Telefonumu birkaç yoklamanın ardından buluyor ve şarjdan yavaşça çıkarıyorum. Cebime attıktan sonra üzerime çeki düzen veriyorum. Yarım saatlik hazırlanma sürecimde aklıma gelip giden şeyi yapmaya karar veriyor ve çekmeceyi açıyorum. Köşeye yatay bir şekilde yerleştirdiğim şişeyi alıp parfüm olduğuna emin olmak için kokluyorum. Teyit ettikten sonra kapağını açıp çok abartmayacak şekilde boynumun iki tarafına sıkıyor ve yerine yerleştiriyorum. Değneğimi de bulduktan sonra yavaşça odadan çıkıyorum.
"Pinku? Bu sen misin?" Sehun'un alaycı sesini duyduğumda annesine yakalanmış yaramaz çocuğu oynuyor ve olduğum yerde duruyorum. Henüz nerede olduğunu keşfedemedim. "Hmm. Bakalım..." Mırıldanışını ve ayak seslerini duyuyorum. Yanıma geliyor. "Saat gece dokuz buçuk ve sen bir parti davetlisi gibi hazırlanmışsın. Yanlış algılamadıysam dışarı çıkıyorsun?"
Derin bir nefes verip onaylıyorum. Ne düşünüyorsam? Sehun'a haber vermeden çıkacağımı mı? "Evet. Şey, Chanyeol..." İsmini hitap ettiğimde gerginliğe kapılıp dudaklarımı ısırıyorum.
"Chanyeol seni almaya geldi, değil mi?"
"B-ben... Demiştim. Sehun, gece vakti beni bırakmaz diye ama biraz sahilde hava alalım deyince—"
"Tamam, tamam. Zorlama." Kıkırdıyor? "Biliyorum. Seninle biraz dalga geçmek istemiştim."
"Biliyor musun?" Kaşlarımı çatıyorum. Chanyeol'ün erken gelmiş olma ihtimalini düşünürken burnumu biraz zorlayıp kokusunu almaya çalışıyorum. Ancak parfümümün kokusu onunkini engelliyor.
"Evet. Önce beni aradı." Cevabına şaşkınlık geçirirken daha fazlasını ekliyor. "Çocuk dışarıda seni bekliyor yarım saattir. Voav. Bu kadar geç hazırlanışını ilk kez görüyorum ama..." Sözlerine ara verirken yaklaştığını anlıyor ve irkiliyorum. "Değmiş?"
"N-neden içeri almadın?" Geri adım atıp ceketimi çekiştiriyorum. Büyük ihtimalle neden utandığımı sorguluyor.
"Beş dakikaya hazırlanırsın diye davet etmedim. Umarım sıkılıp gitmemiştir." Kinayesine yüzümü buruşturup değneğimi rastgele bir yerine vuruyorum. Kıkırdamaları sona erdiğinde koluma giriyor ve kapıya kadar eşlik ediyor. "Chanyeol'ün arayıp haber vermesi hoşuma gittiği için izin veriyorum. Ama birkaç kural koydum, ona göre."
"Ne kuralı?" Kapıya geldiğimizde durup Sehun'u dinliyorum.
"Gece yarısı olmadan seni geri getirecek. İçmek yok. Evine gitmek yok. El ele falan tutuşmayın, tansiyonum çıkmasın."
"Ne saçmalıyorsun?" Sehun'un ilk kez bu konuda rahat davrandığına şahit oluyorum diyebilirim. Aslına bakarsanız Chanyeol'ün geri dönüşünden sadece bir hafta geçiyor ve tam bir hafta boyunca ağzımı Chanyeol konusunda arayıp duruyor. Bu beni biraz işkillendirse de hislerimi zorlayabildiğim kadar ondan saklamayı tercih ediyorum.
"İroni yaptım!" Kıkırdayarak kapıyı açıyor. "Bu arada, yeni kural eklemem gerek. Bu kadar güzel giyinmemelisin. Parfümün de başını döndürür adamın."
"T-terlemiştim." Açıklama gereği duyunca rastgele mırıldanıyor ve değneğim yardımıyla kapının dışına atıyorum kendimi.
"Erken gelmeye çalış. Seninle konuşacaklarımız var."
Bu cümle beni biraz ürpertiyor. Yüz ifademi belli etmemek için düzeltiyor ve öksürük sesi çıkarıyorum. "Tamam. Görüşürüz"
Veda ettikten sonra sakin adımlarla bahçede ilerlemeye başlıyorum. Biraz sonra Chanyeol'ün koşturarak yanıma gelip koluma girdiğini fark ediyorum. "Çok beklettim mi?" Mahcup bir tavır takınırken bahçeden çıkıyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nodo Ciegos || chanbaek
FanfictionAma ben, onu ömür boyu karanlık dünyamın beyaz çizgilerine mahkum edecek kadar bencil olabilir miyim? Veya o, karanlıkta hevesle çizdiğim çizgilerimin gerçek sahibi mi? © Tüm hakları, Byun Baekhyun'un göz kapaklarının ardında saklıdır. © •angst wit...