Babamın bana kızgınlığı gözlerinde beliren ateşle anlaşılıyordu. Şimdi diyorsunuzdur hani senin kimsen yoktu. Hayır var. Babam var. 15 yaşımda evlatlık verilmiştim. Babam Cüneyt barış . Beni büyüten bana herşeyi veren adam. Hayatımı ona borçluydum. Çünkü o olmasa şuan sokaktaki bir serseriden başka bişey olmayacaktım. Ve gerçek babamda yanımıza geldi. Ona doğru döndüğümde sadece kin vardı içimde. Annemin başının belaya girmesini sağladığı için bir kin vardı.
FUAT: siz kimsiniz? İlker'in nereden babası oluyorsunuz diye sormuştu bana dna'larını veren babam. Sadece bu yüzden babamdı. Hatta diğerleri de bu yüzden abimdi. Saçmalık.
Cüneyt: ben İlker'in babası Cüneyt siz peki?
Fuat: beyefendi bi yanlışınız var İlker'in babası benim.
Cuneyt: demek sen o gerçek babasısın ben İlker'in üvey babasıyım. İlker'in neden bu kadar sinirlendiği şimdi belli oldu.
Fuat: sayılır. Demişti. Sinirlenmistim yine. Ben bü yüzden mi kızdım sana be adam. Tam elimi sıkıyordum ki elimin acımasıyla sesli bir şekilde inledim. Bu şeyden sonra iki babamda direk bana baktı.
Fuat: ilker iyi misin oğlum ? Tabi iyi değilsin elini duvara vurdun ver eline bakıyım.
Cüneyt: kendi salaklığı yüzünden bu da. Sen oğlum kendini sakatlamaktan ne zaman vazgeçeceksin söylesene. Her sinirlendiğinde kendine zarar veriyorsun. Yeter. Bu kadar gerizekalilik yeter. Ne zaman adam olacaksın sen. Ne zaman sinirlerine hakim olmayı öğreneceksin he. Cevap ver lan bana susma !
Fuat: Cüneyt bey tamam sakin olun. Dedim ve ilkerin elini elime aldım. En ufak dokunmada çekmeye çalışıyordu. Ama elinin aldığı şekle bakarsak kırık kemikleri vardı. Bak küçük kemikler hemde. Derhal hastaneye goturmeliydim onu.
Fuat: ilker hadi hastaneye gidelim.
Cuneyt; kırmış elini demi.
Fuat: Cüneyt bey tamam bi hastaneye gidelim öğreneceksiniz noldugunu. Hem benim de oğlum ilker biliyorsunuz önce röntgen çektirmeliyiz.
Ilker: baba ben özür dilerim ya demişti Cüneyt diye adını yeni öğrendiğim adama. Ona bu kadar saygı duyup üzülüyor ama bana gelince....
Cuneyt: kaçıncı bu ilker kaçıncı. Hadi söyle bana sen bunun hesabını eve gidince vereceksin. Hem sen bana niye demiyorsun buldum babamı diye. Neyse şimdi hastaneye gidelim baban ilgilensin seninle
Sonra da eve gidelim.İlker: baba bak... demiştim ama babamın bana bir bakışı vardı. Hiç birşey demeden arabaya yürümüştüm. Arka koltuğa oturdum ve 2 babamın da gelmesini bekliyordum. Anladığınız üzere beni büyüten babam acayip derecede sinirliydi. Her zaman böyleydi ve ben burdan çıkıp bide eve gidicem. Harika babamdan az azar isitmemisim gibi bide bunun ev boyu vardı. Babam da polisti. Terörle mücadele de amirdi. Polis olmak istememin en büyük sebebiydi. Araba da giderken çok sessizdim. Kolum acıyordu ama babamın sinirli bakışları hala üzerimdeydi bu yüzden sesimi bile çıkaramadım. Acımı içime gömerek ağrımı çekiyordum. Kısa bir süre sonra hastanede olduk önce ben indim daha sonra babamlar inmişti. Yavaş yavaş acil servisin girişinden giriş yaptım. Babam sıra almak için hemşirenin yanına gitmişti. Bizde bir kenarda oturup babamın gelmesini beklemiştik.
Babam geldi sırada sıramda gelmişti. Özel bir hastaneydi o yüzden hemen içeri almışlardı. Tabi bide babamın özel hareket kimliği sayesinde doktor koluma baktı. Dokunma demiştim.
Doktor : film çekilmesi gerekiyor.
Cüneyt : tabi doktor bey
İlker : direk alçıya alsanız beni uğraş...
Cüneyt : istersen sesini çıkarma ne dersin.
İlker : bu ses tonu hiç hoşuma gitmiyor.
Derken Cüneyt'in telefonu çalar.
İlker : baba kim
Cüneyt : sana bu ne dersin
İlkere telefonu uzatır. İlker alır bakar. Hmmm ben sonra konuşsam baba olmaz mı ?
Cüneyt : olur mu seni çok özlemiştir.
İlker : yok yok özlememiştir.
Cüneyt : olur mu ? Al istersen.
İlker : ne istersen onu yap bana sesimi bile çıkarmıyacam hem bak beni çağırıyorlar.
Hemşire : hastayı almamız lazım kolu için film çekilecek
Cüneyt : peki sen git ben telefona bakar olan biten herşeyi anlatırım.
İlker : anlat anlat baba eksik kalmasın öğrensin o da
Yusuf : o kim
İlker : seni ilgilendirmez.
Cüneyt : İlker
İlker ; gidelim mi ? Dedim. Hemşireler beni alarak film odasına geldik. Kolumun filmi çekildi. Ben dışarı çıktım. Acilin önüne gelmiştim. Ağrım daha da atmıştı. Ne zaman sargıya alınacak derken birden kendimden geçmişim.
3 yıl sonra
Akif: kimsin sen?
X: senin sonun olucak kişi?
Akif: şimdi sonum ol o zaman. Beklemene gerek yok.
X : çeneni kapatır mısın lütfen? Cidden diyorum çok konuşma! Diye susup arabayı hızla sürmeye devam etmişti. Neler oluyordu. Neden kurtardı ve neden sonum olmak istiyordu. Ben sadece kardeşime kavuşmak istiyorum bu kadar. Yaşarken kavuşamadığım kardeşlerime olup kavuşmak istiyorum.
Uzun süren karanlığın ardından ilk defa gelen bi aydınlıkla kendime gelememiştim. Uzun zamandır sadece yemekte açılan o kapı artık benim için kurtuluşa açılmıştı. Bi kaç kişi sayesinde ordan çıkmıştım. Dışarısı hiç aydınlanmayan karanlığımın aydınlanmasının ne kadar güzel bir duygu olduğunu anlatamazdım. Tenime kim bilir ne zamandır güneşin değmediğini düşüncesinin bile kötü olduğu bu kabusu yaşıyordum. Şimdi diğer bir önemli soru vardı? Benim kim olduğumu biri bana açıklayabilir mi?
Karanlık yavaş yavaş aydınlanıyordu. Başımda hiç tanımadığım iki adamın bana silah doğrultmasiyla bi şey yapamadım. Hadi ama yaralıyım nasıl yapayım. Yaralıyım ameliyattan büyük ihtimalle yeni çıkarıldım ve kaçırılıyorum. Daha ne kadar iyi olabilir acaba derken zar zor da olsa beni yatağımdan kaldırıp bi sedyeye bindirmislerdi. Sivri birseyin batmasini hissetmemle kendimden geçmiştim. Kim bu adamlar?
Evet arkadaşlar kim bu insanlar. Kim kaçırdı onları? Umarım beğenirsiniz iyi okumalar :)