--BÖLÜM 2: MUTLULUK--

34 6 0
                                    

--BÖLÜM 2: MUTLULUK--

                                       8 YIL ÖNCE…

  Okul sonrası eve gitmek için bahçeye çıkmışken arkamdan bizim okulun playboyu –aynı zamanda benim kuzenim- olan Alex’in ismimi seslenmesiyle durdum;

-Michael bir dakika bakar mısın?

-Git işine Alex! Sikecek kız bulamadın mı?

-Herhalde bu görev için çok heveslisin.

  Derin bir nefes alıp ona kadar saymaya başladım. Her ne kadar teyzemin oğlu da onun kemiklerini kırmama bir engel değildi. Sesimi sabit tutmaya çalışarak:

-Erkekleri yatağına aldığını bilmiyordum kusura bakma. Bu iş için benden daha hevesli olanlar vardır. Neden arkadaş grubuna sormuyorsun?

  Bu laflarla köpüren Alex bir hışımla üstüme atladı. Biliyordu kimi kastettiğimi. Yumruğunu suratıma geçirecekken ondan hızlı davranıp altıma aldım ve durmaksızın vurmaya başladım. Tüm okul etrafımızda toplanmıştı. Alex’i kum torbam yaparken birilerinin kollarımı tuttuğunu hissettim. Bunlar Nate ve Ryan’dı. Kuzenimin çok sevgili yakın(!) arkadaşları.

  Onlardan kurtulmak için çaba gösterirken Alex kanayan dudağını silip konuşmaya başladı:

-Bu son damlaydı Michael! Haa bu arada Michael demişken bu okulda herkes babanın ne bok olduğunu bilmiyor sanırım. Çok sevgili eniş-

-Yeter Alex! Eminim kimse bunları duymak istemiyordur. Mahalle karıları gibi burada babamın dedikodusunu mu yapacaksın?

-Ne dedikodusu olum. Gerçekler bunlar ve herkesin bunları bilmeye hakkı var.

  Daha fazla ağzımı açıp kendimi yormak istemedim. Çünkü ne söylersem söyleyeyim Alex’i hiçbir şey durduramazdı.  Acı bir teslimiyetle kafamı öne eğdim ve söylediklerini dinledim:

-Michael’ın aynı adı taşıyıp, övündüğü babası aslında 15 yıldır uyuşturu bağımlısı. Onu ne kendisi ne de annem kurtarabilmiş değil. Ayrıca bununla da kalmıyor anlattıklarım. Babası boş zamanlarında ‘’ek iş’’ olarak jigololuk yapıyor.

  Uyuşturucu kullandığını, içki içtiğini biliyordum ama bugüne kadar jigolo olduğundan hiç şüphelenmemiştim. Alex’in söyledikleriyle bütün okuldan fısıldaşmalar yükselmeye başladı. Duymamak için çok çaba sarf ediyordum ama aradan kaçan ‘’erkek fahişe’’ ve ‘’acaba Michael’da kullanıyor mudur?’’ sözlerini duymamam imkânsızdı. Burada durmuş insanların bana acımalarını dinleyemezdim.  Kafamı kaldırıp sikici bakışlarla Alex’e bakmaya başladım. Son bir gayretle Nate ve Ryan’dan kurtuldum. Alex’in kulağına yaklaşıp dişlerimi sıkarak ‘Bunun hesabını ödeyeceksin’ dedim ve kalabalığı yarıp hızlı adımlarla oradan uzaklaştım.

  Eve geldiğimde zihnen ve bedenen tükendiğimi hissediyordum. Babam üç gündür eve uğramıyordu bu da Alex’in dediklerine uyuyordu.  İçimde ister istemez bir şüphe oluyordu. Ev darmadağınıktı ve toplamayı hiç gözüm kesmiyordu. Nasıl olsa teyzem birkaç gün sonra gelir evi temizler ve bana yemek yapardı.

  Evi dağınıklığıyla baş başa bırakıp odama gittim ve ağrılarla sızlayan bedenimi –en çok da kalbim- yatağa attım. Gerçekler ve yalanlar karışmış, hangisinin gerçek hangisinin yalan olduğunu ayırt edemiyordum artık. 17 yaşında bir ergen olmak ne kadar zordu tanrı aşkına. Kafamda düşünceler birbiriyle savaş veriyor ama yine de kendime bir sonuç çıkaramıyordum. Babam kendi bedenini satacak kadar alçalmış olamazdı değil mi? Yoksa olabilir miydi? Fahişelerden nefret ettiğim gibi babamın da onlardan bir tanesi olma düşüncesi midemi bulandırıyordu.

  Kafamdaki karmaşadan uzaklaşıp banyoya gittim. Soğuk suyu açıp hiç düşünmeden altına girdim. Soğuk su tenimde karıncalanma etkisi yaratırken hiçbir şey düşünmedim. Su bedenimdeki kirleri temizlemekle kalmıyordu, aynı zamanda beynimi de gereksiz düşüncelerden arındırıyordu.

  Duşta ne kadar kaldığımı bilmiyordum ama ellerim buruşup yaşlı eli gibi gözükmeye başladığı zaman duştan çıktım. Her ne kadar kafamı dağılmış hissetsem de öyle değildi.  Benim unutmaya, kafamdaki her şeyi silmeye ihtiyacım vardı. Ve aniden aklıma gelen bir fikirle sırıttım.

  Babamın zulasını bulduğumda hiç düşünmeden o küçük paketlerden birini aldım. Babamı çoğu kez bu zehri içerken görmüştüm. Aynısını bende yapabilirdim. Heyecandan ellerim titremeye başlamıştı. Heyecanımı yatıştırmak için masanın üstündeki sigara paketinden bir tane aldım. İşte böyle. Sigaradan bir fırt çekerken ağzıma giren dumanla yavaş yavaş kendime gelmeye başladım.

  İki sigarayla patlayacak olan beynimi yatıştırdıktan sonra sıra o ana delmişti. Onlarca kez yapılışını babamdan öğrenmiştim. O da bu işin uzmanı sayılırdı. İçimden ‘Yapabilirsin!’ diyerek o küçük pakete uzandım. Yavaşça poşeti açarken dökmemeye özen gösterdim. Sonuçta bu tozun gramı jigololuk yapacak kadar pahalıydı. Poşetteki tozu büyük bir özen göstererek masaya uzun ince bir şerit halinde döktüm. Sıra çekmeye gelmişti. Babamın yaptığı gibi kafamı burnum masaya gelecek şekilde masaya yerleştirdim. Acemice tozu içime çekmeye başladım. Aniden gelen öksürme hissini kenara iterek tozu çekmeye devam ettim.

  Bütün tozu soluk borumdan akciğerime gönderdiğimde uzun zamandan beri ilk defa mutlu olduğumu hissettim. Annem öldüğünden beri kendimi karanlık ve kasvetli bir kutuya hapsedilmiş, kutuyla birlikte kendimi denize atılmış hissediyordum. Şimdi yosun tutan çene kaslarım yavaşça açılmaya başlıyordu. Koltukça yayvanca oturuyor ve tavana gözlerimi dikmiş gülümsüyordum. Mutluydum.. Başka hiçbir şeyin önemi yoktu. Kendimi bu dalgasız mutluluk denizine atmıştım ve artık bütün dertlerim önemsiz gözüküyordu. Bu his inanılmazdı.

  Aniden gelen sesle kafamı kaldırdım ve gördüğüm kişiyle birlikte gülümsemem kahkahaya dönüştü. Çok sevgili babam nihayet üç günden sonra evinin yolunu bulabilmişti. Şimdide kendi eserini izliyordu. Elleri titriyordu. Kafası mı çok iyiydi yoksa çok mu sinirlenmişti. Bunu takamayacak kadar mutlu olduğum için umursamadım. Tekrar kafamı duvara çevirdim.

  Bu sefer babam yanıma gelmiş ve kolumdan tutmuştu ‘Ne yaptığını sanıyorsun? Hangi aklınla benim eşyalarımı karıştırırsın seni lanet ufaklık?’ dedi. Hadi ama ufaklık demek için fazla büyüktüm.  ‘Sana da merhaba baba.  Kaç gündür eve gelmiyorsun. Herhalde siktiğin kadınlar sana yeterli para vermedi sende bu yüzden benden para istemeye geldin. Hiç umutlanma , bende bir kuruş bile yok.’ Dedim. Babam söylediklerimle küçük bir şok dalgası yaşarken bende laflarıma devam ettim ‘ Senin yokluğunda baya canım sıkılmıştı. Bende ‘Michael tarzı’ parti yapayım dedim.’  Babamın siniri yavaş yavaş artarken ben izlediğim tavandan gözlerimi alamıyordum. Tanrım, gerçekten çok ilginç bir tavanımız vardı.

  Ne olduğunu anlayamamışken gelen tekme ve yumruklarla yere kapaklanmıştım. Ama acı yoktu, hissizleşmiştim. Babam yumruklarıyla beni benzetirken sanırım yeterli bulmamış sağ taraftaki sandalyeyi de üstümde kırmıştı. Kopan ayaklarından biriyle de sürekli sırtıma vuruyor ve hala ben hissedemiyordum. Bu öfke de neydi böyle? Sadece azıcık esrar kullanmıştım. Sanki kendimi karılar gibi para için satan bendim. Ups, herhalde bunu dışımdan söylemiş olacağım ki babam acımadan daha şiddetli vurmaya devam etti. Kafama gelen son vuruşlarla kendimden geçerken hayaller alemine daldım.

  Kaç saattir burada böyle yatıyordum? Zorlukla kalkarak banyoya gittim. Her ne kadar vuruyorken acımıyorsa şimdi beş misli acıyordu. Aynanın karşısına geçince şok oldum.  Aynadaki yansımadaki kişi çatılmış kaşlarıyla, patlamış dudak ve kaşıyla, alnından süzülen kanlarla bu ben olamazdım. Başımı sağa yatırınca yansıma da sağa yatırınca bunun ben olduğumu anlamıştım. Herhalde esrar birkaç beyin hücremi öldürmüştü-ya da yüzlercesini-…

  Eveet ikinci bölümün sonuna geldik. Şunu da belirtmek istiyorum hayatım boyunca hiç uyuşturucu kullanmadım ve kullanmamda. Sadece izlediklerim ve okuduklarımla yazıyorum. Kişisel tecrübem yok yani. Kimseye de tavsiye etmem. Umarım anlatımımı ve hikâyemi beğeniyorsunuzdur. Şimdilik bu kadar :)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 28, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BAĞIMLI (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin