00.34 Bölüm / Gecelik
...
Mutfakta olan incelemem bitmişti. Diğer odaları inceledim. Salondan çıkış noktası pencere veya kapıydı. Ancak bu iki çıkışta büyük riskti. Sonuçta tam girişe yakındık ve kaçma girişimimizde kucaklarına düşmüş olurduk. Daha dış kapıdan çıkamadan enselenirdik. Diğer odalara baktım. Arka tarafa çıkışı olan odalarda gezdim. Ormanlık alana gitmemi kararlaştırmıştım. En iyi yol o görünüyordu. Arka tarafta olan odaların pencerelerine baktım. Ev dağlık gibi bir alanda olduğu için arka odanın pencerelerinin yarısı kapalı gibiydi. Birazda yüksekçe oldukları için tek hamlede Serap çıkamazdı. Oyalandığımız her saniye kötü sonuca varırdı. Savaş'ın bazı zayıf yönlerini çözmüştüm. İşim kolay olacak diyerek hafife de alamazdım. Bu kuyuya bir kez düşmüştüm. Sonuç Poyrazoğlu olmuştu. Onu hafife almıştım. Ne denli güçlü olduğundan haberdarlığım yoktu. Ancak kardeşlerimin konuşmalarından birkaç şey kulağıma çalınmıştı. Acımasız yönü vardı. Bunu en iyi şekilde sırtımda açtığı yaralarla kanıtlamıştı. Ondan korktuğum söylenemezdi. Poyrazoğlu'ndan korkmak zayıflık belirtirdi Yaşargil çocuklarında. Boyun eğemezdik. Kim olursa olsun ucunda ölüm olsa bile başımız dik kalmalıydık. Babamızın öğrettiği damarlarımıza işlediği doğru buydu. Babamın benliğimize kazımak istediği birçok şey olmuştu. Bazıları cidden kazınmıştı. Benim için yaşamdı öğretileri. Ancak bazıları ise ne olursa olsun işlememişti. Mesela bunlardan biri, düşman ailemiz, Poyrazoğlu ve Bakı'ya yardım ederek nefret beslemediğimi göstermiştim. Ama kardeşlerimin yanına döndüğümde onlara karşı kin ve nefretim olduğunu göstermem gerekiyordu. Benden yeterince hoşnutsuzlardı. Bunlardan bazıları, babamın onlara nazaran biraz daha beni, Defne'ye benzerliğimden ötürü koruyup kollaması, Poyrazoğlu aile ferdi olan Tuna'yı aile içine almak ve babam öldüğünde sahip olduğu şirketlerden birini bana vasiyet etmesiydi. Nefretlerini asla anlamıyordum sanırım anlamamaya da devam edecektim. Nefret eden kardeşlerim olduğu kadar olmayanda vardı. Kendi kardeşleri gibi görüp seven kardeşlerim de bulunuyordu.
Şirketi ilk yıllarda istememiş daha sonra ise Ferhat'ın yönetimine bırakmıştım. Kendi eğitimime yoğunlaşmıştım hemen sonra da. O zamanlar çıkmaza girdiğim dönemlerdi. Zar zor atlatmıştım. Tabii geçirdiğim zorluklar küçüklüğümden itibaren kafamda hasar bırakmıştı. Biraz deliliğim akıldan noksanlığımın var olduğuna inanıyordum. Fakülteden merhabalığım olan arkadaşımdan bazı testler istemiştim ve gerçekten biraz kırık olduğuma kanaat getirmiştim. Bu bazen uymayan davranışlarımı açıklıyordu. Kendimi idare edebiliyordum. Sorunum Ruh ve Sinir hataları gibi büyük değildi. İlerisi için bir şey diyemezdim. Biraz daha kötü şeyler yaşarsam sanırım cidden kafayı kıracaktım. Poyrazoğlu'na bir anda güvenip yardım etmem bu kırık kafamdan ötürü müydü emin değildim ancak bu mesele biter bitmez ondan uzak durmam gerektiğini çok iyi kavramıştım. Onda olan çekimi anlamıştım ama ne için çekimi olduğunu tam kararlaştıramamıştım. Tuna ile olan bağlantısından mı yoksa ilk karşılaştığımızda bana bok gibi davrandığı için içimde olan intikam arzusundan ötürü müydü? Ya da her ikisi de olmayabilirdi. Sonuçta otuzunda olan bir kadındım. Bazı istediğim, arzuladığım isteklerim vardı. Sarp yakışıklı bir adamdı. Uzun boylu, kendisini heybetli gösterecek türden kalıplı bir vücudu, kemikli çehresi, mavi gülünce kısılan gözleri, çukurlaşan yanakları vardı. Arzulanabilecek bir adamdı. Belki de çekimim arzudan dolayıydı. Kesinlikle bunu anlamak için onunla sevişmem gerekti. Hem içimde olan istekleri bir süre dizginlemeyebilirdim.
Poyrazoğlu'na ulaşabilmek için bu evden çıkmam gerekti. Serap'ı bilgilendirmek için daha erken saatlerdi. Hem tam olarak aklımda bazı şeyler kesinleşmemişti. Savaş bayıldığı odadan çıktığında bazı şeyleri hatırlamıyor gibiydi. Serap'ı sormamıştı beni aşağı katta gördüğünde. Ama bedeni ayakta ve uyanık olsa da algısı açılmamıştı. Algısı açılmamıştı ancak bazı yerleri ondan önce uyanmıştı bile. Kur yapmaya şimdiden başlamam gerekliydi. Akşam için yolluk olarak görebilirdim. Yolumu şimdiden daha kısa tutmam lazımdı. Gözlerimi bedeninde dolaştırdım. İzlediğim ve kızlardan edindiğim bilgilere dayanarak süzdüm onu. Bazı tahrik edici harekette bulundum. Dudak ısırmak veya yalama gibi basit hareketler onun bazı ince noktalarına taşımıştı. Bakışlarıma karşılık verdi. Parmaklarımı hafif temas ettirdim göğsüne. Ufak dokunuşlar daha cezbedici oluyordu. Bedenlerimizi fazla temas ettirmiyordum. Ellerimi göğsünde sürte sürte aşağı indirip yukarı çıkardım bir süre. Kulağına, Ece'den öğrendiğim erkekler üzerinde etki sağlayacak birkaç fanteziyi fısıldadım. Bedeni anında bana karşılık vererek titremişti. Parmaklarımı hassas noktalarında dolandırdım. Dilimi kulağına sürtüp geri çekildim. Bu ona yeterdi. Bedenimi ondan ayırdım. Yüz yüze geldiğimizde yaralı olan yüzümü sevmediği belli oluyordu. Hafifçe sırıttım. Bu yaraları kapatmam, dikkatini çekmem gerekiyordu. Aramıza tamamen mesafe koydum. Bir süre daha bana baktı. Ardından evden usulca çıkıp gitmişti. İlk adım tamamdı. Diğer adımları izlemeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR: Yaşargil Kızı (+18)
Mystery / ThrillerDÜZENLENİYOR... *Kitabın değiştirilmeden önce ki ismi; MÜHÜR: Damga* «"Hayatım başlı başına bir kaosken çıkıp gelen kötü sürprizler beni hiç hoşnut etmemişti. Başıma bir bela olarak çöken Sarp Poyrazoğlu, ondan kurtulmamın tek yolunun ölmek olduğunu...