BÖLÜM 1 (Başlangıç)

86 48 40
                                    

Gene evde yalnızdım. Saat 10:00'u gösteriyordu. Bahçeye çıktım. Yıldızlar her zamanki gibi göz kırpıyor. Bahçe duvarının üstüne tırmanıp oturdum. Elime aldığım çakmakla oynamaya başladım. Yanımda duran maytabı çakmakla yaktım. Üstünde oluşan hafif kıvılcım beni rahatlatmaya yetiyordu. Pasparlak ışığı geceyi aydınlattı... İlk başladığı zamanlarda insanı ürkütüyor. Daha sonra ise dikkatlice alevine baktığında sakinleştiğini fark ediyorsun. Hayat da böyle değil mi zaten!? Önce ürküp kaçtığımız sonra ise bakmaya doyamadığımız bir zaman dilimi... Ve her gün apayrı... Şimdi soruyorum kendime. Seneye 13 yaşında olacağım. Halk dilinde resmi olarak bir ergen... Peki yıllar boyunca ne yaptım? Çocukluğumu nasıl geçirdim? Sadece 13 yıl çocuk , yaklaşık 9 yıl kadar ergen ve geriye kalan 50 yılını yetişkin olarak geçirmek çok harika bir duygu (!) Fakat kimse ne yapmak istediğine karar veremiyor. İnsanlar hep çocuk olmak istiyor. Ne yazık ki olamıyorsun. "Artık büyüdün" kelimesi yüzünden yaptığın her çocukça hareket ayıp oluyor. Kesinlikle büyüdüğüm için isyan etmiyorum. (Yanlış anlaşılma olmasın) Benim kızdığım konu insanların istediği gibi davranamaması... Örneğin;  Büyüdüğüm zaman oyun oynayamıyorum. Hayatımı neden bir yetişkin olarak geçiriyorum? 13 yıl yaşamak için çok kısıtlı bir zaman... Ve sadece 13 yılın eğlenceli geçmesi tam bir acımasızlık... Bu yüzden hayatın her anını iyi değerlendirmek gerek...

İşte bahçe duvarında oturmuş bunları düşünüyorum her gün... Annem sıkıcı bir iş kadını... Hiçbir zaman eve gelmiyor. Pazar günleri hariç... Pazar günleride sadece eve yemek getirmek için geliyor. Sonra tekrardan bir yerlere gidiyor. Babam ben küçükken ölmüş... Yanımda benimle oynayacak bir kardeşimde yok... Bende haftalarca yalnızım.

O sırada elimdeki kıvılcımın söndüğünü fark ediyorum. Çünkü maytap , rüzgârın estiği yönde... Ve o tarafa doğru bakıyorum. Yanımdan hızla birisi geçti sanırım. Bu yüzden bu kadar esmiş olmalı... Maytabıma çarpan yelin kime ait olduğunu bulmak için estiği tarafa doğru bakıyorum. Yerde duran patenler gözüme çarpıyor. Kocamanlar! Bu kadar büyük boyda bir pateni ancak tek bir kişi giyebilir.

-Mitekondri-

O kim diye soracak olursanız. Benim mahalledeki en samimi olduğum ve "kardeşim" diye hitap ettiğim arkadaşım... Gerçek adı Semra fakat çok enerjik olduğu için ben ona "Mitekondri" diyorum. Mitekondri bildiğim kadarıyla bir hücrenin enerji üretiminden sorumlu olan organa verilen ad. Eveeet... Fen dersinde çok iyi olduğumu da işte bu şekilde kanıtlamış oluyorum.

Mitekondri kocaman patenleriyle bana yaklaşıyor. Patenleri sürmek yerine daha çok yere vuruyor. Tak tuk çıkan sesler kulağı sağır etmek için yeterli... Bunu neden yapıyor diye soracak olursanız; Sert bir yapıya sahip olduğu için derim. Mitekondrinin üç abisi bir ikizi ve iki de erkek kardeşi var. Ailesindeki tek kız çocuk o. Bu nedenle kardeşlerinin davranışları da onu bir hayli etkilemiş olmalı. Biraz Erkek Fatma... Ne zaman görsem ayağında dangırdadığı patenleri , başında ters taktığı şapkası , siyah ceketi ve dilinde dolanan argo kelimeleri hep yanındadır. Her zamanki gibi sinsi bakışlarını bana doğrulttu;

-Ne oturuyorsun orada öyle! Bak hava çok güzel! Gel benimle mahalleye inelim.

-Bu saatte mi!?

-Evet ne olmuş? Her günkü gibi şiirsel tavrın ile tekrar karşımızdasın... Olmaz böyle! Duygusal insanları sevmiyorum. Biliyorsun...

-Bilmeyen var mı ki?

Mitekondri beni ellerimden tutup yere indirdi. Çok iyi bir paten kullanıcısı. Beni yere indirirken hiç düşmedi. Fakat o patenleri yere vurmak yerine doğru düzgün kullansa çok daha iyi olacak...

Mitekondri patenleri ile ilerlerken bende onu takip ettim. Az sonra mahalleye indik. Bizim mahallenin teyzeleri her akşam yaptıkları gibi gene sandalyeleri ortaya koymuş , oturup sohbet ediyorlar. Mahalleyi kaplayan sandalyelerden hiçbir araba buradan geçemiyor. Teyzelerimiz inadına mı yapıyor bilinmez ama onların sohbetlerini dinlemek bir hayli keyifli. Mitekondri'nin de hayat felsefesi bu. Geceleri yaşlı teyzelerle konuşup sohbet etmek , küçük çocuklara bakmak falan filan... Teyzelerin yanına uğradıktan sonra Mitekondri'nin evine gittik. Kardeşlerini özlemiş. Eve girdikten sonra Mitekondri , balkonda oturan ikizi Selocan'a seslendi.

-Selo! Çocuklara bakıyorsun dimi!?

Selocan ayağa fırladı.

-Evet Semra bakıyorum.

-Unutma! Bir saat sonra çocukları uyutacaksın sabahta Selim'e banyosunu yaptıracaksın.

-Tamam merak etme...

Bildiğim kadarıyla Mitekondri'nin annesi ve babası da benim annem gibi... Eve çok az uğruyorlar. Bu yüzden ailenin tek kız çocuğu Mitekondri , evin tüm yükünü üstleniyor. Kızın abilerinde bile hayır yok! Abileri resmen çocuk gibi... Selocan'ı saymıyorum bile...

Mitekondri ile ikizi Selocan geçen gün bir iddiaya girmiş. Selocan Mitekondri ile küçük kardeşleri Selim ve Semih'e baktığı için dalga geçmiş. Mitekondri de Selocan'a gel sen bak çocuklara mı ne demiş... Selocan da senden güzel bakarım diye övünmüş. Fakat ilk günden tembelliğe alıştı anlaşılan. Kimse Mitekondri'den güzel çocuk bakamaz!

Bu arada Selocan'ın gerçek ismi Selcan. Ben ona Selocan diyorum. Benim taktığım lakapları genelde tüm mahalleli kullanır. Ancak bana lakap takan tek bir insan yavrusu bile yok!

Selcan; tembel , küfürbaz , dakiklikle alakası olmayan ve ne söylediğini hiç bilmeyen bi tip. Her ne kadar tembel olsa da öyle şişko patates insanlardan değil! Çocukta dehşet karizma var. Uzun boylu ve zayıf. Tembellikten zeki olan insanı gördüm fakat tembellikten yakışıklı olanını ilk defa görüyorum.

Mitekondri her zamanki gibi gece gece kardeşlerine yemek hazırladı. Geceleri yemek yemek onlar için bir aile kültürü... Kıza yazık ya... Nasıl olsa yemeği onlar yapmıyor. Kardeşlerinde hayır yok bari ben yardım edeyim diyerekten işe giriştim. Masaya tabakları koyduk. Birkaç dakika sonra da abileri geldi.

-Selo git kapıya bak!

Uyuşuk yerinden üşenerek kalktı ve kapıyı açtı.

-Abilerim bu ne yaa gene mi içtiniz siz!

Mitekondri'nin abileri alkolikti bu da kızın işini daha da zorlaştırıyordu.

-Evet ne olmuş!?

-Pis pis kokutuyorsunuz evi öff!

Abileri evin içine girer girmez masaya oturdu.

-Yemek hazırladın mı kız!?

-Size özel aygır eti yaptım yer misiniz?

-Düzgün konuş lan!

Mitekondri tabaklara tek tek yemekleri koydu. Abileri bir tabak bitiyor ardından devamını istiyordu. Bitmek bilmeyen iştahları bizi çılgına çevirdi. Kız en sonunda dayanamayıp bağırdı;

-B*k yiyin!

Abilerinden biri yandan karizmatik duran fakat şeytanca olan sinsi bakışlarını Mitekondri'nin üzerine tutaraktan hiçbir şey söylemedi ve yemeye devam etti. Yemeklerini bitirdikten sonra evden gittiler. Biz de ortalığı topladık. Mitekondri o kocaman gülümsemesini gösterdi. Eline buladığı köpüğü burnuma sürerekten... Bende aynı şeyi yaptım. Belkide bizi dünyada en çok ikimizin dostluğu güldürüyordu. Bu kadar çalışmasına rağmen aşırı enerjik bir dosta sahip olmak böyle bi duygu...

-Kardeşim sana bişey sorabilir miyim!?

-Sor Aslı canım...

-Sen bu alkolik abilerinin nereye gittiğini hiç merak etmiyor musun?

-Öff onlar benim umrumda bile değil!

-Ben olsam gidip bakardım.

-Yok be! Ne bakıcam! Hayırsızın tekiler onlar!

-Ama belki bir şeye zorlandıkları için gelmiyorlar. Belki başları dertte. Belki suçsuzlar.

-Vay be kardeşim seneryoya bak!

-Kızım ben ciddiyim.

Mitekondri gözlerini kaydırdı.

-Merak etmiyor değilim aslında...

-Öyleyse yarın onları gizlice takip edelim mi?

-Bunu yapabilir miyiz?

-Bence yaparız.

Bana istediğim onayı verdikten sonra artık gitmem gerektiğini , saatin geç olduğunu söyleyip oradan ayrıldım. Ve evin yolunu tuttum.

Ne de olsa yarın uzun bir gün olacak...

DEVAM EDECEK...

AYLAR #WATTSY2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin