Biri konuşuyor. Uzun süredir konuşuyor ve benim kafam kırılacak gibime geliyor. Hafifçe kafama gelen el ile sızlanarak kafama hafifçe geçirene baktım. Kafetaryadaydık ve Maria bana bir kaşı çatılmış diğeri havaya kalkmış şekilde bakıyordu.
"Dediklerimin hiç birini dinlemedin,değil mi?" nasıl daldım bilmiyorum ama Maria'nın sesini tanıyamamıştım. Yavaşça olumsuz anlamda kafa sallayınca Maria iç çekti.
"Gidip eş değiştirme talep etsene. İstemediğin biri ile çalışman tehlikeli olabilir. Üstelik ömrünün geri kalanını heba etmiş olursun." bildiğimi belirtecek şekilde kafa salladım.
"Biliyorum ama yapamam. Bahanem yok. Hem ya Eric benden hoşlanmıyorsa? Hem..." bir şey bulmalıyım. Aha,buldum. Biraz durup Maria'ya baktım: "...seninkinden naber? Anlaşabiliyor musunuz?" bana bakışlarından anladığını çıkarıyorum.
"Evet,kötü biri değil." ona masum,şirin şekilde bakınca kollarını bağdaştırıp önüne döndü. Ehe utandı. Benim bu tarz konu açılınca masum,şirin bakmam eşittir my shipper face.
"Kötü değil ha?" ona şakasına omzumla dürttüm. Maria hafif pembeleşsede gözleri Bonnie ve Zoe'ye kaydı.
"Siz neden yemiyorsunuz?" kıza bak konuyu başka yere çekiyor. Bu kız -adını yanlış hatırlamıyorsam- Castiel denen çocukla tanıştıktan sonra daha bir çevrim içi oldu. Eskisi kadar sert bakarak izlemiyor. Aksine hafifte olsa gülümseyerek alakası olan konulara giriyor.
"Maria benle dalga mı geçiyorsun? Midem mi var benim? Boğazımdan aşağısı makine. Beynimde bile makineler var. Olan tek gözüm de robot." Maria yeni dank etmiş gibi elini ensesine götürüp mahçup bir ifade takındı. Sonra tekrar Zoe'ye baktı. O neden yemiyor biliyorum.
"Zoe sen neden yemiyorsun peki?"
"Bilmiyorum. DNA da dondurulmuş bir iki özelliğini açacağız diyip açtıklarından beri bu şeylerin tadı iğrenç." bize insan eti nasıl iğrenç geliyorsa ona da bu tarz yemek geliyor tabii.
"Dene bari." dedi Maria. Elindekini Zoe'ye uzatınca Zoe bir süre bakıp çekerek biraz büyük bir ısırık aldı. Lakin salisede yüzü iğrenç bir şey yemiş gibi bir ifadeye bürünüp zorlukla yuttu.
"Kendimi sümüklü böcek yemiş gibi hissediyorum."
"Deme öyle nimete günahtır,yazıktır." diyen sakin Anna'ya bakıp kıkırdadım. Brokoliye burun çeviren küçücük çocuğa kızan bir anne gibi konuşmuştu.
"Bu arada Anna. Şu David denen çocukla anlaş artık. Sonun Stephanie veya Zoe gibi olacak. Ya yeni olanı ne sen sevcen ne o seni sevecek ya da Zoe gibi sap kalacan." diyen Bonnie'yi hepimiz başımızla onayladık. Anna ise omuz silkerek sandalyesinde geriye yaslandı.
"Sap kalmak benim için sorun değil. Sap kalmak öldürmüyor. Çocuğa ısınamadım işte ne yapayım? Belki doğru kişi değildir?" ah Anna ah.
"Keşke doğru kişiyi seçme şansımız olsa. Yoksa bende koşa koşa Eric'i seçerim." diye içimden geçirdim.
"Sesli düşündün." Maria beni kasttetti değil mi? Bir anda suratım sıcaklayınca ağzımı kapatarak önüme döndüm. Cidden utandım sanırım.
"Siz devam edin." dedi boğuk bir sesle Zoe. Ona baktığımızdase yüz rengi atmış ağzını kapatmıştı. Ona baktığımız anda yemekhanenin lavabosuna elinde iki şişe su alarak uçtu zaten.
"O yemeği yedirmese miydim acaba?" diye hafif kısık sesle,üzgün şekilde mırıldandı Maria. Ona baksam mı ki?
"Step git şu kıza bak bir şeye ihtiyacı olur veya bir şey olur belki." Bonnie aklımı okurcasına konuşunca dünden hazır şekilde kalkıp Zoe'nin peşinden gittim.
"Zoe iyi misin?" diye içeri seslendim. İçerden kusmaya çalışır gibi sesler gelincede dayanamayıp hızlıca girdim.
Zoe,iki şişeyi de dikmiş kendini kusmaya zorluyordu. Kusmak için kendini kasmaktan yüzü kıpkırmızı olmuş.
"Zoe zorlama kendini. Bir şey olacak." bana yanıt vermedi. Tam yine bir şeyler diyeceğim anda ağzındsn bir kaç damla kusmuk akıp ardından gerisi gelerek kusmaya başladı.
Midem çabuk kalkmaz ama üzüldüm. Yanına gelip sırtını sıvazlamaya başladım. Kusması zaten uzun sürmedi. En azından çok yememiş.
"İyi misin?" Zoe'nin ağzından onaylayan hafif bir mırıltı döküldükten sonra yavaşça bana baktı. Yüzüne bitkin ve sahte bir gülümseme yerleştirdi.
"İyiyim merak etme." başta inanasım gelmesede zorlamanın manası olmayacığından sessiz kaldım. O ayaklanıp elini ağzını yıkayıncaya kadar zaten diğerleri yanımıza gelmişti.
"Zoe,sen iyi misin? Yüzünün rengi atmış. Keşke sana onu yedirmeseydim. Gidelimde bir kontrol etsinler." Zoe konuşmak yerine Maria'yı sadece kafasını sallayarak yanıtladı.
★★★★★★★★★★★★★★
' "Hala silahını seçemedin mi?" şu Bonnie'nin eşi seçilen çocuk çok rahat ha. Arkamdan gelen sesine oflayıp arkamı dönerken konuştum.
"Ben cryborg değilim. Üstüm senin gibi silah-" döndüğümde karşımda gördüğüm Eric ile devamını getiremedim.
"Hatlar karıştı sanırım." dedi ve kıkırdadı Eric. Kıkırdamaya bak. Aşık olan herkesin sesini o sanar ama ben onun sesini herkes sanıyorum. Sen niye Alexandra ile eşsin ya?
"Neyse,yardım ister misin?"biraz durup Eric'i başımla onayladım.
"D-dövüşten pek anlamam. Ondan han-hangisini almalıyım bilmiyorum." dedim hafif kısık sesle. Kekelediğimi çaktı mı ki?
"Anladım." dedikten sonra beni süzdü. Ardından çevreye bakınıp biraz yürüdü. Judy zaten dibinde. Düşündüğünü anlayabiliyorum. Çünkü bir eli çenesinde diğeri ise dirseğinin altında destek yapıyor. Onu bu kadar inceledim mi? Evet.
"Bununla biraz çalıştıktan sonra senin uzantın gibi olacağını düşünüyorum." onun sesiyle düşüncelerimi dağıtıp önümde durmuş bana silah uzatan Eric'e baktım. Ben elindekini alıp incelerken o tekrar konuştu.
"Bu CZ 75. Küçük olsada baya iyi iş çıkarıyor. Alıştıktan sonra uzantın gibi rahatça kullanırsın." onu sakince kafamla onayladım.'
Bir süre önce olanlar sanki yine olmuş gibi geçerken elimdeki silaha baktım. Seçtiklerimiz ile bizi çalıştırdılar ve Eric haklı çıktı. Bir kaç kereden sonda çabuk alışıp uzantımmış gibi kullandım. Eğer böyle diyebildiyse....
Evlenelim! Sonuçta bunu diyebilecek kadar tanımış yani.
"Yine nerelere daldın sen?" derken kıkırdayarak beni dürttü,diğer Anna.
"Eric'e dalmıştır nereye dalacak başka." diyede aynı şekilde kıkırdayarak devam etti,Maria.
"Jacob'la ayrılma sebebi bulmadıkça böyle hemen hayallere gitme." diye hafiften uyardı Anna. Olsun,kurayım ben. İlerde kullanacağım onları ben. Yani umarım.
"Çeneyi bırakında yürüyün ana salona." hepimiz bir an en başından beri sessizce arkadan gelen Alexandra'ya bakıp onu başımızla onaylayıp gitmemiz gereken yere yöneldik.
Dünya'ya yollanmayacak olsak böyle dolaşamazdık. Odalardan yanımızda yüzü kapalı olmadan çıkmamız yasak çünkü.
Salona geldiğimizde yavaşça çevrede göz gezdirdim. Oğlanlar çoktan gelmişti. Yüzü kapalılar her yerde zaten. Yürü kapalılar is watching.
"Kızlar Dünyadaki kızlar ile aynı. Herkes tam tek kızlar yok diyorduk." diye kapalılardan biri söylendi. Ay,işiniz gücünüz söylenmek.
"Tamam,tamam. Söylenin siz biz gidelim." diye o da söylenerek geçilmesi gereken alana geçti Anna. Peşinden bizde onun yanına ve oğlanların yanına geçtik.
"Herkes geçtiğine göre geri sayıma 10 saniye." kulaklarımızda yavaş yavaş 10dan geye sayma sesi duyulmaya başlandı. Heyecanlıyım,gerginim. Orda ne yapacağız,ne göreceğiz?
Bir dakika ya bu arada bizim görevimiz ne?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dead End
AdventureYine mi aynı yalanlar? Cidden sıkıldım... Benim küçükken içtiğim anda ne oldu? Kim onu söküp kökünü kazıdı? Bir karar? Bir kişi? Bir olay? Bir gerçeklik? Ya da sadece söylediğim yalanlardan biri? Hayal kurmayı bıraktım ki hayal kırıklığına uğramayım...