7. Bölüm

140K 7.3K 1.8K
                                    

Kuaför Suzan Abla, fön çektiği saçlarımı elindeki geniş yuvarlak fırçalara dolarken göz kırptı. "Sen bilirsin. Var mı bu Fatih'in bir dalgası?"

Tövbe estağfurullah.

Fatih Abi'nin popülaritesi düğün münasebetiyle zirve yapmıştı ve her nasıl olduysa hayran kitlesi de bana sarmıştı.

O kadar ki iki günde sorulardan, sıkıştırmalardan yıldım.

Çok da sevimli bakamadım esmer ufak tefek kadına. "Ben nereden bileyim abla? Kendisi benim değil abimin kankası olur."

"Abine bir sorsana?"

Sorayım da abim yanlış anlayıp beni oysun. "Abim hoşlanmaz öyle şeylerden."

Suzan Abla'nın ortağı Hale elinde maşa, gür kahverengi saçlarıyla cebelleşirken, yan koltukta oturan çocukluk arkadaşım Selin lafa girdi. "Abla, Fatih Abi'nin illa vardır bir takıntısı." Açık kahve gözlerini aça aça sordu. "Hiç gördün mü boş kaldığını?"

Selin, Fatih Abi'yi de abimi de severdi ama bir yandan da gıcık olurdu.

Haksız da sayılmazdı hani.

Suzan Abla hayal kırıklığıyla kafasını salladı. "Doğru dedin." Bir fırça daha sardı kafama. "Ne diyelim, Allah sahibine bağışlasın."

O sırada, Leyla kafasındaki havluyu tuta tuta koşarak salona girdi. "Fatih'i gördünüz mü? Çekmiş lacileri... Salih Abi'yle kapıdalar şimdi. Birsen Teyzeleri getirmiş. Gülay Abla'yı da alıp eve götürecekler. Sonra gelin alma, fotoğraf çekimi..."

Ne ara saçın yıkandı? Ne ara adamı gördün? Ne ara istihbaratı topladın?

Leyla'nın sözleri üzerine usta, kalfa, müşteri demeden dükkandaki bütün kızlar pencerelere yığıldı.

Selin'le bakıştık. "Manyamış bunlar." dedi.

Gülay Abla'nın eteklerini toparlayıp kuaförden çıkarmak da bize kalmış oldu böylece.

Gelinliğin öyle bir kuyruğu vardı ki ancak Cambridge Düşesi Catherine'in gelinliğiyle kapışırdı.

Yandan Selin, arkadan da ben kan ter içinde ağır adımlarla zemin kattaki kuaförün bulunduğu apartmanın girişine doğru yürüdük.

Fatih Abi de kapının önünde Gülay Abla'nın annesi Kader Teyze'yle konuşan Birsen Teyze ve annemin yanındaydı. Yanlarında Zeliha Abla'yı da görünce öyle sevindim ki.

Kazım Abi, Fatih Abi'nin korkusundan mı bilinmez, o geceden sonra ortalıkta görünmemişti.

Kadıncağız üzüntüsünden günlerdir evden dışarı adımını atmamıştı; annem ve Birsen Teyze, havası değişsin istiyorlardı muhakkak.

Fatih Abi, Gülay Abla'nın çıktığını görünce bize doğru birkaç adım attı.

Yüzünde muzip ama içten bir gülümseme vardı. "Salih düşüp bayılmasa bari. Sabahtan beri eli ayağı birbirine girdi zaten."

Gülay Abla hemen kızardı. "Ben de öyleyim valla, Fatih. Sabahtan beri yiyemedim bir şey. Her an düşüp bayılabilirim ben de."

"Aman diyeyim. Lütfen bayılmayın, bir de sizinle uğraşmayalım." Ben gelinliğin kuyruğu yere değmesin diye debelenirken Fatih Abi, Selin'e göz kırptı. "N'aber kız?"

Selin de bitmemiş topuzunu gösterdi. "İyi abi, iş güç işte. Uğraşıyoruz."

"Görüyorum. Sizin de işiniz zor tabii."

Ben alttan alttan etekleri topladıktan sonra nihayet doğrulduğumda Fatih Abi beni ancak fark etti.

Gözleri bir süre kafamda gezindi.

          

Tahminen kafamda altı-yedi adet çeşitli yönlere bakan fırça vardı.

Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Gözlerinden çok eğlendiğini anlayabiliyordum. "Sen böyle mi geliyorsun düğüne?"

"Evet." dedim. "Pijamalarımı da giydim mi hazırım."

Kocaman gülümsemesi ufaldı haliyle ama cevap veremedi tabii.

Selin, espri olmayan cümleme espriymiş ama komik değilmiş gibi yaklaştı. "Pijama derken?"

"Abimle, Fatih Abi arasında bir muhabbet." diye cevap verdim.

Gerçekten de vardı öyle bir muhabbet.

Evde maç izleyecekleri zaman birbirlerine 'Pijamamı giydim bekliyorum, hayatım.' diye mesaj atarlardı. 'Tostumu yedim, bekliyorum.' gibi bir şey.

Fatih Abi pijama konusu daha fazla uzasın istemiyordu muhakkak. "Siz gelecek misiniz Gülaylara? Geri gelip alayım mı?"

"Hilal Abla da burada, abim alır bizi." dedim.

"Tamam o zaman. Görüşürüz orada."

Selin, Fatih Abi'nin arkasından bakarken "Fatih Abi ne ara bu kadar düşünceli oldu ki?" diye söylendi.

"Sen de abartıyorsun." dedim kuaföre girerken. "Ne düşüncesizliğini gördün?"

****

Zurnacı amca işinin hakkını veriyordu doğrusu.

Kulak zarımın bir ileri bir geri salındığını hissedebiliyordum.

Selin'e el kol işaretleriyle kafamın şiştiğini ve uzaklaşacağımı anlatmaya çalıştım.

Çok dikkatini çekemedim.

Hala elektrik çarpmış gibi oynayan Salih Abi ve kuzenlerine bakıyordu. Ellerini çırparken de katıla katıla gülüyordu.

Bizim arabaya doğru yürürken Fatih Abi'nin elleri ceplerinde arabasına yaslanmış uzaktan kalabalığı izlediğini gördüm.

Yeterince yaklaştığımda "Annemler yukarı mı çıktı?" diye sordu.

"Evet." Etrafa baktım. "Abimler yine nereye kayboldu?"

"Hilal'in karnı acıkmış, aşağıdaki büfeye gittiler."

Kalkıp bir bardak su almaya üşenen adamdan bahsediyoruz. "Ey aşk sen nelere kadirsin!"

Fatih Abi ufak bir tebessümle üzerimdeki bej, yeşil parçalı kolsuz elbiseyi inceledi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Fatih Abi ufak bir tebessümle üzerimdeki bej, yeşil parçalı kolsuz elbiseyi inceledi. "Pijaman güzelmiş." dedi.

Bugün atışmayacaktık sanırım.

"Teşekkür ederim." dedim gülerek.

"Kafandakileri çıkarman iyi olmuş."

Hiç çıkarmak istememişim gibi yalandan bir hüzün takındım. "Sağa sola takılıyorlardı."

Esnaf İşi Aşk (I-II-III)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin