Onu nasıl görürsem o olurmuşmuş. Beni bu evde alıkoyan bir adamı cennet olarak görmem mümkün müydü acaba? Cevap vermeyip kapıyı kapattım. Üzerimdekilerden kurtulup rahat birşeyler giydikten sonra yatağa uzanıp bugün olanları düşündüm. Bebeğime sıkı sıkı tutunup beni bırakma dedim. Galiba bu söylediğim son cümleydi çünkü göz kapaklarım yavaş yavaş kapanıyordu.
Gözlerimi yeni bir güne açarken içimde tuhaf bir sevinç vardı. Bunun geceyi kabussuz bitirmemden kaynaklı olduğunu düşündüm. Kısa bir duşun ardından aşağı indim. Şeytancık masada kahvaltı yapıyordu. Aklıma gece söyledikleri gelince ona görünmeden tekrar yukarı çıkmayı düşündüm fakat biraz geç kalmıştım.
"Günaydın başbelası"
"Günaydın"
"Gecen nasıldı, kabus gördün mü?"
Sanane!
"İyiydi, görmedim"
"Sevindim"
Kaşlarımı çattım. Acaba merdivenlerden düşüp kafasını mı vurmuştu. Çünkü böyle düşenceli bir adam değildi. Hiç birşey demeden mutfağa geçtim. Sultan hanım portakal sıkıyordu.
"Günaydın Sultan hanım"
"Günaydın yavrum"
"Hayırdır şeytancık bugün pek bi tatlı!'
"Niye, ne oldu?"
"Gece kabus görmedim diye sevindi"
"Bakma onun öyle kabasaba hallerine aslında pamuk gibi yüreği vardır"
"Nasıl bir pamuksa bu? Gdo'lu pamuk baksana zorla tutuyor beni bu evde"
"Hadi kızım hadi, kahvaltı yap bak yavrun acıkmıştır"
Acıkmıştım gerçekten de bu yüzden uzatmayıp söylediğini yaparak salona döndüm. Şeytancık mutfakta olduğum sürece kahvaltısını yapıp çıkmıştı sanırım çünkü ortalar da gözükmüyordu. Sultan hanım kahvaltılıkları hazırlarken bende salon da dans etmeyi tercih ettim. Televizyondan bir şarkı kanalı açıp etrafımda deli gibi dönüyordum. İçimde biriken enerjiyi bu şekilde atmaya çalışıyordum. Dışardan komik durduğumu biliyordum ama kimse görmediğine göre sıkıntı yok diye düşünüyordum. Keşke düşündüğüm gibi olsaydı!
"Dans konusunda ciddi dersler alman gerekiyor başbelası"
"Sen ne zamandır oradasın?"
"Galiba bu eziyete başından beri katlanıyorum"
Rezil olmuştum. Durup izlemişti bir de, tabii ki dalga geçmek içindi. Ben bu adama tatlı mı demiştim? Kesinlikle uyuzun tekiydi.
"Sen işe geç kalmıyor musun?
"Patron benim. İstersem hiç gitmem ve... Senin komik ördek dansını izlerim ki bunun yerine iş yerinde sabahlamayı tercih ederim"
"O zaman gitsene. Neden hala orda durup bana laf yetiştiriyorsun?"
Sakin sakin oldukça yavaş bir biçim de bana doğru yürüdü. Duracağını tahmin ettiğim yerde durmayıp daha da yaklaştı. Aramızda bir nefes kadar mesafe vardı.
"Yine kaşınıyorsun çirkin ördek yavrusu. Sana nasıl konuşman gerektiğini öğreteceğimi düşünüyorum"
"İnsan bilmediği şeyi bir başkasına öğretebilir mi?"
Sakin kalmaya çalışır gibi bir hali vardı. Gözlerini kapatıp kısa bir süre kapalı tuttu. Sonra o derin maviliklerini yine sundu. Neden çenemi kapalı tutamıyordum ki? Bu düşünceden dolayı kendimi azarladım. Neden çenemi kapalı tutacakmışım ki? Ölmemek için diye bağırdı içimdeki ürkek Zeynep.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Tutulması
General FictionSatılmaya alışmış ruhum bunu reddediyordu. Bir adam karısını satar mıydı? Peki bir baba daha doğmamış bebeğinden vazgeçebilir miydi? Babamın beni bu adama sattığını hatırlayınca ürperdim. Önce babam tarafından şimdi de kocam! tarafından satılıyordum...