Titreyen bacaklarımla havaalanına hızlı bir giriş yaptım. Sanki ne kadar çabuk yürürsem, o kadar hızlı kavuşacaktım ona. Tam 7 yıldır kardeşim olan Su'yla yollarımızın ayrılması için İngiltere'de yaşıyordum. Fakat artık Türkiye'ye dönmenin, hayattaki en değer verdiğim kişiye kavuşmamın vakti gelmişti.
Biletimi almak için danışmaya doğru temkinli ve hızlı adımlarla ilerliyordum. Danışmada 19-20 yaşlarında, oldukça güler yüzlü bir kız karşılamıştı beni.
"Hoşgeldiniz efendim. Kimliğinizi alabilir miyim?" Ah, tabi ya! Bileti alabilmem için kimlik gerekiyordu ve kim bilir kimlik çantamın hangi köşesindeydi.
"Tabi. Bir saniye." Danışmadaki kıza bir işareti yapıp elimle çantamın içini karıştırmaya başladım. Kız da o sırada bilgisayarda bir takım işlemler yapıyordu sanırsam. Neyse ki 2 dakika geçmeden kimliğimi bulabilmiştim.
"Hah, buyrun." Kız anlayışlı bir gülümseme bahşedip kimliğimi eline alıp bilgisayarına döndü. Orada bilet işlemlerim halledilirken telefonum titremeseydi dalıp gittiğimin farkında olmayacaktım. Arayan Naz'dı. Naz, benim kuzenimdi ama öz kardeşim gibiydi. Ve Türkiye'ye geleceğimi söylediğimde sevinç çığlıkları atıp durmuştu. Çok pozitif bir kızdı. Bense tam tersiydim. Maalesef.
"Alo, Naz?"
"Alo, Damla! Kızım neredesin? Havaalanı nasıl? Yakışıklı çocuk var mı bari?" Naz'ın bu haline gülümsemeden edemedim. Kendisi 1 yıl önce sevgilisinden ayrılmıştı ve bu yüzden sırf çocuğa mutlu gözükebilmek için birileriyle konuşuyordu. Üstelik bana da birini ayarlamaya çalışıp duruyordu ama ben yıllardır yalnızlığımı sürdürüyordum.
"Naz saçmalama, ne çocuğu ya. Zaten uçağa geç kaldım." Sıkıntılı bir nefes vererek ayaklarımı sallandırmaya başladım. Gerçekten de uçağın kalkmasına çok az kalmıştı. Eğer bir an önce biletimi alamazsam uçağı kaçıracaktım ve hayallerim yine suya düşecekti. Tam o dakika danışmanın bilgisayardaki işlemi bitirdiğini haber vermesiyle derin bi oh çektim.
"Naz bir dakika biletimi alıyorum şimdi. Hatta kal." Naz'ın görmeyeceğimi bildiği halde karşıdan kafa salladığına adım gibi emindim.
"Buyrun, uçak birazdan kalkacak. İyi uçuşlar dilerim." Kıza içten bir şekilde gülümseyip biletime göz gezdirdim.
Ardından Naz'la olan konuşmamı apar topar bitirip hızlı adımlarla uçağa doğru ilerlemeye başladım, hatta neredeyse koşuyordum. Uykusuzluğun da vermiş olduğu bir etkiyle fazlasıyla dalgındım. Aniden kafamın bir vücuda çarpmasıyla afalladım. Gözlerimi hafifçe yukarı kaldırdığımda benden fazlaca uzun ama benim yaşlarımda bir çocukla karşılaştım. O, öfkeli ama bir o kadar da umursamaz bakışlarını üzerimde gezdirirken konuşmaya başladım.
"Çok, çok özür dilerim. Görmedim seni." Mahcup olmuş bir ses çıkmıştı dudaklarımdan. Adını bilmediğim çocuk sıkıntılı bir nefes verdi. Kapüşonunu indirdi ve eliyle kahverengi saçlarını karıştırdı. Ardından gözleri korkak kahve gözlerime indi.
"Özrün beni ilgilendirmiyor. Daha dikkatli ol." Kaskatı kesildim. Bir insan nasıl bu kadar ukala bir tavır sergileyebilirdi? Yanaklarımı şişirip sıkıntılı nefeslerimden birini verdiğimde çocuk çoktan yanımdan uzaklaşmaya başlamıştı bile. Arkasından kimsenin duymayacağı, sadece benim duyabileceğim kadar kısık bir sesle söylendim ve önüme dönüp yürümeye devam ettim. Uçağın kalkmasına çok kısa bir zaman kalmıştı. Neyse ki yetişmeyi başarmıştım.
Uçağa bindikten sonra tekrar kafam bir vücuda çarpmıştı. Fakat bu sefer ben değil, başka biri çarpmıştı bana. Kahve gözlerimi yukarı kaldırdığımda gözlerim şaşkınlıkla kocaman açılmıştı. Karşımdaki kişinin de aynı tepkiyi verdiğini, ve saliseler sonra eski umursamaz tavrına geri döndüğünü fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DAMLA AŞK
Teen Fiction7 yıldır İngiltere'de yaşayan Damla, Kardeşinin ondan nefret ettiğini düşünüp ona kin besleyen Su... Damla, Türkiye'ye dönerken havaalanında, hayatının her anında yanında olacak kişiyle karşılaşır. Yeni okulunda ise, onu 2 sürpriz beklemektedir. "...