~ Little Pleasures ~

121 13 4
                                    

(Küçük Zevkler)

- Deniz -

Onunla uyumak mı daha güzeldi, yoksa onunla uyanmak mı bilemiyorum. Birlikte uyandığımız her sabah, ılık koynunda onun uyanmasını beklerken bunu sık sık düşünürdüm kamptan beri.

Bu sabah da yine her zamanki gibi ondan önce uyanmış; heykel gibi kusursuz yüzünü seyrederek bunu düşünüyordum. Stor perdenin aralıklarından vuran sabah güneşi, saçlarına düşüyordu. Gün ışığı, dalgalı kızıl tutamların arasındaki sarıları iyice parlattığından, kıvılcımlar saçarak yanan bir yangın gibi görünüyordu saçları. Antik çağlarda, kızıllara neden 'kissed by fire' (ateşin öptüğü) denildiğini şimdi çok daha iyi anlıyordum.

Ben bunları düşünüp hayran hayran onu seyrederken, derin bir nefes aldı ve kaşlarını kaldırıp yavaşça araladı gözerini. Birkaç kez kırpıştırdıktan sonra tamamen açtı ve şöyle bir etrafa baktı. Beni görünce gülümsedi ve o inanılmaz çekici uykulu sesiyle "Günaydın." diye mırıldandı.

"Günaydın havuç kafa!" dedim ve çenesinin altından öptüm. "Tshhh" diyerek güldü ve alnımdan öptükten sonra beni kendine iyice yapıştırarak bana bakmaya devam etti.

Dayanamayıp, çenesinden başlayarak dudaklarına varana kadar küçük öpücükler kondurmaya başladım ve dudaklarına geldiğimde bir an durup, elimi saçlarına daldırarak onu öpmeye başladım.

Öpüşmemiz bittiğinde ona bakıp; "Kahvaltıyı da aradan çıkarmış olduk." dedim kıkırdayarak.

"Kahvaltıda bu kadar az yediğini bilmiyordum?" diyip göz kırptı.

"Ayyy terbiyesiz!"

"Hahaha! Biliyosun, ben oburun tekiyim, kolay kolay doymam."

"Bilmez miyim koca oğlan! Ama okula gidicez."

"Üff evet..." diyip dudaklarını büzdü.

Büzdüğü dudaklarına bir öpücük daha kondurup yavaşça döndüm ve doğrularak oturur pozisyona geçerek saatime uzandım. 7:17'ydi. Servis 7:40'da sitenin önünde oluyordu. İlk ders de 8:00'de başlıyordu.

"Haaa! Geç kalıcaz! Kalk kalk kalk!" diyip Alex'i dürtüp çekiştirdim.

O, "Mmmmpppffhhh" diyerek gerinirken ben yataktan atlayıp banyoya yöneldim.

Okula gitmeye bayıldığımdan değil; ama önceden bildirmeden ilk derse dahi gitmediğimizde, direk ailemize telefon açıyorlardı. Yoksa okulu kırıp, bütün günü yatakta Alex'le geçirme fikri elbette çok daha cazipti benim için.

Hızlıca giyindikten sonra, mutfakta annemin evden çıkmadan bize hazırladığı kahvaltılıklardan atıştırdık ayak üstü ve kendimizi yaka paça dışarı attık. O kadar aceleye rağmen, asansörde aşağı inene kadar öpüşmeyi de ihmal etmemiştik.

Sitenin kapısına doğru hızlı adımlarla ilerlerken servisin yanaştığını görmüştüm. Aniden koşmaya başladım. Alex de bana uydu ve arkamdan koşmaya başladı. Kendimizi nefes nefese servise atıp oturduğumuzda, Alex bana dönüp "İyi de niye koştuk ki? Adam bizi görmüştü zaten?" diye sordu.

"Sen Halil abiyi tanımıyosun. 5 saniyeden fazla beklemez, basıp gider!" dedim.

***

O gün okulda; son sınıflar hariç bütün sınıflara, Aralık ayının hemen hemen ortasından yılbaşına kadar sürecek noel tatilinin yedi günlük kısmında okulun düzenlediği Fransa gezisi broşürleri dağıtılmıştı. Beş gün Paris, iki gün Strasbourg, yol, konaklama, müzeler, galeriler, günlük geziler, yeme içme vs.. düşünüldüğünde, fiyatı da hiç fena sayılmazdı.

| Aurore Boréale | BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin