Beverly 15 Yaşında
Parmaklarımdan çıkan ateş topları gözlerimi yakıyor ve beni terletiyordu.Ancak duramıyordum.Etrafımdaki her şey, çok sevdiğim çiçekler bile yok olmuştu.
Evimiz çok güneş aldığı için zaten hep sıcak olurdu ama bu sefer farklıydı.Evimiz şimdi güneş kadar sıcaktı ve durmadan bir şeylerin patlama sesleri geliyordu.
''Beverly!'' Evimize doğru baktığımda alevlerin arasından silik bir şekilde kardeşimin silüetini gördüm.
''George!'' Gözlerindeki yalvaran bakış beni neredeyse öldürdü.
''Kurtar beni Beverly!'' Ona doğru attığım her adımda alevler biraz daha büyüdü.
''George, dayan!'' Ellerimi evimizden mümkün olduğunca uzak tutmaya çalışıyordum ama bu hiç yardımcı olmuyordu.Cehenneme dönüşmüş gibiydim.Vücudumun her hareketi farklı bir yerin alevler içinde kalmasına neden oluyordu.
Evimizin içinden gelen çok yüksek çatırtıyı duymadan önce gördüğüm son şey ikizimin bana doğru uzattığı eliydi.Bundan hemen sonra bulunduğu kat şiddetle sarsıldı ve George alevlerin içinde kayboldu.
''George!'' George başımı elleri arasına aldı.Onu şiddetle ittirdim.
''Şhh, sadece kabustu.Buradayım.'' Kendisini göremeyeceğimi bilerek pencereden gökyüzüne doğru baktım ve Tanrıya şükrettim.
''Sana zarar vereceğim.'' dedim.Hafifçe gülümsedi.Beyaz dişleri odamızın karanlığında görebildiğim en parlak şeydi.
''Sen bir karıncayı bile incitemezsin, Beverly.'' Ona sıkıca sarıldım.Sandığı kadar masum olabilmeyi her şeyden çok isterdim ama değildim.
''Anlamıyorum George.''
''Neden her doğum günümde aynı şey oluyor?'' Kaşlarını çattı.Tam o anda saçından bir tutam gözüne doğru düştü.
''Bir şeyleri anlamaya başladığımdan beri, sanırım üç yıldır her doğum günümde aynı rüyanın devamını görüyorum.''
''Peki ne görüyorsun?'' Ellerim aklıma geldiğinde hızlıca toparlandım.
''Önemli değil, filmlerdeki yaratıklardan işte.Çok sıkıştım, tuvalete gitmeliyim.'' Avuç içlerimi birbirine bastırdım ve odadan çıktım.Avuçlarım yanıyordu.
Tuvalete girip avuçlarımı birbirinden ayırdığımda şaşkın değildim.Her zamanki gibi şiddetli yanık izleri vardı ve biliyordum.Tekrar uyuyup sabah uyandığımda bu yaralar burada olmayacaktı.
Beverly 16 Yaşında
''George!'' Bir anda avuçlarımdan çıkan tüm alevler söndü ve dizlerimin üstüne düştüm.Kardeşimi öldürmüştüm.Sadece kardeşimi değil, annemi ve babamı da öldürmüştüm.
Yaklaşık bir saat sonra küle dönmeye hazır olan evimiz geceyi aydınlatmak için tasarlamış kocaman bir lamba gibiydi.
''Beverly, ne oldu!'' Komşumuz Sam Watson hızla koşarak yanıma geldi.
''Annen, baban ve kardeşin içeride mi?'' Hıçkırıklarım onu varla yok arası duymama neden oluyordu.
''Aman Tanrım, gittikçe büyüyor.Ambulansı ve itfaiyeyi aramalıyız.''
''Telefonumu alıp geliyorum Beverly, burada bekle.'' Arkamdaki kalabalık gittikçe arttı.Sorulan sorular şiddetlendi.Cevap veremeyecek kadar yıkık haldeydim.Bir katilden farkım yoktu.
''Beverly, içeriden nasıl kurtuldun?'' Bayan Monroe bileklerimden tuttu.
''Ellerin çok kötü durumda.Yanan bir cisme mi dokundun? Çok acıyor mu?'' Başımı salladım.Ben tüm felaketleri yaratır, ancak sonrasında hiç acı çekmezdim.
''Annem, babam ve George.'' Bayan Monroe sıkıca bana sarıldı.
''Umarım iyidirler Beverly.''
''Anne!'' Geroge bu sefer elimi tutuyordu.Ellerimi ellerinden çektim.
''Bırak beni.Her seferinde daha berbat bir hal alıyor.'' Hızla yatağımdan kalktım ve tuvalete gittim.Yine aynıydı işte.Koca bir kırmızılık tüm elimdeydi.Soğuk suyu açtım ve bir miktar yumuşamasına izin verdim.
''Neden oluyor, birileri bana bir şey mi anlatmak istiyor?'' Gözyaşlarım yanaklarımdan hızla akarken tuvaletin kapısı tıklatıldı.
''Beverly, ben George.Ellerin mi kanıyor?'' Lanet olsun.
''Hayır.'' Pıhtılaşmaktan çok uzak olan kan suyla birlikte akıp giderken ne cevap vereceğimi bilmiyordum.
''Bana yalan söyleme, az önce elini tuttum ve şuan elimde kan var.''
''Yat ve zıbar George!'' Sesi kesildiğinde ve odamızın kapısının kapanma sesi geldiğinde rahatlamayla yere çöktüm.
''Hiçbirinizi incitmek istemiyorum, ama inciteceğimi biliyorum.''
Beverly 17 Yaşında
''Otopsi yapılmasını talep ediyoruz.'' dedi amcam Matt.
''Yangın neden çıkmış, itfaiye görevlileri hiçbir şey söyleyemiyor.Öğrenmek istiyoruz.'' Doktor anlayışla başını salladı.
''Anlıyorum ama fazla ümitlenmenizi istemem.Bay ve Bayan Darson'un cesetlerine ceset demek çok güç.Otopsiyi sadece George Darson üzerinde yapabilirim.Onun da pek iyi durumda olduğu söylenemez.Başarılı bir sonuç çıkacağını sanmıyorum.'' Amcam tereddüt etmedi.Aynı kararlılıkla başını salladı.
''Yine de yapılsın.Sonucunda bir şey çıkmamış olsa bile denemiş olacağız.'' Doktor başını salladı ve bana baktı.
''Küçük hanım ifade verdi mi acaba, çünkü böylesine şiddetli bir yangından nasıl kurtulduğunu inanın çok merak ediyorum.''
''Ben-''
''İkizinizi kıskanır mıydınız Küçük hanım?'' İşte beni hassas noktamdan vurmuştu.Herkese yalan söylemek ve vicdan azabı çekmek yeterince ağırken o beni bilerek ve kasti olarak yangın çıkarmakla suçluyordu.
''Anlamıyorum, yangını benim çıkardığımı mı düşünüyorsunuz?'' Doktor sahte bir gülümsemeyle bana baktı.Kendimden sonra en çok onun gülümsemesinden nefret ettim.
''Hayır.Yalnızca sorguluyorum.''
''Lütfen saçmalamayın Doktor.Beverly asla böyle bir şey yapmaz.'' Amcamın lafına karşılık sustum ve uzun zamandır sormak istediğim soruyu sordum.
''Kardeşimi görmek istiyorum.''
''George!'' Elimi tutan bir el, endişe dolu gözler veya bana bunun yalnızca kabus olduğunu söyleyen kadife ses tonu yoktu.
Kabuslarım yalnızca doğum günlerimden ayda bire, sonra haftada bire indiğinde George ile odaları ayırmaya karar vermiştik.Çünkü George bana her yardım etmeye çalıştığında ben onu itiyor, küfür ediyor ve ardından tuvalete kaçıyordum.En sonunda dayanamayıp bana bir kamyon dolusu laf saydı ve birinci katta kiler olarak kullandığımız odaya gitti.Üç aydır ayrı odalarda yatıyorduk.
Artan kabuslarım artık birden fazla konuya sahipti.Değişmeyen tek şey doğum günlerimde gördüğüm birbirinin devamı olan kabuslardı.Ve ben artık sona yaklaştığımızı hissetmeye başlamıştım.
Beverly 18 Yaşında
''Bunu neden istiyorsun?'' Gözyaşlarım gözümde durmuyordu.Kalbime bir bıçak saplamak istiyordum.İçimdeki cehennem hayatımı cehenneme çevirmişti.En değer verdiğim insanların katiliydim.
''Ona veda etmek istiyorum.O gün kendimi kurtarmaya çalışıp bencillik ettim.Ondan özür dilemek istiyorum.''
''Bakın küçük hanım, acınızı anlıyorum ancak-''
''Hiçbir şey anlamıyorsunuz.''
''Bakın, onun bedeni otopsi için bile tam uygun değilken size görüş izni vermemi talep ediyorsunuz.''
''Eee, ne olmuş yani?'' Amcam yavaşça elimi tuttu.
''Beverly, doktor haklı.Ayrıca onu bedeni yanmış bir şekilde görmen psikolojin açısından da hiç uygun olmaz.'' Elimi amcamın elinden kurtardım.Ambulans geldiğinde ellerimi sargı bezi ve birkaç merhemle sarmışlardı.Hala aynı şekilde duruyordu.
''Kardeşimi görmek istiyorum.Sonucu ne olursa olsun.'' Doktor onaylamayan bakışlarla bana bakmayı sürdürüyordu.
''Ve doktor, bunu sizden rica etmiyorum.Eğer siz izin vermezseniz, onu görmenin bir yolunu bulurum.''
''George!'' Yorganı hızla üstümden attım ve başucumdaki eldivenleri giyip aşağı kata koştum.
George'un odasına geldiğimde kapıyı yavaş sayılamayacak şekilde açtım ve onu gördüm.Yüzü kapıya dönük olacak şekilde yatıyordu.Hafifçe gözlerini araladı.
''Beverly?'' Yavaşça yanına yaklaştım.Çıplak ayaklarım parkede ses çıkardı.
Yatağının ucuna geldiğimde eldivenimi ıslatmış olan kanı önemsemeden yanağına dokundum.
''Kabus gördüm.'' Aynı bıkkın surat ifadesiyle baktı.Sanki artık iki kişiydim.Ben ve benim kabuslarım.
''Yanında yatabilir miyim George?'' Duvara doğru kayıp bana yer açtı.Çok küçükken bile bana ikiz gibi değil ağabey gibi davranırdı.
''Çok mu korkunçtu?'' Yanına yerleştiğimde kolunu belime attı.
''Evet.''
''Pekala, ben buradayım Beverly.Hatta istersen odamı tekrar yanına taşıyabiliriz.'' Başımı salladım.
''Saçma kabuslarım yüzünden rahatının tekrar bozulmasını istemiyorum.Aslında baş edebiliyorum ama bugün biraz farklıydı.''Terlediğim için alnıma yapışmış olan saç tutamlarını biraz bile iğrenmeden geriye aldı.
''Zaten odamı taşıyarak aptallık ettiğimi düşünüyordum.Gerçekten gelebilirim.'' Başımı beni en güvende hissettiren yere, kardeşimin göğsüne koyduğumda mırıldandım.
''Bunu daha sonra konuşalım.'' Onun nefes alış verişi uyku moduna geçtiğinde on dokuzuncu yaş günüm içi çok endişeliydim.
Beverly 19 Yaşında
''Beverly, bunu yapmak istediğinden emin misin?'' Amcam elini elimin üstüne koydu.Tüm vücudum titreme halindeydi.George'u görecektim.Bir zamanlar bana sarılan, kızdığında sırtıma vuran, her daim yardımcı olup korumaya çalışan kardeşimi görecektim.Ondan saniyeler önce doğup ablalık şerefine erişmişken bana ağabeylik yapan George'u görecektim.
Yalvaran gözlerle bana bakarken kurtaramadığım, ölümüne sebep olduğum kardeşimi görecektim.
Bir gece tüm bedenimi esir alan lanet olası bir yangında ölmüş kardeşimi görecektim.
''Eminim.'' Amcam destek olmak için elini hafifçe sırtıma vurdu.
''Yapamayacak olursan seslenmen yeterli.Hemen yanına gelirim.'' Başımı salladım ve ayağa kalktım.
''Teşekkür ederim ama yalnız kalmak istiyorum.'' Görevli eliyle gelmemi işaret etti.Demir bir kapının önünde duruyorduk.Bir şeyler anlayabilmek için suratımı inceledi.
''Hazırsan kapıyı açacağım.İçerisi kötü kokuyor olabilir.Cesedin yanmış olması kokuyu tetikliyor.'' Yutkundum.Tükürüğüm boğazımı yakarak geçti gitti.
''Hazırım.'' Kapıyı açtığında yüzüme vuran ilk şey derin bir soğuk hava oldu.Ardından da çürümüş bir et gibi kokuyordu.Benim yüzümden.
Görevli, duvara yaslanmış bir sedyenin üzerideki bedene ilerledi.Beden fermuarlı bir kılıfın içindeydi.Koku sedyeye yaklaştıkça yoğunlaştı.
''Yalnız kalmak istiyorum.Kendim açabilirim.'' Görevli yavaş adımlarla dışarı çıktı.Kapı kapandığında derin bir nefes aldım.Kusma istediğimi bastırdım.
''George...sana yaşattıklarım için çok üzgünüm.Yeterli gelmediğini biliyorum ama gerçekten çok üzgünüm.'' fermuarı hızlıca açtım ve gördüğüm şey beni üç metre kadar uzağa itti.
Kardeşimin buğday teni sertleşmiş, kahverengimsi kırmızımsı bir renk almıştı.Göz, dudak ve burun yükseltileri neredeyse ayırt edilemeyecek haldeydi.Saçları...saçları hiç var olmamıştı sanki.Karşımdaki şey benim kardeşim olamazdı.Farklı bir diyardan gelmiş bir çeşit yaratık gibiydi.
Örtüsünü biraz daha sıyırdım ve karnına dehşet içinde baktım.Bir yazı.
Beni sen öldürdün, kardeşim.
''George!'' Hayatımda attığım en yüksek sesli çığlıktı.Koşarak odamdan çıktım ve George'nin kapısını yavaşça açtım.Uyuyordu.
Pürüzsüz buğday ten.Kusursuz yumuşak saçlar ve yüz uzuvları.
Rahatlamak istedim.
Onu rüyamdaki gibi değil, böyle bulduğum için rahatlamak istedim ama her an rüyamdaki olayların gerçek olacağı korkusu beni öldürüyordu.
Rüyamda olduğunda uyanıyordum, atlatmak kolay oluyordu.Ama gerçekten bu olursa o zaman kendimi asla affedemezdim.
Hızlı ama yavaş adımlarla odama çıkıp yatağımın altındaki eski spor çantamı aldım.Giyebileceğim birkaç parça şey, komodinimin üstündeki aile fotoğrafı, ısı geçirmez eldiven ve cüzdanım yeterli olacaktı.
Parmaklarımın ucundaki ince kıvılcımlar ormanda ilerlerken yolumu bulmamı kolaylaştırıyordu.Arabanın torpidosundaki saman kağıdı basım eski haritayı son anda almıştım.
Ancak bir şey oldu.
Ne olduğunu anlayamayacağım kadar derin, içimden gelen karşı koyulamaz bir şeydi.Çantamı hızla yere attım ve gücümün yettiği kadar ileri koştum.
-THOMAS-
''Bir ateş bükücü mü?'' Masadaki herkes en az benim kadar şaşkındı.
''Son ateş bükücünün milattan önce var olduğuna dair binlerce kanıt var!''
''Sadece bir ateş bükücü değil.'' Miranda kendini oturduğu masada geriye verdi.
''Çok daha fazlası.'' Bob kaşlarını kaldırıp Miranda'nın yüzünü uzun uzun inceledi.Bob'u çok uzun zamandır tanıyordum ve çok uzun zamandır da sevmiyordum.Üç elementi de sorunsuz kontrol edebildiği için herkese patronluk taslıyor ve kendini vazgeçilmez olarak görüyordu.
''Ne demeye çalışıyorsun Miranda?'' Miranda her zamanki güzel gülüşünü sergiledi.Buradaki çoğu insan Bob'a bakmaya bile cesaret edemezken Miranda'nın bu tavrı ve Bob'un hafif ezikliği beni çok eğlendiriyordu.
''Dünyadaki kız, evrende dört elementi de kontrol edebilen tek canlı.'' Oliver sandalyesini gıcırdatarak doğruldu.Burada güvendiğim tek insan olabilirdi.
''Ve bu kız, evrende ateşi kontrol edebilen tek canlı, öyle değil mi?'' Miranda gülerek başını salladı.Kahkahamı durduramayarak Bob'a baktım.
''İşte şimdi sıçtın, Bob.'' Bob müthiş bir öfkeyle bana bakarken hiç olmadığım kadar eğleniyordum.
''Bu kadar saçmalık yeter.'' dedi Miranda.Hemen sonra bana döndü.
''Ve sen Thomas, kızı Dünyadan almaya sen gideceksin.Hazırlansan iyi olur.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Warrior
Fantasy''Desideria bu evrenin kurtulabilmesi için elimizdeki tek şans.''