Film bittikten sonra ek sahne için beklerken Lisa'yla oturduğumuz sevgili koltuklarında mümkünmüş gibi biraz daha yayılmıştık. Bilerek son seansın biletlerini almış, sinema salonunu boş bulmak istemiştik ancak tek böyle düşünen biz değildik ki bizim dışımızda iki çift daha buradaydı. Mısır yiyen kız dışında bu durum beni rahatsız da etmemişti zaten. Lisa telefonuyla ilgilenmeye başladığında derin bir nefes alarak kafamı geriye yaslamıştım. Her şeyden sonra böyle normal bir şekilde bu saatte arkadaşımla birlikte sinemada bulunmak, gerçekten iyi gelmişti. Ancak maalesef ki film biter bitmez aklıma dolan düşünce seli, kavuştuğum minik çaplı huzur sürecinin uzamasına izin vermiyordu.
Dudaklarımın arasından bir nefes bıraktığımda başımla koltuk arasındaki teması bozmadan solumdaki Lisa'ya dönmüştüm. "Lalaland." Lisa derin bir nefes eşliğinde gözlerini devirerek bana dönmüştü. "Efendim Deukie?" Sanırım gerçekten onu sinir etmekten hoşlanıyordum. Bunu yüzümde oluşan saniyelik sırıtmadan anlayabilirdiniz. "Bir şey soracağım." dediğimde 'sor' dercesine gözlerime bakmıştı. Derin bir nefes aldım. "Taehyung'a ne kadar güveniyorsun?" dediğimde tek kaşını kaldırmıştı. "Ne demek şimdi bu?" Başımı önüme çevirip yapımcıların adlarının geçtiği perdeye odakladım. "Sadece cevap ver Lisa. Taehyung'a ne kadar güveniyorsun?" Cevabını kendim veremediğim bir soruyu en yakın arkadaşıma sormak, sadece benim vereceğim cevabı onunkine yaklaştıracaktı. Birine inanmak istiyordum. Jungkook'un uyarı niteliği taşıyan sözleri aklımı kurcalıyor, Taehyung'la gittikçe yakınlaşmamız ise beynimi karmakarışık bir durumun içine sokuyordu. Kendi başıma cevaplandıramadığım bu soruyu Lisa'ya sorma sebebim ise bariz belliydi. Ondan başkasına tam olarak güvenmiyordum. Özellikle Taehyung ve Jungkook ikilisi bana ısrarla hiçbir şeyi anlatmıyorken.
"Seni koruması altına aldığında endişelenmeyecek kadar." Lisa'nın cevabıyla tekrar ona döndüğümde gözlerinin içine bakmıştım. Cevabı gayet netken, ne ara Taehyung'a bu kadar güvendiğini düşünür olmuştum. "Nasıl bu kadar eminsin?" Lisa bu sefer kaşlarını çatmıştı. Bu sorgulama hoşuna gitmemişti belli ki. "Jennie, bir sorun yok değil mi? Taehyung bir şey mi yaptı?" Kafamı hızlıca iki yana sallamıştım. "Hayır hayır, aksine iyiyiz." Lisa vücudunu biraz daha bana çevirip bir süre yüzümü incelemişti. Mimiklerimden bir şey anlamaya çalıştığı belliydi. Bunu çoğu zaman yapardı ve işinde başarılıydı da. "Neden böyle bir şey sordun o zaman?" Omuz silktim. "Taehyung sürekli etrafımda olan biri, olaylara bakılırsa da güvenmek istemem doğal değil mi?" Hayır, cevap bu değildi. Jungkook'un sözleri olmadan Taehyung'a anlam veremediğim bir şekilde çoktan güvenmiştim bile. Nitekim Jungkook'un sözleri aklımdan çıkmamıştı. Çok düşünen bir insandım. Bu durum benim açımdan büyük bir sıkıntı olsa bile düşünmeden duramıyordum. Sürekli beynimde dönüp duran düşüncelerle boğuşuyordum ve bu pek de rahat bir şey değildi.
Lisa bir süre daha bana baktıktan sonra sonunda başlayan ek sahneyle birlikte ikimiz de ekrana dönmüştük.
+