Film izlerken meleğim kollarımda uykuya daldığı için şanslıydım. Dikkatle yatırıp üzerini örttüm ve koşarak evden çıktım. Asansöre binip hemen 61 tuşladım.
Hangi yıla geldiğimi anlamak için bir markete gittim. Gazete standına ilerleyip çaktırmadan tarihe baktım. 2030?
Şaşkınlıkla birkaç kez bakıp oradan çıktım. Taşınmamış olmayı diliyordum. Çünkü daha önce döndüğüm mağazanın asansörüne gelmiştim. Orası hala açıktı ama ev konusunda emin değildim.
Çatı katına çıkıp etrafa baktım. Dairenin kapısı açıldığında heyecanla birkaç adım attım. İçerden bir kadın ve bir çocuk çıkıyordu.
"Siz kimsiniz?"
"Birini mi aradınız?"
"Şey.. Chanyeol'e bakmıştım ben."
"Bizden önceki kiracıdan mı bahsediyordunuz?"
"Evet."
"Onlar geçen yıl taşındılar."
"Onlar?"
"O ve eşi."
"Eşi mi?"
"Evet. Bir ev alıp buradan taşındılar."
"Adresi biliyor musunuz?"
"Onu neden arıyorsunuz?"
"Kendisi amcam olur. Üniversite için Seul'e yeni taşındım. Onu görmek istemiştim de.."
"Telefonu yok mu?"
"Telefonumu kaybettim. O yüzden arayamıyorum. Rica etsem bana numarasını verir misiniz?"
Bir kağıda yazıp bana uzattığında koşarak dışarı çıktım. Zeki olduğum halde aramasını rica etmek yerine neden numarayı aldığımı bilmiyordum.
Yolda gördüğüm birinden rica edip gelecekteki halimi aradım. Bana görüşmek istemediğini söyleyip telefonu kapattı. Tanrım!
Sehun'dan sonra bu kadar iğrenç bir adama dönüşmek kabul edebileceğim bir şey değildi. Bu yüzden geri dönmeye ve meleğime tutunmaya karar verdim. O gün ne olursa olsun onu bırakmayacak ve gidişini engelleyecektim.
Eve girip meleğimin yanına oturdum. Saçlarına minik öpücükler kondurup uyanmasını bekledim.
"Channie~ Özür dilerim."
"Neden meleğim?"
"Hep uyuyorum."
"Dün gece seni çok mu yordum?"
"Şey.. Biraz~"
"O zaman istersen biraz daha dinlen hm? Ben de o arada işlerimi hallederim."
"Bir yere mi gideceksin?"
"Şirkete uğrasam fena olmaz. Biliyorsun son işimi yapacağım."
"Yani karar verdin mi? Kahve dükkanı açacak mıyız?"
"Eğer kahve ve dondurma bir arada olacaksa evet."
"Yehet!"
Saçlarından öpüp yatağa götürdüm. O uykuya dalarken ben de evden çıktım.
Asansörden indiğimde lüks bir binadaydım. Hemen dışarı çıkıp bir gazete buldum. Bu kez de 2037 yılındaydım. Büyük Chanyeol'e ulaşacak ve her şeyi öğrenecektim. Bu kez gerçekten kararlıydım.
Daha önce aldığım numarayı hatırlamaya çalıştım. Ceplerimi karıştırıp kağıdı buldum. Neyse ki o sinirle kağıdı atmamıştım.
Telefon edip buluşmaya ikna ettim. Yarım saat sonra bulunduğum yere gelecekti.
Karşımda onu gördüğümde yılların beni bu hale getirmiş olmasına inanamıyordum. Sehun artık yoktu. Ona rağmen iyi görünüyordum. İyi ve mutlu.. Bu çok acımasızcaydı. Kalpsiz bir adam gibi görünüyordum.
"Neden geldin?"
"Şans oyunlarını oynadım mı? Paran var mı?"
"Geçmişte bunu sormaya mı geldin? Sonuçları alıp gittiğinde hiçbir girişimde bulunmadın mı?"
"Evet, ama ben hala aynı gündeyim. Yani o güden sonra ne olduğunu sen biliyorsun. Ben değil."
"Evet oynadın ve kazandın."
"Yani sen yeni evde mi yaşıyorsun? Hayallerimizdeki o büyük evde? Yeni eşinle?"
"Parayı bağışladım. Bunları sormaya mı geldin?"
"Hayır dur! O neden öldü? Anlat bana artık!"
"Bunu bilmek istediğine emin misin?"
"Evet."
"Beni korumak isterken öldü. Alışveriş yaptığımız mağazada bir seri katil vardı. Polislerden kaçarken içeri girdi ve birini rehin aldı."
"Ne?"
"Birkaç kişiye ateş etti. Sıradaki kurbanı bendim ama o önüme geçti."
"Bunu benden nasıl saklarsın? Onunla asla dışarı çıkmam ve bu duruma engel olurum. Neden buna izin vermiyorsun?"
"Kaderi değiştiremezsin."
"Sen iğrenç biri olmuşsun. Onu kurtarma şansın varken yapmıyorsun! Ben asla böyle bir adam olmayacağım. ASLA! Şimdi defol git!"
"Sen de git Chanyeol. Sadece ona sıkıca sarıl ve o günü bekle. Buraya gelme.."
"Geleceğim ama buraya değil. O güne gidip meleğimi kurtaracağım. Olayların gerçeğini öğrenip engel olacağım."
Arkasını dönüp gittiğinde sinirle yerdeki şişeye tekme attım. Sehun uyanmadan geri dönmeli ve tekrar asansöre binmeliydim. Bu kez o güne gideceğime inanıyordum. Her şeyi öğrenmeliydim. Zamana bırakmak beni daha fazla yaralayacaktı ve iki yılı bu kalp ağrısıyla geçirmek istemiyordum.