirdiği yatağın içinde ki minik kızına yüzünde ki kocaman gülümsemesiyle baktı.

Hemşire odadan çıkalı neredeyse bir saat oluyordu, İlker bey ise hala uyuyan minik kızını izliyordu.

Onun bir mucize olduğunu düşünmüştü.

İlker bey onu izlerken zamanın ne kadar çabuk geçtiğini anlamamıştı.

"Kucağına al hayatım." dedi Yeşim. O da en az İlker kadar mutlu ve heyecanlıydı. Canından bir parçası olmuştu. Nasıl mutlu olmazdı ki.

Karısına gülümseyerek baktı İlker ve kızını kucağına aldı, ve dikkatlice bebeğini göğsüne yasladı. Kızının masum bebek kokusunu içine çekti.

" Prensesim..."

Genç kız nereden bilecekti babasının ona doğduğu ilk günden beri prensesim dediğini.

"Seni ilk kucağıma aldığım andan beri prensesim diyorum, prensesim."

Şaşırmıştı genç kız. Ne yani, babası ona ilk doğduğu günden beri prensesim mi diyordu. Gülümsedi. Babasının sevgisini hissedebiliyordu genç kız. Ve bu hissi çok sevmişti.

Genç kızın kızgınlığı kalmamıştı anne ve babasına karşı ama kırgınlık... Kırgınlık diz boyuydu. Hala anlam veremiyordu onu bırakıp gitmiş olmalarına. 

Genç kız yavaşça ayrıldı babasından. Kırgındı çünkü, her ne kadar onları affedecek olsa da bunu hemen yapamazdı. Bunu kaldıramazdı. Bu yüzden en iyisi şimdi buradan ayrılmaktı.

"Kızım.. Dinleyeceksin bizi değil mi?"

Kafasını olumlu anlamda salladı Asya. Ve konuşmaya başladı. " Dinliycem. Ama bugün olmaz baba. Bu kadarını kaldıramam."

İlker bey anlayışla karşıladı kızını. Hak veriyordu ona.

"Tamam prensesim, sen ne zaman istersen." dedi.

Genç kız gülümseyip Demir'e doğru ilerlemeye başladı. Üzerinde ki meraklı bakışlarla aldanmadan.

Genç adam ise herkes gibi büyük bir şaşkınlıkla olanları izliyordu.

Olamazdı değil mi? Yani olmalıydı. Ufaklığı, Genç adamın Ufaklığı Erez'lerin kayıp varisi olmalıydı. Genç adam Ufaklığını kaybetmek istemiyordu. Çünkü bu iki haftada tekrar yaşadığını hissetmişti. Nedenini bilmese de genç kızın varlığı ona huzur veriyordu.

Genç kız, kara delik gözlüsüne doğru ilerlerken gözünden bir damla yaş daha firar etti.

Kızın gözünden düşen bir damla yaş ise genç adamın kahrolmasına yetmişti. Şu anda genç kıza sarılıp saçlarını okşamak istiyordu. 'Ufaklığım, geçti ben yanındayım, bir daha asla kimsenin seni üzmesine izin vermiyceğim.' demek istiyordu, kızın gözünden akan yaşları öpmek...

Ama yapamıyordu. Demir'i affetmiş olsalar da Erez ailesinden çekiniyordu.

İlker bey ise şuan mutluluktan havalara uçuyordu.  Kızının onları dinlerse affedeceğini biliyordu. Ama ona sakinleşmesi için süre tanıyorlardı. İki haftadır genç kızdan haber alamamışlardı. Ne sahte ailesinin yanındaydı, ne de bir arkadaşının. Onu kendi yanlarına almak istiyorlardı, kaybettikleri zamanı telafi etmek. Ama genç kızı buna zorlayamazlardı. Çünkü kızlarına önem veriyor ve onun kararlarına saygı duyuyorlardı. Ayrıca kızları reşit olduğu için polise de gidememişlerdi.

Genç kız kara delik gözlüsünün önünde durdu.

"Lütfen gidelim." dedi.

Genç adam kafasını sallayıp önce İlker beye baktı. Sonra gözleri Ufaklığını buldu.

"Gidelim Ufaklığım." deyip Asya'nın elini kavradı ve beraber otoparka doğru ilerlediler.

Arkalarında bıraktıkları onca meraklı göze aldırmadan.

Arabaya geldiklerinde genç adam kızın kapısını açtı ve hala şokta olan kızın emniyet kemerini bağladı. Kapıyı kapatıp sürücü koltuğuna yerleşip kıza döndü.

"Nereye Ufaklığım?"

Herşeyin başladığı yere...

Kaderin ona Demir'i hediye ettiği güne...

"Uçurum'a."

UÇURUM: BİRLEŞEN KADERLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin