/18/

14.8K 608 247
                                    

ALPER'DEN

Esin'in öylece gitmesine izin veremezdim. Hayır hayır izin veremezdim. Eğer şu anda giderse bir daha yüzüme dahi bakmazdı! Onu sonsuza kadar kaybederdim. Bir şeyler düşün Alper, bir şeyler düşün!

Esin yerdeki çantasını alıp kapıya ilerledi. Kapı koluna elini koyup kapıyı açacağı sırada sonunda yerimden ayrılabildim ve kapıya elimi koydum.

Esin yüzüme bile bakmadan "Çekil şuradan!" diye bağırıp yeniden kapı koluna asıldığında kolundan tuttum ve onu kendime doğru çevirdim. Kapıya sırtını yaslarken bezgince yüzüme baktı.

Ne diyeceğimi bilemezken "Öylece çekip gidemezsin." diye mırıldandım. Esin'in gözleri ve burnu ağlamaktan kızarmıştı. Fena dağılmış görünüyordu ama bu haliyle bile o kadar güzeldi ki...

Onu sahnede ilk gördüğüm zamanki haliyle şu anki hali arasında büyük bir fark vardı. O zaman ışıl ışıldı. Sahnede o kadar parlaktı ki kendi ışığıyla etrafındakileri de aydınlatıyordu.

Işığı sadece beni aydınlatsın isterken şimdi bakıyordum da onun ışığını da söndürmüştüm. Buna sebep olan bendim, düzeltecek olan da yine ben olacaktım. İddia olayını nasıl anlatsam diye geldiğimden beri düşünüyordum. Düşündüğüm her seferde Esin illaki gidiyordu. Kurduğum tüm senaryolarda onu kaybediyordum. Bu seferse işler değişmişti.

Onu kazanabilirdim. Bebeğimiz sayesinde...

Nasıl bir sevap işlemiştim bilmiyordum ama tam Esin'i kaybettiğim anda bir bebeğimizin olacağını öğrenmiştim. Bu bana verilen ikinci bir şans gibiydi. Ve bu sefer bu şansı iyi değerlendirecektim.

Konuşmadığımı fark edince Esin bıkkınca "Daha ne istiyorsun Alper? Almadığın neyim kaldı?" dedi.

Son gücünü kullanırmışçasına kollarını kaldırdı ve ellerini göğsüme koyup beni itmeye çalıştı. Bir milim kıpırdatamadı orası ayrı.

"Benim konuşmaya hakkım yok mu? Bana söz hakkı tanımayacak mısın?"

Bir insan bakışlarla öldürülebilseydi bu akşam gerçekten de birkaç defa ölmüştüm.

"Yok! Sen konuşmak için çok geç kaldın! Ufacık bir ihtimal vardıysa bile bugün senin nişanlandığını öğrenince o da yok oldu. Açıklamalarını nişanlına sakla!"

Anlaşılan bu konuları konuşmak için doğru zaman bugün değildi. Esin çok sinirliydi, çok kırılmıştı. Şu an ne söylersem söyleyeyim beni affetmeyecekti. Dinlemeyecekti bile. Ona âşık olduğuma inanmayacaktı. O yüzden başka bir taktik denemem gerekiyordu. Haklı olduğum kısımdan başlamak en iyisiydi.

ESİN'DEN

Alper aramızdaki kısacık mesafeyi de bir adım atarak kapatınca vücutlarımızın arasındaki tek engel göğsüne dayalı ellerimdi. Bir de hâlâ sımsıkı tuttuğum çantam. Elim biraz önce Alper'in yüzüne attığım yumruk yüzünden zaten sızlıyordu. Bir de çantayı sıktıkça acısı katlanarak artıyordu. Alper elimdeki çantayı da parmaklarımın arasından söküp aldığında nefesimi tuttum.

Debelenip çekilmesini sağlamaya çalışsam da başarısız oldum. Özlediğim kokusu tüm hücrelerime akın ederken son bir çabayla "Çekil üzerimden!" dedim. Vurduğum yer şimdiden kızarmıştı ve büyük bir ihtimalle sabaha morarırdı. En azından bu içimin biraz olsun soğumasını sağlamıştı. Nokta kadar bir alanın!

"İlk önce konuşacağız. İddia konusunda ne söylesen hakkındır. Gıkımı çıkarmam karşında, çıkaramam da. Ama bu akşam gördüklerinle benim hiçbir alakam yoktu. Yemin ederim."

AŞK ESİN'TİSİ (Tamamlandı) Where stories live. Discover now