Yavuz'un Kalbi Atıyor

109 4 0
                                    

Öte yandan köylüler askerlere çoktan öğretmenin kaçırıldığını söylemiş askerler her yerde Hande'yi arıyorlardı.
Yavuz'un yanında Rıza, Leyla, Ferit Sami, Haluk ve Zehra vardı. Sami binbaşı, Zehra doktor, Rıza Yavuz'un sağ kolu diğerleri ise devamlı birlikte çalıştığı insanlardı.
-Köye kırk yılın başı bir öğretmen geliyor . Onu da biz koruyamıyoruz öyle mi? Tabi bu köye öğretmen gelmez.
-Komutanım yapmayın böyle. Bulur kurtarırız öğretmeni , dedi Rıza.

İçeriye Haluk girdi.
-Komutanım bulduk yerlerini.
-Nerdelermiş? Hemen gidelim.

Birkaç saat sonra...

Selim oturmuş gözleriyle Hande'yi süzüyordu. Hande ise korkuyordu. Ne de olsa bir teröristti karşısındakiler.
Aniden kapı açıldı.
-Selim abi askerler geliyor kaçmamız lazım.
Selim bunu duyar duymaz Hande'ye baktı. O dağda kendisiyle gelemezdi. Dağ hayatına alışık değildi fakat burada durursa da Yavuz onu görecekti ve sevecekti. Sultan olsa güvenir koyardı fakat bu yeni öğretmen henüz kendisin sevmiyordu. Hadi öğretmen de Yavuz'a aşık olursa o zaman Selin dayanamazdı. Hande'nin kolundan tutarak kaçıyordu. Hande ise gitmek istemediği için Selim'i zorlaştırıyordu.
-Geldiler yürüsana.
Hande birşey demiyordu. Bunlar oyalanırken Yavuz'da yanlarına kadar gelmişti.
Yavuz:Bırak kızı Selim.
-Bırakmam biz kızla birlikte gideceğiz.
-Kızı almadan şurdan şuraya gitmem.
-Gel de al öyleyse.
Yavuz'un bir şekilde Hande'yi alması lazımdı. Selim Hande'yi çekiştiriyor fakat Hande yerinde sabit durduğu için gidemiyordu. Yavuz o anda atak yaptı ve tabancanın önüne kendisini atarak Hande'yi çıkardı. Selim ateş edecekti fakat mermisi bitmişti. Mecburen kaçmak zorunda kaldı.
Hande şimdi kahramanına bakıyordu. Hande için tabancanın önüne atlamıştı ya şu anda dünyanın en büyük adamı Yavuz'du Hande'nin gözünde. Bir İstanbul'daki erkek arkadaşlarını düşünüyor bir de Yavuz'a bakıyordu. Onların hiç biri kılını kıpırdatmazdı. Yavuz'u sevmişti Hande.
Yavuz daha değişik duygular içindeydi. Karşısındaki Sultan'dı fakat Sultan gözlerinin önünde can vermişti. Yavuz sessizce "Sultan" dedi.
Hande karşılık vermedi çünkü duymamıştı bile. Hande ve Yavuz birbirlerine bakıp düşünürken arkadan diğer askerler gelmişti bile. Onların birbirine bakışını gören Rıza küçük bir öksürükle lafa girdi.
-Hoşgeldiniz öğretmen hanım. Adınız ne ve nerden geldiniz?
Bu sözleri duyan Yavuz irkildi. Tabi ya adı ne diye düşünmeye başladı. İçinden defalarca aferin ulan Rıza diye geçiriyordu.
-Hoşbuldum. Adım Hande, İstanbul'dan geldim.
Hande'nin bu kibar ses tonu ve konuşması orda bulunan kadınları dahi etkilemişti. Çok kibar olduğu sesinden belliydi. Yavuz'un beyninde ise sürekli bu cümle tekrar edip duruyordu.
Rıza:Sesinizden anladığım kadarıyla çok nazik büyümüşsünüz. Burada dayanabilecek misiniz?
Yavuz cevap verdi.
-Sanane Rıza. Biz görevimizi yaptık gerisini Sultan hanım kendisi bilir.
Hande:
-Siz bana Sultan mı dediniz?
Şimdi herkes onları izliyordu.
-Şey şey ben.
-Tamam biliyorum açıklama yapmanıza gerek yok az önce giden teröristte bana Sultan demişti.
-Eee başka ne dedi?
-Niye bu kadar önemli Sultan?
Ortalık gerilmişti. Komutan askerlerin önünde anlatmayı istemiyordu. Lafı değiştirmek zorundaydı.
-Zehra, Leyla kızlar öğretmen hanımda sizlerle lojmanda kalsın. Bu köyde öğretmeni yaşatmazlar. Gözümüz onun üzerinde olsun arkadaşlar.
Askerlerin hepsi birden.
-Emredersiniz komutanım.
......

Selim korkuyordu. Hande'yi kaybetmekten daha doğrusu Sultan'ı kaybetmekten korkuyordu ama elinden gelen birşey yoktu. Kendisinin terörist olması nedeniyle Hande orda güvendeydi ancak Hande'yi yinede adım adım takip edecekti.
.......

Artık Hande'de lojmanda kalıyordu. Okula gidip geliyor öğrencileriyle çok eğleniyordu. Az biraz kızdı mı hemen kürtçeye bağlıyorlardı. Hande ise onlara İngilizce karşılık veriyor sonra çocuklar ne dedin diye donakalıyordu. Hande onların o suratını gördükçe mutlu oluyordu. Bu çocuklar öğrenmeye çalışmaya alışık değillerdi. Sık sık okuldan kaçma teşebbüsünde bulunuyorlar Hande yakalayınca da hasta taklidi yapıyorlardı. Hande ise o anda her zaman yanında bulundurduğu sahte iğneyi çıkarıyor çocuklar iğneyi görür görmez şıp diye uyanıyorlardı. Daha neler neler..
Hande alışkındı bu tarz çocuklara. Afrikadaki öğrencileri de ilk başlarda böylelerdi. Hande çocukları çok seviyordu. Hele böyle medeniyetten uzak kalmış bakımsız çocukları daha çok seviyordu.
Çocuklar ise ömürleri boyunca ilk defa öğretmen görmüşlerdi. Onlar için öğretmen bir cumhurbaşkanı kadar değerliydi. Hande'ye uzaydan gelmiş gibi bakıyorlardı.

Pazar günüydü Hande'nin lojmanda tek başına canı sıkılmıştı. Burada da yer bilmez yol bilmezdi. Mecburen el mahkum oturup ders çalışıyordu. Hafta içi anlatacağı derslere göz gezdiriyordu ki zil çaldı. Gelen kimdi ki? Bu saatte askerler gelmezdi. Acaba öğrencilerinden birimiydi?

Korkarak kapıya yaklaştı. Pısırık bir sesle "Kim o." dedi. Gelen ses tanıdıktı.
-Benim komutan, öğretmen hanım.
Hande'nin yüreğine su serpilmişti. Yavaşça kapıyı aralayarak.
-Ne oldu kötü birşey mi var?
-Yok Hande Hanım günlerdir teröristleri arıyoruz fakat tek bir ipucu bulamadık.
-Eee.
-Düşündük ki onların hedefi sizsiniz o yüzden size gelirler bu yüzdende size bundan sonra ben eşlik edeceğim.
-Dışarda kaldınız lütfen buyrun.
Hande kibar bir şekilde eve almıştı misafirini. Yavuz ise Hande'yi ve hareketlerini izliyordu. Bu Sultan değildi apaçık belliydu. Giyim tarzı, konuşması, gülüşü hatta podyumda yürür gibi yürüyüşü...
Birkaç saat geçmişti. İkisinin de ağzını bıçak açmıyor sadece birbirlerine bakıyorlardı. Hande alışık değildi bu tarz durumlara, sıkılmıştı.
-Eee komutan bakışlarınla beni süzmen bitti mi?
Komutan utanmıştı.
-Şey ben özür dilerim.
-Bey efendi hazretleri de çok utangaçmış. Neyse üzerine gelmeyeceğim, madem beni size zimmetlediler bana yardım eder misiniz?
-Ne konuda?
-Evde sıkılıyorum. Dışarıya çıkmak istiyorum ama tek başına da yer bilmiyorum iz bilmiyorum.
-Benimde seni gezdirmemi mi istiyorsun?
-Evet, eğer bana bu iyiliği yaparsanız size çok teşekkür ederim.
-Peki öyleyse bayanlar önden.
-Mersi.

Gün boyunca tüm şehiri gezmişlerdi. Ayaklarına kara sular inmişti her ikisinin de. Yavuz ilk defa bir kızla gezdiği için bu işten çok keyif alıyordu. Hande ise her ne kadar kendisini tutsa da her zamanki şımarık çocuk tavırlarındaydı. Bu tavırları Yavuz'u hem güldürüyor hem eğlendiriyor hem de düşündürüyordu.
-Sizin buralarda hep dağ, orman mı var gezilecek?
-Öyleymiş.Bende yeni görüyorum.
-Doğallığı severim ama birşey soracağım?
-Buyur küçük hanım.
Durakladı Hande. Ona buyur küçük hanım diye sadece babası ve dadısı derdi. Başka kimse diyemezdi, dememeliydi ama şu anda bunu sorun yapacak değildi.
-Yeni görüyorum derken daha önce gezmediniz mi?
-Bakın küçük hanım ben askerim. Benim iznim olmaz. Benim vatanım olur.
-Ailenizle yıllık tatil yapıyorsunuz die duymuştum.
-Aile, diyerek yüzüne acı bir gülümseme oturtmuştu Yavuz.
Hande ise deneyimli bir kızdı insan psikolojisinden iyi anlardı. Yavuz'un yüzünden anladı birşeylerin ters gittiğini ve Yavuz'a adım adım yaklaşarak elinden tuttu.
-Şey ben özür dilerim asker bey aslında sizi kırmak istemiyordum.
Yavuz şok olmuştu. Ellerine bakıyordu. Sonra kafasını kaldırıp Hande'nin o güzel gözlerine. Kendisinin cesaret edemediğini karşısındaki kız hem de kız haliyle cesaret edebiliyordu. Hande Yavuz'a biraz daha yaklaşsa Yavuz bağıracaktı "Seviyorum Seni" diye. Kendisini o şekilde hissediyordu.
Hande için durum dostluktan öteye değildi. O yüzden pek önemsemedi.
İkisi bu haldeyken arkalarından gelen bir silah sesiyle irkildiler.

İntikam İçin SavaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin