48

4.9K 397 111
                                    

Hava kararmaya başlarken saatlerdir izlediğim gökyüzünden gözlerimi ayırdım. Neredeyse tüm öğleden sonrayı ıssız bir parkın bankında oturarak geçirmiştim. Kaçmak istemiştim. Herkesten, her şeyden kaçmak...

Bu güne kadar zihnimden bir kere bile şüphe etmemiştim. Evet, bazen istemediğim şeyler düşünüyordu. İstemediğim sözcükleri atmosfere bırakıyordu veya istemediğim şekilde hareket etmeme neden oluyordu ama o hastalıklı değildi. Ben hastalıklı değilim. Asıl hastalıklı olan Semaydı. Kendini olmayan bir aşka inandırmıştı. Benim değil, onun bir psikoloğa ihtiyacı vardı. Fakat yine de bana sergilediği davranış canımı sıkmıştı. Hiçbir zaman insanlara kötü davranmak istememiştim. Ne kadar kötü olurlarsa olsunlar onları anlamaya çalışmıştım. Deniz hariç, kimsenin kalbini isteyerek kırmamıştım. Lakin Sema, özenle sergilediğim davranışlarımı yıkmıştı. Ah, onu öldürmek bile istiyordum. Hayatıma onun gibi bir insan soktuğu için Deniz'i de öldürmek istiyordum.

Derin bir nefes aldım ve soğuktan uyuşmuş bedenimi oturduğum banktan kaldırdım. Deniz'e öfkeyle mesaj attıktan sonra kapattığım telefonumu tekrar açtım. Annem, Deniz'e bu şekilde davrandığımı öğrenseydi kesinlikle beni evlatlıktan reddederdi. Fakat bu hiç umrumda değildi. Deniz'in en az benim kadar kırılmasını istiyordum. Bencildim ve haksızlık yapıyordum. Kötü bir kızdım ama bunları yapmaktan geri duramıyordum. Biraz olsun kalbimin acısını dindirmek istiyordum. İçten içe Deniz'e duyduğum şefkatin ölmesini istiyordum.

Telefonumu açtığımda açık olan internetim sayesinde gelen mesaj bildirimlerine bakmadan Güneş'i aradım. Bir süre sonra kızgın sesi kulaklarıma doldu.

"Sonunda! Yosun, neredesin sen? Çıldıracaktım, burada."

"Eve gidiyorum. Okul çantam sendeyse getirir misin? Test kitaplarım orada kaldı," dedim hiçbir şey olmamış gibi.

"Eve git. En az yarım saate geliyorum."

------

"Bu kız canına mı susadı?"

Güneş, şiddetle oturduğu sandalyeden kalktı. Yavaşça başımı yana doğru eğdim. Apartmanın önüne geldiğimde Güneş'in de orada olduğunu görmüştüm. Aslında niyetim çantayı alıp gitmesini sağlamaktı fakat o apar topar ortadan kayboluşumun nedenini öğrenmeden buradan gitmeyeceğini açık bir şekilde dile getirmişti. Onunla odama kapanmış bugün Sema ile olan konuşmamızı anlatmıştım.

"Hah, inanamıyorum. Bu kız, bu kadar özgüveni nereden edindi?"

Cevabını bildiğim bir soruyu sorduğu için gülümsedim.

"Tabii ki, Deniz sayesinde." Alayla söylediğim cümle Güneş'in kaşlarını çatmasına sebep oldu.

"Deniz mi? Ne alaka?"

"O çok sevdiğiniz Deniz, ona benimle bu şekilde konuşabilecek kadar yüz verdi çünkü," dedim gülerek.

"Yosun, bak-"

Susması için elimi kaldırdım. Bu sefer onu savunacak hiçbir söze izin vermiyordum.

"Kendini biraz olsun benim yerime koy, Güneş. Lütfen, artık biraz kendinizi benim yerime koyun. Deniz sizin için suçsuz bir melek olabilir ama her şeyin sorumlusu o. Deniz olmasaydı Sema benim hayatımın önünden bile geçemezdi. Deniz, onunla ilgilenmeseydi bugün bu şekilde aşağılanmayacaktım."

Güneş kafasını yavaşça salladı. Söylediklerimi içten içe kabul etmediğini biliyordum. O, tarafını çoktan seçmişti. Bunun için onu suçlayamazdım. Suçlayacağım tek kişi Deniz'di. İstediği olmuştu. Bu hayatta gölgem ve ben tek başımıza kalmıştık. Nefretim katlanırken hiç hissetmediğim bir duyguyla bedenim tutuştu. İntikam, daha önce bana defalarca uğramak isteyen bir duyguydu. Lakin, bu zamana kadar buna izin vermeyen bir kalbim vardı. Her şeye rağmen kalbimin, kırılan parçalarının tekrar düzeleceğine dair bir umudu vardı.  Fakat artık o umutun öldüğünü hissedebiliyordum. Bizi, bizden başka kimse düzeltemezdi.

------

Ozan Deniz: Benden her gün uzaklaşmana deli oluyorum.

Ozan Deniz: Sema'nın sana teklif ettiği şeyi biliyorum.

Ozan Deniz: Sen, hasta değilsin.

Ozan Deniz: Yemin ediyorum ki o taktığı kalıpların hiç biri sen değilsin.

Ozan Deniz: Onun adına senden özür diliyorum.

Çakıl: Boşversene

Çakıl: Artık bir önemi kalmadı.

Çakıl: Bende senden özür dilerim.

Çakıl: Sana yüklendim.

Ozan Deniz yazıyor...

Ozan Deniz çevrimiçi.

Ozan Deniz yazıyor...

Ozan Deniz: Beni suçladığını biliyorum.

Ozan Deniz: Beni başından atmak için bunları diyorsun.

Çakıl: Hayır, Deniz :)

Çakıl: Söylediklerim de samimiydim.

Çakıl: Seni suçlamaktan sıkıldım.

Çakıl: Yara almaktan bunaldım.

Çakıl: Seni sevememek kırılan kalbimi daha da kırmaya başladı.

Ozan Deniz: Beni sevmeni istemiyorum, Yosun.

Ozan Deniz: Senden istediğim şeyi biliyorsun. Bırak, bilmeden yıktığım binaları yeniden inşa edeyim.

Ozan Deniz: Bırak o bozulmuş kalbini ben iyileştireyim.

Çakıl: Çok yoruldum.

Ozan Deniz: Biliyorum, güzelim.

Çakıl: Zihnimden biraz olsun çıkamaz mısın?

Ozan Deniz: Sende benimkinden çıkarsan, neden olmasın?
Görüldü.

YN/ Yosun, bipolar mısın ya da bunların hepsini bilerek mi yapıyorsun? Hayır bende bileyim de kendimi ona göre hazırlayayım.

* Green Day- Boulevard of Broken Dreams

YOSUN |TextingWhere stories live. Discover now