"Koş seni lanet olası saç yumağı!" Henry'nin bağırtısı eşliğinde olabildiğince hızlı koşmaya çalışıyordum. Yarı finalde turnuvaya veda etmek istemiyorsak bu topu çıkarmalıydım. Içinde Diana nın da olduğunu tahmin ettiğim seyirci ayağa kalkmıştı. Nefesler tutuldu. Toprağa yapışacağımı bile bile kendimi son bir hamleyle öne attım ve topa dokundum. Top fileye çarpıp karşıya geçti. Yetişmeleri imkansızdı. Kafamı topraktan kaldırmaya çalıştım. Yanağım kanıyor olmalıydı. Koç Benedict koşarak yanıma yaklaşıyordu. Henry ve koç Benedict kollarımdan tutarak beni kaldırdılar. Henry'nin omzuna tutunarak ayakta durdum. Henry beni sallayarak "aldık! Jack maçı aldık Eyalet finalindeyiz!"
Elimi yanağıma götürdüm parmaklarımı sürdüm, kan kırmızı muhteşem bir renkti. Etrafımız sarılmıştı. Herkes tebrik içerikli konuşmalar yapıyordu. Kalabalık içinden Diana'yı gözüme kestirmeye çalışsam da göremiyordum. Kalabalık arasında selamlaşarak soyunma odasına doğru gidiyorduk, Koç Benedict önümüzde yürüyüp yolu açıyordu.
Soyunma odasının kapısını iterek açtık, Koç Benedict ilaç dolabından temizlik malzemeleri getirip yanağımı silmeye başladı.
"finalde de işinizi son dakikaya bırakırsanız canınızı okurum! Tanrı aşkına onlar oynamayı sadece hız sanıyorlardı üçüncü sete bile kalmaması lazımdı, neyiniz var sizin?! "
Koç Benedict haklıydı. Henry yüzündeki havluyu çekip" sanırım birinin aklı başka yerdeydi koç " dedi. Burda açıkça beni suçladığı belliydi. Hiç tepki vermeden hareketsizce durdum. Koç Benedict oturduğu yerden kalkıp malzemeleri dolaba bıraktı ve" belki takım olarak biraz konuşmanız lazım " diyerek kapıyı kapattı ve kalabalık arasında kayboldu.
-neler oluyor jack, kız oyundan önemli değildir dostum. Beş dakika önce sadece topa vuran iki salak çocuğa yeniliyorduk.
-kız oyundan önemli değil tabii ki sadece aklım takıldı. Ayrıca toprak zemin fazla ıslaktı.
-hayır seni lanet olası zemin ıslak değildi o kız senin beynini sulandırdı.
Dedi ve kapıyı sertçe çekerek odayı terketti. Haklı mıydı yoksa koç Benedict le beraber baskı kurarak performans mı arttırmaya çalışıyorlardı.
Çantamdan telefonumu çıkardım ve ekranı açtım. Diana mesaj atmıştı.
*yemekhanede herzamanki masadayım.*
Terimi silip üstüme bişeyler giydim ve odadan çıkıp kapıyı kitledim. Anahtarı cebime attım ve hızlı adımlarla yemekhaneye gittim. Geçerken okulun Amiga kız takımına takılmamak için arkadan dolanıp okulun içine girdim ve yemekhaneye geçtim. Herzamanki masada Diana iki tepsi yemek almış beni bekliyordu. Karşısına oturdum ve telefonumu masaya koyup yemeye başladım.
-Sanirim görüldüğünden daha yorucu bişey?
Diana'yı duyunca kafamı yemekten kaldırıp ona baktim, gülümsedim ve evet anlamında başımı salladım.
Amiga kız takımı birden bağırmaya başladı ve aralarından gülümseyerek Henry çıktı. Yemekhaneye geliyordu. Her zaman Yemekhaneye önce kim gelirse o yemeği alır ve diğerini beklerdi ama ben ona yemek almayi Unutmuştum. Diana nın şaşkın bakışları eşliğinde masadan fırladım ve hemen bir tepsi yemek alıp masaya koydum ve yerime oturdum. Henry gelip Diana nın yanına oturdu ve tepsiyi önüne çekip yemeye başladı. Bana hala sinirliydi ve bunu belli ediyordu. Tam kaşığı ağzıma sokacağım sırada yanımdaki sandalye geriye çekildi ve kaşığı ağzımdan geri çekip sandalyeyi kimin çektiğine baktım. Amiga kız takımının kaptanı Jessica tepsisini masaya koyarak gülücükler içinde yanıma oturdu ve şaşkınlıkla Henry ye baktım. Jessica Henry den Hoşlanıyordu bu açıktı ama Henry söylemeden bu masaya gelmezdi. Benim Diana'yla ilgilenmem sonucu artan dikkat eksikliğimi o da Jessicayla ilgilenerek yüzüme vuracaktı.
"yarın işin var mı Jackson?" dedi Henry.
"Hayır, ama bunu zaten biliyorsun, sen cevabını bilmediğin sorular sormassın. "
Aramızda bir gerginlik olduğu belliydi. Bana sinirinden saçını kurulamamıştı bile. Hızlıca yemeği bitirdik tepsiyi koymak için kalkarken Henry durdurdu.
" o işi Diana halledebilir, 15 dakika içinde kortta ol, seyirci yok, konuşmak yok, sadece tenis! "
Tepsiyi masanın üstüne bırakıp soyunma odasına gittim. Giyinip korta çıktım. Bunun tam anlamıyla *bakalım kız arkadaşın olmadan gerçek tenisini oynayabilecek misin * sorusunun cevabı olacak bir maçtı. Henry'de gelince ısınma hareketi yapmaya başladım.
" Isınma hareketine ihtiyacın kalmayacak "
Sert bir şekilde verdiği tepkilere karşılık vermiyordum. Filenin önünde el sıkışmaya geldik, elimi tuttu kendine çekti.
" Tenis, hatırla, Drive Fast! "
Yerimize geçtik, servis bendeydi. Ilk atışla beraber maç başladı. Ikimizde herşeyimizi ortaya koyarak oynuyorduk. 3. Sete geçerken mola verdik. Terler içindeydik ve hiç olmadığı kadar zorluyorduk kendimizi. Henry ve Jackson, ikizler karşı karşıya Ha? Buna kim inanır.
***
Üçüncü setin ortalarına doğru Henry pilinin bittiğini belli ediyordu. 2-0 olmuştu bile. Kfaktor'lerden çıkan sesler eşliğinde oyun devam ediyordu. Terden saçlarım anlıma yapışıyordu. Henry de daha iyi durumda değildi. Maçı almam kolay olacak gibiydi. Ama ikimizin de birbirine saygısı sonsuzdu o yüzden ne ben kendimi zorlamayı bırakmıştım ne de Henry.
Maçın son sayısıydı. Alırsam biterdi. Henry maçları smaçla bitirmeyi sevdiğimi biliyordu. Çok harika bir top dikmişti belliki sayıyı vermek istiyordu. Sert bir smaçla maçı aldım, filenin önünde el sıkışırken Henry'nin ağzından dökülen o Kelime bana herşeyi hatırlattı. "Yaşıyorsun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkizler
RandomGenç tenisçiler Jackson ve Henry Namı diğer "ikizler" bugüne kadar yaşadıkları en olağanüstü duyguları hissedecekler. New York sokaklarında yankılanan aşk ve dostluk romanı. İkizler... ♊