hatalarım varsa affedin öpüşelim, iyi okumalar!! :'))
İKİ AY SONRA
Oh Sehun'u hatırlatan her şeyden uzak durmaya çalıştıkça aslında daha da fazla yaklaştığımı fark ettiğim an tam şu andı. Şimdi lanet olası bir olimpik havuzu izleyen tribünlerde omuzlarım düşük, mutsuz bir şekilde oturuyor, burnumda tüten o buram buram özlemle klorlu suyu izliyordum. Her şey fazlasıyla tanıdıktı elbette. Daha birkaç ay öncesi aynı manzaraya karşı Sehun'u heyecanla izliyor oluşum ne kadar tuhaftı. Sanki dün gibiydi; sanki daha dün Sehun beni yarışını izlemeye davet etmişti, ben de hevesle yerleşmiştim tribündeki yerime.
Ama ne yazık ki dün değildi, en son ta iki ay önce izlemiştim onu. Koskoca iki ay. İKİ AY. Ne kadar ay geçerse geçsin asla alışmayacaktım Sehun'la hâlâ ayrı kalışımıza. Evrenin büyük bir şakası olmalıydı ya da derin bir uykudaydım, kabus peşimi bırakmıyordu.
Elimde olsa iki aydır yaptığım gibi Jongin'in evinden dışarı çıkmaz, bombok bir nedenden dolayı biten üç yıllık ilişkimin yasını bol bol turşu yiyerek tutardım, fakat ne yazık ki Jongin'in mezuniyetimizden sonraki ilk kendi başına katıldığı yüzme yarışmasına yalvar yakar davet edilmiştim. Eğer şimdi burada olmasaydım en yakın arkadaşlık görevini yerine getirmeyen boktan bir arkadaş olurdum ve kesinlikle asık suratlı bir Jongin de görmeye dayanamazdım çünkü Sehun haricinde tanıdığım yüzmeyi her şeyden çok seven diğer insan Jongin idi. Onu ne olursa olsun destekleyeceğime dair söz vermiştim, işte bu yüzden ne halde olursam olayım buraya sözümü tutmaya gelmiştim. Boktan bir sevgili olmuş iken bir de boktan bir arkadaş olamazdım.
Bir nevi ayrılmamızda küçücük bir rol oynayan yüzmeyi izleyecek olmak bana iki ay öncesi berbat ayrılığımı hatırlatıyordu ve yemin ederim bu hem sinirlerimi bozuyor hem de beni üzüyordu. Böyle aptalca bir nedenden dolayı ayrılmak zorunda mıydık ki? Yalnızca soyunma odasında takım arkadaşına ERKEK ARKADAŞIMIN nerede olduğunu sormuştum ve ne olduysa yani oradan da çocuk konuyu benim spor dalıma getirip benimle ayaküstü birazcık sohbet ettiyse? Sehun'u bugün dahi anlayamıyordum. Sadece herhangi bir amaç gütmeyen sıradan bir konuşmaydı! Nereden bilebilirdim ki Sehun'un bunu saçma bir şekilde büyülteceğini? Aslında hata bendeydi, bilmeliydim, Sehun kıskanç herifin önde gideniydi. Tüm hafta boyunca beni olur olmadık herkesten ve her şeyden kıskanıp durmuştu. Üstümden geçen kuştan bile kıskanmıştı desem abartmış sayılmazdım, vallahi o denli kıskanç biriydi.
Damarıma basan oydu.
Lakin ayrılmamız gerektiğini de söyleyen bendim...
Böyle bitirmek zorunda değildim, değildik. Fakat maalesef geri barışmamız için çabalayan da o değildi. Üzülerek söylüyorum ki ben de değildim çünkü o çabalamadığı için kalbim fena kırılmıştı, bu beni artık sevmediği anlamına geliyordu. Eh, ben de beni sevmeyen birinin ayaklarına kapanıp barışmak için yalvaramazdım. Hatanın bende olduğunu kabul ediyordum ancak hata yalnızca bende değildi, en az benim kadar o da hatalıydı ve hatasını kabullenmesi gerekiyordu.
Her zaman olduğu gibi yine kızgın ve kırgındım.
Bir an önce yarış olsun, Jongin kazansın, bitsin de eve gidelim istiyordum. Henüz bugün ikinci turşu kavanozumu açmamıştım. Canım feci derecede turşu aşeriyordu. Acaba Sehun da acısını dindirmek için turşu yiyor muydu? Günde kaç kavanoz bitiriyordu merak edivermiştim işte şimdi.
"Bak, çıkıyorlar!" Yan tarafımda benim aksime oldukça heyecanlı bir şekilde oturan Chanyeol beni sertçe dürttüğünde klorlu suya dalan gözlerimi oradan ayırdım ve yüzücülerin yerlerini almak için sıraya girdiklerini gördüm. Sunucu teker teker yüzücülerin isimlerini söylüyor, onları bize kısaca tanıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
never let you go // sebaek
FanfictionYağan bir kar tanesi gibi. Camdan bakınca çok masumsun, yaklaşınca soğuksun, dokunursam; erirsin.