Güçlü olmak nasıl bir duygu diye sordular.
Bilmedikleri tek şey de buydu galiba. Güçlü sanılan o kişi içinde kocaman bir enkaz ,devrimler kadar bir toz bulutu taşıyordu. Ayakta durmuyordu ,kendini dayamıştı en sessiz sokağın duvarına. kahkahası , hıçkırıklarını bastıran en güzel melodi olabilirdi en fazla. Ellerindeki o yaralar güllerin dikeninden değil düştüğü asfaltların kaldırımlarının izi. Göz altlarındaki o çukurluk mutluluktan değildi ki. uykularının onu terk edip yerini o çukura bıraktığı andı. Yastığındaki o ıslaklık onun gözünden akan minik gözyaşlarıydı ve o yağmurda boğulurken uyuya kalmaktı insanların güçlü diye tabir ettikleri bu bizler. insanın yarası çoktur. Kime sorsan canını acıtmıştır hayat bir kere de olsa. Bir gün küçücük bir çocuk gördü bu kalbimin gözleri ,o an isyan etti dünyaya neden kör olmadığı için.
Göz pınarlarındaki ışıkta gök gürlüyordu, o neşenin içine huzursuzluk yer edinmişti o küçükte o an . Yavaşça ürkütmeden yanına yanaşınca buram buram acı koktuğunu anladı kalbim. Bilir ki bu acı ona hiç de yabancı değildi.
Ağzından hıçkırıklarla döküldü en masum kelimeleri ;
"Uzaktan annemin elini tutarak gördüğüm o park hayalimin lunaparkıydı .bir elimde balonum, bir elimde pamuk şekerim yanımda annem ve onun bana verdiği güven, huzur vardı . şekeri anneme verip balonumla gökyüzünde uçar gibi gittim salıncağa ve özgürce gökyüzünde uçuyor hissettim kendimi. Bu mutluluğa kapıldım ve gittim en derin acıya sanki. Annemin huzuru uzaklaşmıştı benden. balonum patlayıverdi birden sanki. Hava kararmıştı gözlerimde . O kadın yoktu artık görebildiğim hiçbir yerde. Bilemezdim ki o gün yalnızlığa beni iten, o karanlık kuyuya beni atıp üstüne kilit takan kadının beni bu hayata anlam yükleten kişi olacağını."
Diyerek ağlayan bir küçükdü sözde bunları söyleyen.oysa ki o bu dünyada ki büyüyen en az isanlardan birisiydi ve bundan habersizce çocukluğu onu terk etmişti.
Sarılmanın anlamı orada havada uçuşmuştu sanki. her bir kelime öbeği oradaydı, askıda asılı durur gibi gözler önündeydi.
Hayat karşısında durdu güçlü sanılan kız ve baktı öylece benliğine , anlam veremedi hiçbir şeye.
O an yeniden vazgeçti umuttan .
O an yeniden yalancı bir tebessümle örttü üstünü saçlarının ucuna kadar, kırıklarına kadar.
O an yeniden kalbini söküp atası geldi ama bir sabır tohumunun daha filizlendiğini görünce öldürmedi. çünkü ölümü yaşarken en güzel şekilde hayat verebilirdi herşeye.
Tüm gül bahçesinin yok olmasını tek bir çiçek yüzünden solduramazdı o kalbi. Akıl işi değildi bir şeyleri üzmek , kırmak hele ki öldürmek.
Bunu ancak kalbi olmayan birileri yapabilirdi en iyi şekilde.
şimdi tüm bunlara rağmen bu kadındaki güç nerede ?
Her gece yeniden ölümün kıyısına giderken hayran kalınan o güç neredeydi tam olarak?
Acının pençesinde mi, varlığı olmayan bir yalanda mı asılıydı güç ?