14.Bölüm

5.6K 185 20
                                    

İlk defa telefondan yazıyorum, umarım çok zorlanmam. Bir kez daha hatırlatmak isterim, on ikinci sınıfım ve bölümler geç yükleniyor.

Çok çalışmam gerekiyor. Yine de kitaba ara vermeyi şimdilik düşünmüyorum.

Bu kadar beklettiğim yeter, iyi okumalar.

Kahrolası iki gün o kadar çabuk geçmişti ki... Sanki hiç dinlenmemişim gibi.

"Gitmek zorunda değilsin."

Sahir dün geldiğinden beri aynı şeyi söyleyip duruyordu ve ben de aynı cevabı verip duruyordum. "Evet zorundayım."

İç çekme sesi... Yaklaşan adımlar... Bedenimi saran bir çift kol...

"Bu hiç hoşuma gitmiyor. Üstelik Sezgin de yok."

Bedenimi bedenine yaslayıp sıcaklığını hissederken gözlerimi kapattım. Tıpkı Sezgin gibi Sahir'in de varlığı bana güven veriyordu.

"Onun kadar olmasa da çok iyi olan başka adamlarım da var, biliyorsun. Hem Milena'nın güvenliği daha önemli. Önceliğim o."

Cevap gecikmedi.

"Benim de önceliğim sensin. Seni de kaybedemem Derin. Bu yüzden lütfen sadece Milena'ya değil kendini de düşün."

Cevap veremedim. Yalan söylemek istemiyordum ve doğruları da apaçık söyleyemezdim zira canı yanacaktı. Hatta belki gitmeme bile engel olacaktı.

"Bu kadar duygusallık yeter. Geç kalıyorum. Şapkalıyı bekletmek istemem."

Sahir homurdanarak kollarını gevşetince kıskacından kurtuldum ve koltuğun üzerine attığım montumu alarak giydim.

"Altı saat içinde sana herhangi bir haber vermezsem ne yapacağını biliyorsun." derken anahtarlarımı ve cüzdanımı montun cebine atmıştım.

Çanta götürmemek tamamen stratejik bir hamleydi. Kaçmamı gerektiren herhangi bir durum olursa geride hiçbir şey bırakmadan kaçabilirdim.

"Derin!"

Kapıyı açtığım sırada duyduğum sesle birlikte kafamı Sahir'e doğru çevirdim. Yüzünde demir gibi sert bir ifade vardı.

"Eğer orada sana bir şey olursa neler olacağını biliyorsun, neler yapabileceğimi ve yapacaklarımı."

Kalbimi sıkıştıran baskıyla birlikte yutkundum.

"Biliyorum."

"Sadece haber vermek istedim."

Uğuldayan kulaklarım eşliğinde Sahir'i arkamda bırakarak dışarıya çıktım ve ileriye park ettiğim arabama doğru yürümeye başladım.

Yolu henüz yarılamıştım ki telefonun montumun cebini titretti. Otlayarak telefonu çıkardım ve gelen mesaja baktım.

Kimden: Şapkalı

Umarım verdiğin sözü unutmamışsındır ve yoldasındır.

Parmaklarım istemeye istemeye gezindi tuşların üzerinde.

Kimden: Derin

Yoldayım.

Cevap saniyeler içinde gelmişti.

Kimden: Şapkalı

Güzel. Hızlı ol.

Sarışın (gxg)|| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin