Göz kapaklarımı acıtan ışıkla uyandım. Gözlerimi açmak istemesem de açmak zorundaydım. O ışığı kim açık bıraktı diye kızmam gerekiyordu. Yavaşça gözlerimi araladığımda gözlerim acıyla yeniden kapandı. Ah,güneş ışığı! Şimdi de perdemi kim açık bıraktı diye kızacaktım. Bir dakika... Burası benim odam değil. Korkuyla açtım gözlerimi,bir hastane odasındaydım. Uyku sersemi unutmuştum burada olduğumu. Dün akşam bir kaza yapmıştım ve buraya getirilmiştim. Hadi ama,kolumdaki serum gerekli miydi? Kendi kendimle konuşmayı bırakıp etrafta telefonumu aramaya başladım. Kapının kenarında beni izleyen birisi "Bunu mu arıyorsun?" dedi elindeki telefonumu gözleriyle göstererek.
"Sen de kimsin?"
"Bir yabancı."deyip çarpık bir gülüş attı. Hırsız mıydı acaba? Bu kadar güzel gülen bir hırsız olabilir miydi? Ne saçmalıyorum ben.
"Merhaba yabancı,şimdi bana telefonumla ne yaptığını söyle."
"Yoksa?"dedi sorarcasına.
"Hırsız var diye bağırırım."Tehditim komik gelmiş olacak ki kahkaha atmaya başladı. Evrendeki en mükemmel kahkahaya bu şekilde şahit oluyor olmak bir miktar üzüyordu beni.
Yanıma yaklaşıp telefonu elime uzattı bende çabucak çekip aldım elinden.
"Annen ve kardeşin ailemin yanında."diye bir açıklama yaptı bana. Ailesi kimdi acaba diye düşünmeden edemedim. Halimden hiçbir şey anlamadığımı anlamış olacak ki açıklamasına devam etti. "Dün kaza yapmışsınız ve abime çarpmışsın."
Beni suçluyordu! Ama ben çarpmamıştım. Tüm sinirimle gözlerine bakıp sakince fısıldadım. "Ben çarpmadım."
Bana aldırmamış olacak ki,kötü sözlerine devam etti. "Senin yüzünden neredeyse ölüyordu."
"Senin abin üzerime sürdü."diye savundum kendimi. O ise ısrarla beni suçluyordu. Söylediklerine kulak asmayıp sabırla bekledim konuşmasını bitirmesini. Gözlerinin içine sakince bakıyordum. Daha sonra vücudunda gezinmeye başladı gözüm. Yaklaşık 1.90 boyundaydı,düzgün fiziği ile göz kamaştırıyordu. Konuşmasa yakışıklı çocuktu aslında.
"Hey,n'apıyorsun sen?"diyerek gözlerimi vücudundan ayırmamı sağladı."Söylediklerin bittiyse asıl önemli konuya geçelim. Abin nasıl,iyi mi?"Sabırla konuşmuştum ve bu benim için zor olmuştu.
"Hah,bir de soruyor musun? İyi değil tabii ki. Araba kullanmasını bilmeyen şaşkının birisi ona çarptı çünkü."
"Başa mı döneceğiz? İyi mi değil mi,söylemeyeceksen kendim gidip öğrenirim." Ona kafa tutmam yüzünün gülmesine sebep olmuştu.
"İyi. Yaraları var ama iyileşecek." Benimle ilk defa böyle sakin konuşuyordu. Şaşırmıştım. "Peki bacağı?"diye sordum merakla. Bacağında motorunun bir parçası vardı adını bilmediğim. Derin bir iç çekti ve konuşmaya başladı. "Bir müddet yürüyemeyecek,hayati bir tehlikesi yok ama." Gerçekten şaşkındım. Az önce benimle konuşan bu karşımdaki adam değildi sanki. "Teşekkür ederim bay hödük."
"Sınırını aşma."deyip çıktı odamdan. Ardından bakarken derin bir nefes aldım. Aslında korkmuştum Rüzgar'a kötü bir şey olacak diye. Eğer olsaydı kendimi asla affetmezdim. Neyse ki iyiydi,çok şükür.
Zorla aldığım telefonunun ekran kilidini açtığımda yansımada kendimi gördüm. Kaşımda yara bandı vardı ve yüzüm morarmıştı. Üst dudağım şişmişti. Kendi kendime söylenirken telefonum çalmaya başladı. Yüzümü buruşturup aramayı cevapladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SHADOW
Teen FictionSürat 200'ü bulmuştu. Rüzgar,bu şehirden bir an önce kurtulmak istiyordu. Sarhoşluğun verdiği etkiyle kazaya gittiğinin farkında değildi. Sadece çok üzülüyordu ve tüm bu olanlara öfkeliydi. Öfkesini motorundan çıkartmak üzereyken karşıdan gelen arab...