8. Bölüm"İyi okumalar ❤️"
Sabah kalktığımda saatin 6 olduğunu görmüştüm kalkıp Alyayı da kaldırdıktan sonra hazırlanıp birşeyler atıştırıp çıkmıştık. Yürüye yürüye gittiğimiz için mirzalarda bizimle yürüyorlardı. Bugün cumaydı ve biz bu hafta içinde mirzayla çok güzel vakit geçirmiştik. Burak'la aralarını pek ısıtamasam da diretmemiştim ve mirzanın yanında oturmuştum bi kaç kez Ömer'i alyanın yanından atıp alyayla oturmuştuk.
Bu bi haftanın hızlı geçmesine şaşırarak öğle tenefüsünde teyzemi aramaya karar vermiştim. Zil çaldığı gibi kantine ilerleyip masalardan birine oturduğumuzda telefonu cebimden çıkarıp teyzemi aradım. İyi olduğumu söyleyip biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapatmıştım. Bu bayılma olayından filan haberi yoktu merak etmesin diye söylememiştim , önemli bir şeyde yoktu zaten.
"Ee çıkışta napıyoruz?" Diyen alyaya göz devirdim, bu kız hiç mi yorulmuyordu?!
"Benim bir planım var ama ömer ve sen bu planın içinde değilsiniz." Diyen mirzaya dönmüştüm. Ne planıydı? Ben ve mirza? Nereye? ne zaman? niçin?
Alyayla ikimiz şok içinde bakarken mirza bana döndü "işin yoktur umarım ?" Dilim tutulmuşçasına hayır anlamında başımı sallamıştım. "Güzel" dedi mirza gülerek. "Çıkışta eve gidersin üstünü giyinir gelirsin saat 10 da alırım seni." Neden o kadar geç? Napıcaktık ki? Hipnoz olmuştum resmen bu seferde tamam anlamında başımı sallamıştım. Biraz daha sohpet ettikten sonra zilin çalmasıyla derse girmiştik.
Dersten hiçbir şey anlamazken birbirimize bakıp duruyorduk. Lisedeyseniz hayat gerçekten çok zor diye içimden geçirdiğimde aklıma '8 yaşındaysanız hayat gerçekten çok zor' diyen cedric gelmişti. Yaşla bir ilgisi yoktu; hayat herkese kendinin farklı farklı zorluklarını gösteriyordu..
Kimini derslerle kimini yoklukla kiminide benim gibi ailesiyle sınıyordu hayat. Bazen ölmeyi düşündürüp bazen ise yaşamanın ne kadar zevk verdiğini gösteriyordu. 'İki yüzlü!' Diye geçirdim içimden 'bu hayat gerçekten çok iki yüzlü!'
"Ağlıyo musun sen?" Diyen mirzayla kendime gelmiştim. Ağlıyor muydum? Yamağıma dokunduğumda yanağımın ıslak olduğunu farkederek hemen kendimi toparlamaya çalışmıştım.
"Gözüm sulandı soğuktandır ya, sorun yok." Dedim gülümsemeye çalışarak. Gerçekten çok güzel ve ikna edici bir cevap olmuştu.
Mirza ise cevap vermek yerine öyle uzun uzun yüzümü incelemişti. Bu sefer bende bakmıştım galiba sevgisine fazlasıyla ihtiyaç duyuyordum.. Yüzüme düşmüş olan saçımı kulağımın arkasına sıkıştırmıştı.
'Mirza, kendine gel. Hoca bakıyor olum, kendine gel! Rüya, sakinleş... Rüyanın yanakları, kızarmanın sırası hiç değil kendi renginizde kalın! Rüyanın göbüşündeki filler, halay çekmeyi hemen bırakır mısınız?!'
Çalan zille ikimizde kendimize gelerek bakmayı kestik. Utanıyordu. Utanıyordum.
Son dersin bitiş ziliyle birlikte derin bir oh çekerek çantamı topladım. Ömerle alya bizden ayrılmış başka yerde tek takılmaya gitmişlerdi biz ise mirzayla yalnız başımıza gitmek zorunda kalmıştık. Eve yürürken pek bişey konuşmamıştık. Evin önüne geldiğimizde ise bana akşamki buluşmayı hatırlatarak yanımdan ayrılmıştı.
Heyecandan ölmediğime dua ederek eve girdiğimde yüzüme şok etkisi olsun diye su atmıştım. Üstüme giyecek birşeyler ayarlayana kadar saat 7 olmuştu 4 buçukta eve gelmiştim 5 te kıyafet bakmaya başlasam tam 2 saatten beri dolabın karşısında dikiliyordum! Alya da bugün eve 8 gibi geleceği için tek başıma karar vermek baya bi zor olmuştu. Altıma siyah dizi yırtık bir kot ve üstümede beyaz bir tişört giyecektim.'Bütün bu 2 saatlik işkence bunlar için miydi?!' Diye kendimi sorguya çekerken o sırada ben üstümü giyinmiş ve alya da eve gelmişti.
"Kızım ben senden daha heyecanlıyım ya! Neden çağırdı ki acaba, bide özellikle bu kadar geç bi saatte?" Diyen alyanın cümlesindeki imayı anlayınca gözlerimi açarak yüzüne yastık fırlatmıştım.
"Saçmalamasana alya! Alt tarafı bi clube filan gideriz bu saatte herhalde." Dediğimde alya bana gözlerini sonuna kadar açarak bakmıştı.
"Clube gidiceksiniz ve senin giyindiklerine bak!" Diyen alyaya 'beni bi sal' bakışımı atmıştım. Saçımı düzleştirip hafifte bi makyajla tamamen hazırdım.
Gitmeme dakikalar kalmıştı. Telefonuma gelen mesaja gülümseyerek baktım.
Kimden; Mirza
"Külkedisine dönüşmene son 2 saat... Hazırsan in çabuk, baloya yetişmemiz gerek..."
Ayakkabılarımıda ayağıma geçirerek kapıya indim. Mirza arabaya yaslanmış beni bekliyordu.
"Vaay araba yapmışız!" Diyerek ortamı ısıtmaya çalışmıştım.
"Senin için Külkedisi..."
Utandığımı belli ederek mirzanın kapımı açmasıyla arabaya binmiştim. Mirzada bindiğinde yol boyunca konuşmamıştık. Ben nereye gittiğimizi bile sormamıştım, çünkü mekanın bi önemi yoktu ki o yanımdaydı huzurluydum... Daha başka ne isteyebilirdim ki?
Geldiğimiz yere baktığımda şok olmuştum. Uçurumun biraz kenarında bir masa ağaçlarda beyaz yılbaşı ışıklarından... Büyülenmiş gibi bakakalmışken mirza belimden yürümem için beni hafifçe ittirmişti. Yerdeki güllere bakarken asıl dikkatimi çeken şeye doğru yürümüştüm, bir ağaca asılmış küçük Notlar...
" Bir yıldız kaysa şimdi Dilek hakkımı senin dileğinin kabul olması için harcardım..."
"Kısa bir şiir; seni seviyorum..."
"Herkes kalbimde bir yere sahipken senin ülken vardı..."
"Kabul et beni, kabul et ki biz 'biz' olalım..."
"Çocukluğum..."
Ve daha birçok not... İçimden bir şeylerin eksik olduğunu ve o eksikliğin mirza olduğunu farketmem pek sürmemişti.
"Geçelim mi?" Diyen mirzayı onayladığımda çektiği sandalyeye oturdum.
"Burası," dedim ve biraz duraksadım. "Çok güzel..." yutkunmuştum.
"Senin kadar olmasa da..."
Tabakta duran kurabiyelere baktım. Bana hatırlattığı şeye gülümsedim.
FlashBack
Bi bankta otururken Mirzanın elinde bi tabakla bana doğru ilerliyor olduğunu farketmiştim. Tabakta en sevdiğim şey vardı; çikolata parçacıklı kurabiye!
"Mirza!" Diye bağırdım daha çabuk olması için. Heyecanlanmıştım.
Mirza geldiğinde beni öptü ilk önce daha 8 yaşındaydık.
"Annem yaptı bunları," dedi mirza ağzının dolu olmasını umursamayarak "senin ve benim için..."
Gitmeme 1 hafta varmış meğerse, Ve biz herşeyden habersiz kurabiyelerimizi büyük bir iştahla yemeğe devam ediyorduk... O an tek istediğimiz kurabiyelerimizin hiç bitmemesiydi, halbuki bilseydik hiç ayrılmamayı isterdik...
FlashBack Son
Gözlerim dolduğunda kafamı uçuruma çevirmiştim. Rüzgar güzeldi ama unutturmuyordu hiçbir şeyi... Kafamı geri masaya çevirdiğimde mirzanın bana bakıyor olduğunu farketmiştim. Ellerini bana doğru uzatarak tutmamı istediğini belli etmişti. Kırmamıştım onu, bu günü, bu geceyi bize vermiştim.
Saate baktığımda 12 ye çeyrek olduğunu görmüştüm.
"Külkedisine dönüşmene son 15 dakika..." dedi mirza. Mutluydu. Mutluyduk.
"Rüya ben uzatmayacağım. Ne için geldiğimizi sende az çok anlamışsındır belkide," durmuş ve yüzüme bakarak tepkimi ölçmeye çalışmıştı. Gülümsedim. "Ben bizi istiyorum rüya... Ben seni istiyorum... Bak biliyorum belkide bizi imkansız gibi görüyorsundur belkide içinden bu saatten sonra bizden olsa olsa anca arkadaş olur diyorsundur ama ben öyle düşünmüyorum. Sen benim çocukluğumsun, en güzel anılarımsın... Ben seni silip atamam. Tam hayatıma girmişken seni kaybedemem. Seni başkasıyla değil kendi yanımda görmek istiyorum ben... Artık rahat rahat sarılmak öpmek elini tutmak istiyorum. Mutlu olmak istiyorum rüya, senimle mutlu olmak istiyorum... Bana bu gece cevabını ver," saatine baktıktan sonra devam etti. "Son 10 dakika. Prenses mi olmak istersin, yoksa 10 dakika sonra yeniden külkedisine dönüşmek mi?"
Ne diyeceğimi bilmiyordum ellerim mirzanın avuçlarında gözlerim onun gözlerindeydi. Kendime hakim olamıyordum.
Bu ortamı çalan telefonum bozmuştu. Alyaysa eğer eve gidince benden çekiceği vardı fakat ekrandaki numara bilmediğim bir numaraydı.
"Alo?"
"Buyrun?"
"Ben annenizin hastanesinden arıyordum da." Kalbim çarpmaya ellerim titremeye devam ederken bi anda karşı tarafın deşiği şeyle şok olmuştum. "Annenizi maalesef kaybettik. Başınız sağolsun." Elimden düşen telefonla yavaşça ayağa kalktım. Yürüyemediğim için yere düşmüştüm. Mirza yanıma gelerek bağırmaya başlamıştı fakat onu duyamıyordum. İşte şimdi dünya tamamen başıma yıkılmıştı... Son hatırladığım ise mirzanın kucağında arabaya bırakılışımdı...