YILDIRIM ORDUSU
Kapıya vurulan yumruk sesiyle uyanmıştı herkes, birde o cırtlak sesiyle "Koğuş Kalk" demesi yok muydu, bütün askerleri sinirlendiriyordu. Askerlerin içlerinden küfür saydırdıkları besbelliydi. Celal komutan hâla kapıya yumruk atıp askerleri daha da sinirlendiriyordu. Askerler hızla üstünü giyiniyor birde Celal komutanın aşağılamalarına katlanıyordu. Tüm koğuş sadece 10 dakikada hazırlanmıştı, bütün askerler bu sefer oldu diye düşünürken birden komutan konuşmaya başladı.
Celal Komutan: ''Sizi gidi tembeller 10 dakikada hazırlanılır mı be? Şuan bir saldırı olsa düşman burayı 10 dakika içinde talan eder. Sizden adam olmaz!
5 dakika içerisinde herkes içtimada olsun! Yoksa elimden geldiğince ağır cezalar veririm.''
Dedi ve söylenerek dışarı çıktı. Askerler bahçeye çıktığında komutan oradaydı, hızlı bir şekilde sıraya geçtiler ama bir kişilik yer açıkta kalmıştı. Hiç kimsenin geç kalmak istemediği bu içtimaya birisi geç kalmıştı. Celal komutan "kim bu deli yürek" diye önündeki askere sordu. Asker arkadaşını satmamak için;
-''Bilmiyorum komutanım.'' Diye cevap verdi. Bir asker nasıl olurda aynı koğuşta kalan arkadaşını tanımazdı. Celal komutan yalan söylediğini anlamıştı, sonuçta yılların tecrübesi. Kim olursa olsun bir askerin gözlerinden her şeyi anlardı.
Celal komutan başka bir askere sormayı tercih etti. O kişi koğuşta kimsenin sevmediği Onbaşı Mehmet'ti.
Celal Komutan: ''Söyle bakalım Mehmet bu geç kalan kim?''
Onbaşı Mehmet: ''Yiğit Türkoğlu'dur komutanım.''
Hemencecik arkadaşını satmıştı. Onbaşı Mehmet yerine geçerken onunla birlikte Yiğit'te içtimaya gelmişti, çok korkuyordu komutanın neler yapabileceği bir bir aklından geçiyordu ve kendisini komutanın azarlamasına hazırlıyordu.
Celal komutan Yiğit'in gözlerinin içine sertçe baktı, âdeta gözleriyle azarlıyordu. Bu bile yetmişti Yiğit'e, komutanlara olan saygısını ve üslubunu herkes bilirdi. Çok efendi bir gençti, Celal komutan da öyle düşünüyordu. Herkes Yiğit ne ceza alacak diye beklerken komutan Mehmet'i yanına çağırdı.
Celal Komutan: "Mehmet bugün ve yarın tam gün nöbet tutacaksın, yemek yemeye gelmeyeceksin, tuvalete dahi gitmeyeceksin. Anlaşıldı mı asker?! "
Onbaşı Mehmet: "Emredersiniz komutanım."
Bütün askerler şaşırmıştı.Celal Komutan: "Böyle haysiyetsiz insanlar yarın bir gün savaş çıktığında sizi de satar, ülkeyi de satar! Savaşta tek güveneceğiniz kişi arkadaşınızdır, arkanızı kollayacak tek bir arkadaş... " Dedi ve başını sağa sola sallayarak oradan uzaklaştı.
Askerler şimdi komutanın Mehmet'e neden ceza verdiğini anlamışlardı. Haklıydı da ceza almalıydı.
Celal Komutan askerler tarafından pek sevilmese de işini iyi yapan biriydi. İçinde dolu dolu bir vatan sevgisi vardı. Tek derdi askerler iyi yetişsin, disiplinli, korkusuz ve cesur olsun.
Celal Komutan odasına gidip içtimada geç kalan Yiğit'i çağırması için askeri gönderdi.
Biraz sonra Yiğit askerle birlikte gelmişti.
Yiğit: ''Beni çağırmışsınız, emredin komutanım!''
Celal Komutan: ''Rolünü güzel oynadın evlat, aferin sana. Kimin iyi kimin kötü olduğunu bu sayede anlamış olduk.''
Yiğit: ''Teşekkür ederim komutanım.''
Celal Komutan: ''Sana bugün çarşı izni verdim git dolaş gel, kimseye de bu konu hakkında bir şey söyleme!''
Yiğit: ''Anlaşıldı komutanım.''
Yiğit o gün çarşı izni sayesinde her şeyden çok sevdiği, tek yaşam kaynağı sevgilisi Elif 'in yanına gitti. Sevdiceğini 2 gün erkenden göreceği için çok mutluydu ona bir buket yaptırarak sürpriz yapmak istedi fakat cebinde 5 kuruş parası yoktu.
Yiğit 'in ona para yardımı yapacak ne bir ailesi vardı ne bir akrabası. Yiğit küçükken babası üç kuruşluk maaşı için öldürülmüş, annesi ise şifası olmayan hastalıklara yakalanarak vefat etmişti. O zamanlar küçük Yiğit 'e kimse sahip çıkmamıştı, amcasının tek yaptığı iyilik onu çocuk esirgeme yurduna bırakmış olmasıydı.
Yiğit nihayet sevgilisinin evinin önüne gelmişti fakat çok istediği çiçeği alamadığı için biraz buruktu.
Her nedense ailesi Yiğit 'i istemiyor bir türlü kabullenmiyorlardı. Oğlanın ne bir işi var nede bir ailesi, sokaklarda büyümüş ne olduğu belli olmayan bir herife kızımızı vermeyiz, diyorlardı. Ama kızları böyle düşünmüyordu, oda Yiğit 'e delicesine aşıktı, her anını onunla geçirmek, onunla evlenmek istiyordu.
ARKADAŞLAR 1. BÖLÜMÜ KISA KESMEYİ DÜŞÜNÜYORUM ÇÜNKÜ YAZDIKÇA DEVAMI GELİYOR, BİR İKİ PARAGRAF DAHA YAZIP BİTİRİYORUM.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldırım Ordusu
ActionRomanımız "Yıldırım Ordusu" lakabıyla ün salmış bir grup askerin hayat hikayesini anlatmaktadır. Dolgun savaş deneyimi, heyecan ve gerilim sizleri bekliyor. Bahsi geçen kisilerin, kurumların v.b şeylerin gerçekle bir alakası yoktur. Tamamen hayal...