Mesaj~4

8.9K 410 5
                                    

ÖNCELIKLE SAKIN HA BU BÖLÜMDE OLAYLARI ÇOK ABARTMIŞ FALAN DEMEYIN OKURKEN VE ASLA SIRF OLAYLAR ABARTI DIYE HİKAYEYİ BIRAKMAYIN. SONUNU OKUMADAN GEÇMEYİN SIZLERI SEVİYORUM <3
Gözlerimi açtım ve beni öpenin Rüzgar olduğunu gördüm. Tahmin etmesi çok da zor olmasa gerekti.
Rüzgar: Ilk öpücüğündü değil mi?
Ben: Evet. Nerden anladın?
Sırıttı. Telefonuna gelen mesajla irkildim.
Rüzgar: Kalk.
Ben: Ne?
Rüzgar: Gidiyoruz.
Çok sert davranmıştı. Ne vardı da saniyeler içinde değişmişti? Mesajda ne yazıyordu?
Ben: Ne oldu Rüzgar!?
Rüzgar: Bilmiyorum!
Ben: Böyle yapma.
Rüzgar: Nasıl?
Ben: Emirler yağdıran sert çocuk olma.
Hiçbir şey söylemedi. Geldiğimiz arabaya bindik ve SERT bir şekilde yolu tarif etti. Elinden telefonu aldım ve mesaja baktım. Bir kız ve bir erkek öpüşüyorlardı. Kızın saçı benimkinin neredeyse aynısıydı. Yüzü gözükmüyordu. Erkeği de tanımıyordum. Bir dakika, Rüzgar o kızın ben olduğumu düşünmüş olabilir mi?
Ben: Rüzgar cidden onun ben olduğumu falan düşünmüyorsun değil mi? Hem bu mesajı gönderen Halil de kim?
Rüzgar: Nasıl sen değilsin ya? Saç rengi, modeli falan aynı.
Ben: Saç rengim kahverengi, zaten kahverengi saç görmek çok olağandışı bir şey değil Türkiye'deyiz. Örgü? Sıradan bir örgü işte. Herkes saçını örmüyor mu?
Rüzgar: Benimle daha fazla oyun oynama.
Tam bir şey söyleyecekken şoför inmemizi söyledi.
Eve girer girmez odama çıktım. Her zamanki gibi kapımı kilitleyip kafamı yastığa gömüp ağladım. Birileri kapıya vuruyordu.
Abim: Başak aç şu kapıyı.
Of neden kimse bana inanmıyor?
Ben: Ben iyiyim.
Abim: Ağlıyor musun sen? Başak?
Ben: Rahat bırak lütfen.
Isteklerim üzerine gitti. Daha çok ağlamaya başladım. Sinirimi çıkaracak bir şeye ihtiyacım vardı. Ben de telefonumdan mal mal ünlülerin resimlerine bakıp küfrettim. Bir şeyler fırlatacak lüksüm yok.
Kapının çalınmasıyla düşüncelerim bölündü.
Rüzgar: Başak.
Hemen yüzümü sildim ve saçımı düzeltip kapımı açtım.
Rüzgar: Ağlama.
Ben: Umrunda mı?
Rüzgar: Ağlama.
Ben: Papağan gibi tekrarlayacak mısın?
Rüzgar: O sen miydin?
Bana inanması için gözlerinin içine baktım. Mükemmel gözlerine.
Ben: O. Kız. Ben. Değildim!
Dediklerimde gayet ciddiydim.
Rüzgar: 1-2 günlük daha ne olduğunu bile bilmediğim bir kıza mı inanayım 8 yıllık kardeşime mi?
Ben: Doğruyu söyleyene.
Rüzgar: Sana inanıyorum.
Kelimelerin üstüne basa basa söylemişti. Sözleri gözlerimi doldurmuştu.
Ben: Halil her kimse neden bunu sana yollasın ki?
Rüzgar: Geçen yıl onun kız kardeşiyle çıkmıştım. Sonra ayrıldık. Kız benden ayrılınca çok üzülmüş. Halil de kendi kendine intikam almaya çalışıyor sanırım.
Ben: Ve sen de buna inandın. Teşekkür ederim Rüzgar. 1-2 günlük daha ne olmadığını bilmediğin kıza inanabildin mi?
Rüzgar: Seni neden öptüm biliyor musun?
Ben: Neden?
Rüzgar: Acınacak haldeydim. Çok saftın. Önüne gelen herkesi sevecek bir kalbin vardı ve belki de seninle oynayabilirim diye düşünmüştüm. Ama sen abarttın.
Ben: S-sen? Sen mi? Ama.
Olmayan lüksümü kullandım ve elime geçen ilk şeyi Rüzgar'ın kafasına fırlattım. Kafası kanamaya başladı. Ne! Cam vazo mu fırlattım şimdi çocuğa? Neyse bozuntuya vermek yok.
Rüzgar: Ne yaptığını sanıyorsun?
Ben: Kafana vazo fırlattığımı?
Kafasından kanlar akıyordu. Seslere herkes odaya gelmişti.
Çınar: Bunu senin yaptığını söyleme.
Ben: Benimle oynadığını söyledi. Fazla safmışım falan filan.
Bunu duyan abim Rüzgar'a yumruk attı. Son olarak Çınar da bir tekme attı.
Rüzgar: Adil mi oldu? 2'ye 1.
Simge: Peki senin bir kızı incitme...
Ben: İncinmedim sadece... sinirlendim.
Simge: Tamam o zaman. Senin bir kıza oyun oynaman çok mu adil?
Rüzgar evden çıktı. Nereye gittiyse de bütün gece gelmedi. Ben de bütün gece ağladım. Simge de hiç uyumadı ve beni teselli etmeye çalıştı. Çınar'la abimin Rüzgar'a küfrettiğini duyabiliyordum. Kötü bir duruma düştüğümde beni koruyacak ailemin olması mükemmel bir şey.
Simge: Zaten 1-2 gün...
Ben: Bana güvenmişti ama.
Simge: Hayır sana güvenmemiş.
Ben: Babasının ve annesinin üvey olduğunu anlatmıştı. Beraber oyun oynamıştık onu zar zor ikna etmiştim çocuk değiliz ama yine de oynayalım diye. Yüzme yarışı yapmıştık. Yan komşudan bir kilo iPhone istemiştik. Öpüşmüştük. Yemeğe çıkmıştık. Bana büyük bir şaka yapmıştı. Bunlar bir iki güne sığdı. Çok hızlıydı. Belki de bu şeyler haftalara sığdırılmalıydı ve biz günlere sığdırınca sıkıldı ve hepsi benim suçum.
Konuşurken ağlıyordum. Çok sulugöz değilimde ama bu durumda ağlamamak imkansız.
Simge: Saçmalama ve ağlamayı kes lütfen. Ona değmez.
Ben: Değer!
Ağlamaya devam ettim. Sinirimi atmak için biraz müziğe ihtiyacım vardı. Ve yalnızlığa.
Ben: Beni biraz yalnız bırakabilir misin?
Simge: Tabii.
Odadan çıktı. Taylor Swift - Treacherous açtım. Böyle zamanlarda ayrılık şarkıları dinleyip kendime eziyet ederdim. Sanki Rüzgar benden ayrılmamış gibiydi.
Abim: Başak! Başak uyan!
Gözlerimi tekrar açtım. Ne yani rüya mıydı?
Ben: Abi rüya mı gördüm?
Abim: Rüzgarla yemeğe çıkmıştınız. Eve geldiğinde sarhoştun. Rüzgar seni zar zor getirebilmiş. Simge sana bir fincan kahve verdi. Zaten kafanı yastığa koymakla uyuman bir oldu.
Aklıma bir soru gelmişti... Rüzgar'la gerçekten öpüşmüş müydük? Aşağıya uçtum denebilir. Rüzgar'ın kapısını çalmadan açtım. Uyuyordu. Sadece şortu vardı.
Ben: Rüzgar?
Soru sorar bir şekilde fısıldamıştım. Hemen gözlerini açtı. Günaydın bile demeden
Rüzgar: Dün bir sarhoş oldun anlatamam.
Ben: O konu hakkında...
Rüzgar: Sen, dinliyorum.
Ben: Beni gerçekten öptün mü?
Rüzgar: Hayır. Rüyanda görmüş olmalısın.
Derin bir oh çektim.
Rüzgar: Odadan çık da giyineyim. Yani odada kalabilirsin ama daha şimdiden seni kaslarımla öldürmek istemiyorum.
Egoist. Aşağıya indim. Suratımdan gülücükler saçıyordum. İçim rahattı.
Masaya oturdum ve ağzıma bir şeyler tıktım. Kelimenin tam anlamıyla tıktım.
Ben: Simge Çınar sizin grubunuz yok mu?
Simge: Var. Batuhan, ben, Çınar, Öykü ve Pınar'dan oluşan bir grubumuz var. Zaten sizleri de tanıştıracaktım en yakın zamanda. O zaman bugün sahilde tanışırsınız.
Masal ise günlerdir sabah 8 gibi çıkıyor bütün gün bahçede arkadaşlarıyla oynuyordu yani pek muhattap olamıyorduk.
Ben: Rüzgar senin takıldığın bir grup var mı? Eğer varsa tanışmayı cidden isterim.
Rüzgar: Takıldığım grup güzeldir fakat düşmanımız da vardır. Benim gibi bir yakışıklı olunca haliyle.
Ben: Bana egon tavan yapmış dediğin günü hatırladın mı?
Rüzgar: Öyleydi ama.
Göz devirdim ya da en azından devirmeye çalıştım.
Abim: Başak, iyi misin gözüne bir şey mi kaçtı?
Ben: Rahat rahat göz de devirmiyoruz şurada.
Simge: Daha demin gözüne bir şey kaçmış gibi yaptığın şeyde göz mü devirdin?
Madem ki göz deviremiyorum dil çıkarırım o zaman.
Ben: Rüzgar, Halil olayı gerçek miydi?
Rüzgar: Halil diye birini tanımıyorum.
Üçüncü "derin bir oh" umu çektim.
Simge: Aklıma bi fikir geldi!
Ben: Ne oldu?
Simge: Her yıl burda bir yetenek yarışması yapılır. Biz de katılsak ya, hep hayalimdir.
Ben: En fazla ne yapabiliriz ki?
Rüzgar: Ben bateri çalarım.
Simge: Ben dans ederim, Çınar gitar çalar ve... Sen de şarkı söylersin Başak.
Bunu duyduğumda ağzımdaki yemeği Çınar'ın üzerine püskürtmem bir oldu. Şarkı söylemeyi çok severdim ama... bir sorun var ki sesim berbattı!!

Konuşma bölümlerini "eğik" yazıyordum fakat iPad'den işkence gibi oluyor. Umarım yine de anlaşılıyordur. Vote ve yorumlar için çok teşekkür ederim. Sözümde durmayız kısa yazmış olabilirim :3 Sizleri seviyorum <3

Tatile Düşen MeteorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin