Medya : Etham Basden - Leaving The Lights On
| Anne, duyuyor musun? Abim ağlıyor. Çok ağlıyor. Anne görüyor musun? Gök seriliyor yere. Parça parça seriliyor.|
~~~
Gözleri saatler önce göğsünden kopan nefesle açılmış, usanmadan yorulmadan yanında uyuyan yüze asılı kalmıştı. Gün doğumuna yakın uykuya yenik düşen SeokJin, huysuzca boğazına kadar çektiği yorganı elleriyle itiyor daha sonra tekrardan burnuna kadar çekerek olduğu yerde büzülüyordu. Çatılan kaşları, büzülen dudakları ve arada kaçan mırıltılar Taehyung için bir nevi nimetti. Gözlerini ondan ayıramıyor, uykunun yaptığı baskıya rağmen onu izlemeyi kesemiyordu.
SeokJin olduğu yerde dönüp başını sıcak bir göğse çarptığında gözlerini araladı. Göğsünü gıdıklayan saçlara eşlik eden kirpikler kalbinde ki atımı hızlandırırken boşta olan elini, göğsüne tekrardan düşen adamın üzerine bırakmıştı ki, uykusuzluktan sızlayan hafif şiş gözleri siyah göz bebekleriyle buluşmuştu. Gülümsedi Taehyung. Her sabah uyandığında yatağının hemen yanında pencerenin arkasında ki manzaradan daha güzeldi bu. Daha sıcak, daha temiz, daha yumuşaktı. Uyku mahmuru gözleriyle kendisine bakıp hafifçe gülümseyen SeokJin gördüğü her şeyden daha güzeldi.
"Günaydın."
Hafif pürüzlü çıkan ses odaya yayıldığında Taehyung, yüzüne yasladığı elini çekip hafifçe suratını buruşturdu. Uyuşmuş kolunu düz bir şekilde uzatarak başını yastığa koyup SeokJin ile aynı hizaya geldikten sonra gülümseyerek cevap vermişti.
"Günaydın," yorganın üzerinde duran eli hareket ederek adamın yanağına kavuştuğunda baş parmağı hafifçe okşamaya başlamıştı yüzünü. " iyi misin?"
SeokJin başıyla onaylayıp yorganı biraz aşağı iteleyerek boynunun ve omuzlarının açılmasını sağladığında Taehyung bıraktığı izlere gülümsedi. Beyaz tenine kırmızı gül tomurları yayılmıştı. Yaklaşıp dudaklarını sıcacık boyna bastırdığında ufak bir kıkırtı ilişti kulaklarına, saçlarına kemikli eller tutununca son kez çenesinin altından öpüp geri çekildi.
"Saat kaç?"
SeokJin' in sorusuyla kaşları çatılmış, elleri ileri doğru uzanan kolu yakalayarak üzerine doğru çekmişti. Komidinin üzerinde duran telefona kısa ve düşmanca da bir bakış atmıştı. Dün gece bir kaç kez ötmüş, en sonunda Taehyung' un fırlatmasıyla sessizliğe gömülmüştü. Tabi telefon SeokJin' e ait olduğundan yakaladığı bakışlarla hızlıca kalkarak yerden almayı da ihmal etmemişti.
"Zamanla işin ne?"
Adamın sağ omzundaki kurşun izine avcunu yaslayıp hafifçe ovalarken huysuzca konuşmuştu.
"Bırak kovalasınlar birbirlerini." Elini yorganın içine sokup sıcak bele koyarak kendisine çektikten sonra göz kapaklarını öpmüştü. "Ona inat kal yanımda."
SeokJin gülümseyerek adama biraz daha sokulup burnunu boynuna çıkarıp derin bir nefes almıştı. Dövmeyle kaplı kola yüzünü yasladığında elini Taehyung' un omzuna çıkararak işaret parmağıyla daireler çizmeye başlamıştı.
"Anlamı ne, yani bu dövmeler öylesine çizimler mi?"
Sesi kısık çıkan adama karşı kapanmak üzere olan gözleriyle gülümsedi.
"Evi görüyor musun? O abim."
SeokJin başını kaldırıp, adamın dövmeli kolunu ikisinin arasına çekerek parmaklarını evi saran ağaçta gezdirince Taehyung devam etmişti.
"O ağaçta ailem."
Ev ve ağaç birbirinden bağımsız gözükse de ağacın dalları evin tabanında usulca geziniyor, SeokJin' in güzel gözlerine yansıyordu. Taehyung dövmeyi dikkatle inceleyen adama zar zor araladığı gözleriyle bakıp mırıldandı.
"Ağaç ile evin birleştiği yere bir gökkuşağı yaptırmalıyım belki de."
SeokJin bakışlarını gözlerini kapayan adama diktiğinde sertçe yutkunmuştu.
"Neden?"
Taehyung zorlanarakta olsa gözlerini açmış ve işaret parmağını, kolunun üzerinde duran parmaklara sürelemişti.
"Geçmişimde ki kırık noktayı iyileştirdiğin için, siyah kalemle kazınmış gerçekleri renklerinde dağıtmak için."
SeokJin, adamın güzel elini kavrayıp bileğinin iç tarafına bastırdı dudaklarını. Rahat bir pozisyon bulabilmek için adamın sert göğsüne doğru sokulup gözlerini kapadı.
"Yakma canını." Taehyung, kollarını ona sardığında elini adamın sırtına çıkarıp yavaşça okşadı. Düzenli nefesler eşliğinde kalkıp inen göğse yasladığı başında koptu kıyametler. Maskesini yere attı, dizlerinin üzerine çöküp çığlıklar atarak saçlarını çekeledi. İçindeki savaştan bir damla sağ çıkıp gözlerine ulaştığında genç adam alt dudağını dişledi. Başını hafifçe kaldırarak hızlı çarpan kalbe yasladığında Tae' nin sırtı soğuk çarşafla buluşmuş ve dudaklarından hafif bir inilti kaçmıştı. Umursamadı. Kulağını, hızlı ama güzel bir ritimle atan kalbin sığındığı yere yasladı. Gözleri istemsizce kapanmış, kasılan bedeni gevşemişti. Bir süre sonra çenesini adamın göğsüne yaslayıp kalp atışlarını hissederek eşsiz yüze bakarken mırıldandı.
"Lütfen, ben gittiğimde tenine yeni bir yıkım kazıtma."
Saçları hafifçe yan tarafa dökülen adama dolan gözleriyle bakmıştı. İçip yüzünü, saatlerce kalıp orada, kaybolduğu bir rüyada ona uyanmak istedi. Yüzüne biraz daha baktı, son kez, huzursuzluğuna karışan huzurla uykuya dalmadan önce.
§§§
Jimin, karşısında oturan adamın sözlerini sindirmeye çalışırken elinde tuttuğu kupadan hafif çatırtılar gelmeye başlamıştı. Kırıklarına eşlik etmek ister gibi uyguladığı baskıya direnmek istemiyordu.
"Görüşmeye devam ederiz değil mi?"
Jiwon' un tereddütlü sesine karşın bakışlarını dikti gözlerine. O tereddüt etmiyordu, duygularından emindi, adımları sağlam, hamleleri netti. Kararları da net olacaktı. Jimin için ara yoktu, siyahın içinde beyaz yoktu. Beyaz kaybolurdu siyahta, boğulurdu, saçtığı ışıkta yok olurdu.
"Hayır Jiwon."
Masadan kalktığı sırada bileğine sıkıca tutulmuştu güçlü eller. Duraksadı. Bileğine tutunan ele baktı, içinde ki öfkeye sahip çıkamadan çekeledi elini.
"Söz gelimi sevgine ihtiyacım yok. Olduğum şeyi değiştiremem lanet olası!"
Adamın gözleri dolunca içindeki burkulmayı yok saydı Jimin. Eve gidip ağlamak dışında istediği bir şey yoktu. Ona, onu sevdiğini söylemişti. Tüm kalbinin delicesine çarpmasına sebep olarak sevdiğini söylemiş ardındansa bir erkekle olamayacağını belirtmişti. Seni seviyorum ama bir erkekle yapamam. Düşüncelerine kendi vurdu zinciri, kitledi art arda gülümsemelerini silmek için derin bir nefes almadan düşünmeden çokta duraksamadan anahtarı attı bir yerlere. Bakmadı anahtarın gittiği köşeye, dönüş yolunu kendi kapadı gidiş yolunu seçerek.