13.bölüm-Beraber Yaşamak

4.3K 160 15
                                    

Yeni bölümle karşınızdayım.
Sıla ve Can'ı ne kadar sevdiniz merak ediyorum.
Sizce nasıl bir çift?
Tanımlama olarak ne yaparsınız?
Hikayemize siz bir tanıtım yapmak isterseniz nasıl yapardınız?
Ya da birine bu hikayeyi anlatmak isteseniz nasıl anlatırsınız?
Lütfen, yorumlarınızı bekliyorum. Ben hikayemizi çok seviyorum ve sizin bu konudaki bakış açınızı son derece merak ediyorum. Şayet bu bölümü okuduysanız ve beğendiyseniz oy vermeyi, yorum yapmayı çok görmeyin, rica ediyorum. Şimdiden teşekkür ederim.

İyi okumalar.

Bu bebek haberi bizde farklılıklara yol açmaya başlamıştı bile. Ben eskisi kadar çekinmiyordum Can'dan. O da daha güzel bakmaya başlamıştı bana. Gözleri ışıldıyordu.

Ona verdiğim bu öpücükten sonra eli yüzüme gidip yanağımı okşadı. "Sen naptın şimdi? Amacın beni kalpten götürmek mi?"

Elini yüzümden alıp koltuğa bıraktım. Ben bu hareketi yapınca yüzü düşmüştü ama aşırı yakın olmamıza gerek yoktu çünkü aramızda bebekten başka bir bağ yoktu. Minik fasulyemiz ( abaha1 seni kırmadım. Kıymetimi bil.) olmasaydı şu anda boşanmış olacaktık.

Evet, bunları düşünen biri olarak onu öpmüştüm ama tamamen refleks olarak yaptığım bir şeydi. Onu öyle gözleri yaşlı görünce içim erimeye başlamıştı ki kendimi toparladım.

"Aramıza duvar örüyorsun. Anlıyorum seni, güvenmiyorsun bana. Fakat neden öptün beni?"

"Ben seni değil bebeğimin babasını öptüm." dedim ayaklanarak.

"Ne istersin? Açsındır." dedim ona bakarak. Yüzü asılmıştı.

"Ben yiyeceğimi yedim, sağol." deyip ayaklandı. "Ben seni daha fazla rahatsız etmeyeyim."

Kolundan tutup gözlerine baktım. "Rahatsız olmuyorum senden. Aksine kalmanı istiyorum."

"Kızım sen dengesiz misin? Bir benden kaçıyorsun, bir kal diyorsun? Söylesene gideyim mi, kalayım mı?"

Dedikleri karşısında dilim tutulmuştu. Kal desem beni yeniden üzerdi, git desem çaresiz kalırdım. Kesik sesimle "Kal" demem üzerine beni kendine çekip dudaklarıma kapandı.

Sağ elimi yanağına koyarken sol elim ensesindeydi. O benim alt dudağımı esir almışken onu ne kadar özlediğimi yeniden farkettim. Gözümden yaşlar akarken o ellerini belime çoktan yerleştirmişti.

Nefes almak için dudaklarımızı ayırdığımızda göz göze geldik. Nefes nefese birbirimizin ruhunu keşfederken kokusunu içime çektim. Alnını alnıma dayayıp gözyaşlarımı sildi.

"Ağlama orman gözlüm, ağlama sevgilim. Duvarlarının ardındaki o kırılgan kızı asla incitmeyeceğim."

Ona sarıldım sıkıca. Boynuna gömdüm başımı hasret kaldığım kokusuna kavuşmak için. Eliyle saçlarımı okşadı.

Alnıma bir öpücük kondurduktan sonra ellerini çeneme koyup başımı kaldırdı. Gözleri gözlerime kavuşurken yeniden dudaklarına dokundum. Kısa bir öpücükten sonra kulağına uzandım. "Seni istiyorum."

Üzerine uzandığımda nefes nefeseydi. Başım çıplak göğsüne değerken kalbinin sesini duymamak mümkün değildi. Aklıma bebeğimiz geldi. "Onun da kalbi atıyor. Bedenimde iki can var ve iki kalp atıyor."

"Kalp seslerini dinledin mi?" diye sorduğunda başımı kaldırıp yüzüne baktım.

"Evet, dinletti doktor. O minik kalbi nasıl da pıt pıt atıyordu. Dünyadaki en güzel ses."

SİYAH KAPÜŞONLU KIZ | Tamamlandı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin