Durur karanlıkta.
Sonra maddesiz mavi
Boşalır kayalıktan ve uzaklardan.
Dişi aslanı Tanrı'nın,
Nasıl da birlikte büyüdük,
Topukların ve dizlerin ekseni! – Alında kırışıklık
Böler ve geçer, gerdandaki
Ele geçiremediğim
Kahverengi kavisin bacısıdır,
Zenci gözü
Böğürtlenler fırlatır
Kara kancaları-
Siyah şirin kan ağız dolusu,
Gölgeler.
Başka bir şey
Çeker havada beni –
Kalçalar, saçlar;
Kar taneleri topuklarımdan.
Beyaz
Godiva, giyinirim –
Ölü elleri, ölü terbiyeleri.
Ve şimdi ben
Köpürürüm buğdaya, denizlerin bir ışıltısına.
O çocuk çığlığı
Erir duvarda.
Ve ben
Okum.
Uçan kırağı
Canına kasdeden, gezintilerde
kaçışan kırmızıyla eş
Göz, sabahın kazanı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sylvia
PoetryBu yalnızca Sylvia, yani tüm zihnimi içinde binlerce anlam barındıran tek bir cümlesiyle allak bullak edebilen, kusurlarla kuşanmış kusursuz kadın. Ve bir de manik-depresyonun bir faydası. Şiirler için İsmail Haydar Aksoy'a teşekkürler!