3.8

210 20 23
                                    

Harry?

"S-senin burada ne işin var?"

Başını eğip güldükten sonra omuzlarını silkti,
"Tesadüfen buradan geçiyordum."

"Kesin öyledir!" dedim sinirle.

Bana doğru gelmeye başladığında geri geri gitmeye başladım.
"Gelme!" dedim güçlü görünmeye çalışarak.

Korkmaya başlamıştım. Dylan'ı adam tutup dövdüren birinin bana neler yapabileceği aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyordu.

Tekrardan güldü.
"O kadar mı korktun benden?" dedi alayla.

Gözlerimi devirdim.
"Seninle muhattap olmak istemiyorum. Gider misin lütfen?"

Cevap vermeden üzerime gelmeye devam etti.
"Elbise baya yakışmış."
"Bu seni ilgilendirmez!"

"Çok da güzel ilgilendirir. Hatta, sadece beni ilgilendirir."

Sinirden hızla nefes almaya başlamıştım. Gittikçe daha da korkuyordum, ne yapacağımı bilmiyordum.
Acaba tekme falan mı atsaydım?
Atabilir miydim gerçekten?
Ya işleri daha da fena batırırsam?

"Bir daha söylemeyeceğim. Zorlama. Git."
Gözlerim dolmaya başlarken sırtım duvara çarpmıştı bile.
Titreyen ellerimi ona doğru tehtit ederek sallıyordum.

Aramızda bir adımlık yer kalana kadar ilerledi.
"Git!" diye bağırdım.

"Aaa, ama kırıyorsun beni şu an."

"Ben şimdi senin kemiklerini bir güzel kıracağım, o zaman kırmanın ne demek olduğunu çok güzel anlayacaksın!"
Bu ses...

Daha ne olduğunu anlayamadan Harry benden uzaklaştırıldı.
"Sana 'Git' denildiğinde neden gitmiyorsun ulan?!"

Gözlerimden akan yaşlar ve korkum harmanlandığında ayaklarım beni taşıyamaz hale geldi ve kendimi yere bıraktım.

Yine Dylan gelip kurtarmıştı beni...
Onunla ilk tanıştığım günden bu güne kadar her gün olduğu gibi...
Ya bu akşam gelmeseydi?

"Bir daha. Bir daha Holland'ın yaşadığı semte bile yaklaşırsan kendini ölü bil!"
Gözlerimi Harry'nin üzerine çıkıp yüzünü yumruklayan Dylan'a çevirdim.

"Anladın mı?!" diye bağırdı. Sinirden yüzü kızarmış, boynundaki damarlar belirginleşmişti.

Kanlanmış yumruğunu tekrar hırsla kaldırdı, Harry'nin yüzüne santimler kala hızla durdurdu.
"Anladın mı dedim sana!"

Harry güldü ve ağzında biriken kanları tükürdü.
"Bana bir şey yapmaya gücün yetmez!"

Dylan güldü, "Öyle mi dersin?"
Tekrardan Harry'i yumruklamaya başladığında etraftaki birkaç kişi Dylan'ı Harry'nin üzerinden uzaklaştırdılar.

Harry sendeleyerek yerinden kalktı. Onun ilk defa gördüğüm sinirli yüzü beni tekrar korkutmaya yetmişti.

Hızla yanıma gelip kolumu sıkıca tuttu ve beni ayağa kaldırdı.
Kolumun acısı yüzümü buruşturmama neden olmuştu.

Dylan "Bırak lan kızı!" dedi onu tutan kişilerden kurtulmaya çalışarak.
Sinirden kudurmuştu.

Onu tutan kişiler ise Harry'nin arkadaşlarıydı...

Harry güldü ve beni çekiştirerek bir yöne doğru götürmeye başladı.
"Bırak beni ruh hastası!" dedim sinirle.

"Anlamıyorsun. Anlamıyorsunuz! Hiçbiriniz anlamıyorsunuz!" diye bağırdı.

"Sen benimle geleceksin. O da bir daha karşıma çıkmayacak. Anladınız mı?!" Parmağını önce bana, sonra da Dylan'a doğrulttu.

O sırada Harry tekrar yanımdan uzaklaştırıldı. Fakat bu seferki Dylan değildi. Clay ve arkadaşlarıydı!

Clay Harry'e kafa atarken arkadaşları da Dylan'ı kurtardı.

Ben ise her şeyi boşverip hızla Dylan'a sarıldım.

Bana sıkıca sarılıp derin bir nefes aldı. Saçlarımı öpüp okşadıktan sonra beni biraz kendinden uzaklaştırıp yüzüme baktı.
"İyi misin?"
Yutkunup başımı olumlu olarak salladım.

"Ben... Özür dilerim." dedi ağlayacak dereceye geldiğinde. Masum masum bana bakarken nedenini sordum.
"Ben yine geç kaldım. Yine seni koruyamadım. Aptalın tekiyim! Senin değerini unutacak kadar aptal biriyim!"
Gözlerinden hızla yaşlar akmaya başlamıştı.

Ellerimi yanaklarına yerleştirip akan gözyaşlarını sildim.
"Değilsin." diye fısıldadım.

"Öyleyim! Sana güvenmedim, inanmadım, koruyamadım..."
Alnını omzuma yerleştirip hıçkırarak ağlamaya başladı.

Elimi saçlarında gezdirip onu sakinleştirmeye çalıştım.
"Anladım şimdi beni neden affetmediğini..." dedi sessizce.

O an, gerçekten de onu kaybetmemem gerektiğini bir kez daha anlamıştım.
O an bana güvenmemesi, birbirimize öylesine hakaretler etmemiz bile umrumda değildi.

Onun o masum hıçkırıklarını duydukça onu kırdığım için, bizi bu hale getirdiğim için kendime lanetler okuyordum. Asıl aptal olan o değil, bendim...

"Holland, iyi misin? Sana bir şey oldu mu?" dedi nefes nefese yanımıza gelen Clay.

Dylan benden yavaşça ayrıldı ve sırtını nize çevirip yaşlarını kuruladı.
Ben ise gülümseyip Clay'e sarıldım.
"Sana çok teşekkür ederim. Sen olmasan n'apardık bilemiyorum..."

Gülüp sırtımı sıvazladı.
"Ne demek, görevimiz."

Dylan yavaşça Clay'in yanına ilerledi ve elini Clay'in omzuna yerleştirdi.
"Öncelikle, önceden olanlar için kusura bakma. Sizi dinlemeyip olayları iyice batırdım."

Clay de elini Dylan'ın omuzuna yerleştirdi. "Sorun değil."

"Ve eyvallah. Yani... az önce yaptıkların için."

(Yazar Dylan&Clay shiplemeye başladı jskfjoskf)

İkisi de gülümsediler.
Onların barışması beni o kadar mutlu etmişti ki ikisine aynı anda sarıldım.
Kahkaha atmaya başladıklarında ben de güldüm.

Uzun zamandır böylesine gülememiştik, ha?

_

Bir türlü bölüm yazamayan bu ponçik Nisa zaman bulabilmiş mi sonunda?
Aaaaa

Alone IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin