Herkesi mutlu etmek gülümsetirdi yüzünü. Bayılırdı başkalarının kahkağa sebebi olunca. Yüzü gülerdi onunda, mutluluk kaynağının bu olduğuna inanırdı. Yeri gelirdi, mutsuz birine yardım eder, şaklabanlık yapıp onu güldürürdü. Yeri gelirdi, dünyası üstüne çökmüş gibi hisseden birinin yanına gider, ona fikirler sunup yardım ederdi. Hep yardım ederdi ama hiç yardım almayı kabul etmezdi. "Karşılıksız yardım yapıyorum ben, borçlu gibi hissetmeyin lütfen" derdi herkese. İçinde bir boşluk vardı ama onun, ne kadar mutlu olsa da, yardım ettiği için iyi hissetse de o boşluğu bir türlü dolduramazdı. O boşluk sanki bir buz kütlesi gibiydi. Çözünmek bilmeyen, erimeyen bir buz kütlesi. Ne zaman aklına gelse, hep kalbinin tam noktası ağrırdı. Çok acırdı ama bunun için birşey yapamazdı. Aslında üzülürdü buna, o kadar yardım etmesine rağmen kendisi zor duruma düştüğünde yardım isterdi, ama gidipte birinden istemekten çekinirdi. Kimse de çıkıp ona kendi isteğiyle yardım etmezdi. Bu onun suçuydu, kendisi herşey yolunda gibi davranırdı. Her zaman neşeli görünüp yardım ettiği için kimse anlamazdı onun kalbindeki boşluğu. Anlatmaktan da korkardı yalnızlığını. Korkardı çünkü yargılanmak istemezdi. O da devam etti mutlu gibi davranmaya, "belki alışırım" diye düşünürdü. Sonunda sadece kendine zarar verdiğini anlayınca kendinden nefret etti, yapmaması gereken bir şeyi yaptığı için ve kendini zor duruma düşürdüğü için kızdı kendine. Sonradan fark etti ki, birine anahtarı vermeden, kalbindeki soğuk kilidi açmadan mutlu olamazdı. Yapabilir miydi ki ? Yeterince güçlü müydü ? Korkularından kurtulabilir miydi ? Açıldığı zaman onu yargılayacaklar mıydı ? Bir çukura düşmüştü beyninde, emin değildi ama yardım için açılması gerekirdi. "Ben hep yardım ettim. Neşeli göründüm. Benim üzgün olduğumu görüp üzülmelerini istemiyorum." diye düşündü. Zaman içinde mutluluğu kırıldı, her gülümsediğinde suratında acıklı ama tatlı bir tebessüm oluşuyordu. Bunu fark edenler ellerini uzattı ama o korktu, onların elini tutmadı. Kalbi gittikçe daha çok ağrıyor, gün geçtikçe daha çok ağlamak istiyordu. Sonunda çareyi yüzleşmekte buldu. Ona uzatılan elleri tuttu. Kendini onların ellerine bıraktı. Zaman içinde rahatlamış hissetti. Bazı tuttuğu eller ona çok yardım etti fakat bazıları sırtından bıçakladı. O yine de mutluydu. Can yoldaşı gibi gördüğü çok az kişi vardı. Buna rağmen onlara rahatlıkla güvenebilip, kendini onların kollarına bırakabilirdi. Hep arkasına saklandığı duvarı yıkmıştı, artık suratında içten tebessüm vardı. Artık kalbindeki boşluğun sebebini biliyordu. İhtiyacı olan tek şey güveneceği biri, sarılıp omzunda ağlayabileceği arkadaşlardı. Kalbindeki boşluğu öyle doldurmuştu. Yine de aklında, bir köşede onlara tam anlamıyla güvenemiyordu. Güvenebileceği tek bir şey vardı. Sadece O'ndan vazgeçmezdi. O'nun asla kendisini bırakmayacağını biliyordu. O'nun eşi benzeri yoktu. Kalbi bir tek ona aitti. Sahip olduğu arkadaşları için O'na teşekkür ederdi her akşam. Durup sakince düşününce kendi kendine gülümsedi ve rahatlıkla bir iç çekti. "Kim bilir benim gibi kaç tane üzüntüyle boğuşan insan var bu acımasız Dünya'da... hislerini açmaktan korkan, bir yardım eli bekleyen." Sonradan gözlerini kapattı ve düşündü kendi kendine "kim olursa olsun, sebebi önemli değil, elimden geldiğince herkesin gülmesini istiyorum. Yardım etmek istiyorum. Herkes içtenlikle gülümsemenin, gerçek dostluğun, güvenin ve umursanmanın nasıl bir his olduğunu tatmalı. Bu mükemmel duygu bir kere bile olsa tadılmalı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısa hikayeler
Non-FictionBu kitabın her bölümü diğerinden bağımsız, farklı konular ve farklı insanlarla oluşan bir hikaye kitabı olacak.