İstanbul manzarasına özel jetimin deri ve rahat koltuğu elimdeki martini bardağıyla çok hoş bir bütünleme sağlıyordu. Kaptanın kemerim için yaptığı son anonsu duyup yıllardır benimle olan Becca'ya göz ucuyla baktım. Becca özel hizmetçim olmasının yanında ayrıca dostumdu ve neredeyse yaşıt sayılırdık. Ben 19 yaşında o ise 21 yaşındaydı. Aramızda 2 yaş olmasına rağmen onun olgunluğu beni 5 yaşındaki bir velet gibi gösterebiliyordu. Yine de karşımdaki bu mocha tenli esmer güzelini seviyordum. Öz ablammışçasına buram buram sevgi ve güven kokuyordu. Kendisi, babamın parasının bana sağladığı en değerli şeydi. Ciddiyim. Hafife alınacak bir paradan bahsetmiyorum üstelik. Malikaneler, özel jetler, yatlar ve hatta aşığı oldum kırmızı Lamborghini Veneno Roadster'im Şimşek'ten bile daha değerliydi benim için. Şey, evet arabalar serisi en sevdiğim ilk üç filmden biri. Buz Devri, Arabalar, Alvin ve Sincaplar beni çoğu zaman bir ezik ya da 5 yaşındaki şımarık çocuklardan biri gibi kılan film zevkimin en azından eğlenmeyi biliyorum söylemimle harmanlanmış örneklerinden. Saçma film zevki problemimi bir kenara atarak Becca'ya baktım.
"Şimşek ve birkaç görevli gideceğim yere götürmek için bekliyor olacak, di' mi?"
"Angel uçak kalkmadan, kalktıktan sonra ve uçak hareket halindeyken de zibilyon kez söylediğim gibi: gözün gibi sevdiğin araban Şimşek seni uçağının ineceği yerde bekliyor. Baban arabanı başka bir uçakla çoktan yolladı. Tanrım! Dünyanın en güzel ve en pahalı arabalarından olsa da lastiklerindeki 'Lightyear' yazısı, McQueen'in gülümseyen suratının koltuk başlığı ve arka camlardaki resmi klasını sarsmak için mükemmel bir yol resmen. Lamborghini'nin içinde olmaya utanabileceğim asla aklıma gelmezdi." Ona kaşlarımı kaldırarak baktım:
"İçinde olmaktan utandığın arabanın 5.6 milyon olduğunu hatırlatmaktan büyük bir zevk duyuyorum."
" Demek ki Jack Night'ın dünyaya meydan okuyan serveti küçük kızını mutlu edecek minicik bir araba için minicik bir sebepmiş."
"Ben para kazanmıyormuşum gibi konuşuyorsun. Babam milyarder bir vergi rekortmeni olabilir ama benim de defilelerde birkaç milyon dolar kazandığımı unutuyorsun."dedim gülerek. Bu doğruydu. Chanel'in yüzü ve daha bir çok markanın aranan modeliydim. Her ne kadar modellik kariyerime bedenini sergileyen aptal sarışın sözlerinden duyduğum rahatsızlık -Tanrı aşkına! Harvard fizik bölümü mezunuydum- sonucu ara vermiş olsam da bu 3 yıldır modellik yaptığım ve VS'nin 2021 defilesinin baş meleği olarak işime devam edeceğim gerçeğini değiştirmezdi.
"Son Chanel özel koleksiyonu için tasarladığın kıyafetlere ve gelirinin %100'ünü kanser hastalarına bağışlayıp bunu tek bir magazinciye bile söylememene duyduğum saygıdan ötürü bu konuda tartışmayacağım."derken kafasındaki benim tasarımım olan güneş gözlüğünü düzeltiyordu Becca.
"Marka bunu isminin üzerine gelebilecek herhangi bir lekeme girişimine önlem olarak kullanma kararı alıp magazincilere açıklamasaydı çok daha iyi olabilirdi. Yine de bir çok kanser hastasından aldığım teşekkür mektupları beni gerçekten mutlu ediyor."
"Bunu söylerken bile yüzünde bir gülümseme meydana geliyor ve bu beni de mutlu ediyor Angel. Güldüğünde tıpkı gerçek bir melek oluyorsun ve sana gülmeler yaraşıyor."
Becca'ya hüzünlü bir gülümsemeyle baktım.
Kan bağı olan tanımayı başardığım tek aile ferdim babam ve aşırı dozdan bir sene evvel hayatını kaybeden teyzemdi. Annem beni doğururken ölmüştü. Babam dünyanın en dev şirketlerinden birinin sahibi olarak doğduğum zaman bile çalışıyormuş. Annemi hastaneye korumalar ve şoförü götürürlerken babamı arayarak eşinin doğum yaptığını söylemişler. Babam hayatının aşkı olan kadından ve kendisinden bir parça olacak evladının doğum haberini alınca havalara uçarak jetine atlayıp Amerika'ya dönmek üzere yola çıkmış. Muhteşem umutlar ve sevinçle geçen yolculuğu onu hastaneye varana kadar kıpır kıpır, heyecanlı bir halde annemin doğum yaptığı odaya girdiği ana kadarmış. Muhteşem olması gereken gün ve sürprizi hayatının en kara gününe dönüşmüş. Çünkü odaya girdiğinde annemin hareketsiz yatan bedeniyle karşılaşmış. Göz yaşları içinde sarsılarak ağladığı saatlerin ne kadar olduğu bilmediğini söyler hep. Ardından kendini toparlamaya çalışarak annemin buz gibi ellerini ellerinden ayırıp kızını getiren hemşireden alıp hayattaki tek varlığını bağrına basmış. "Melek yüzlü sevgilim" diyerek sevdiği annemden kalan son parça olan kızına "Angel" ismini koymasının sebebi de budur elbette fakat babamın kabusu bununla da sınırlı kalmamış. Hayatını adamakta ve uğruna canını vermekte bir saniye bile tereddüt etmeyeceği kızı kalbinde bir delikle doğmuş. Bunu öğrendiği anda babam hayatında bir çok şeyi değiştirmeye karar vermiş işte. Doğumu sırasında yanında olmadığı için kaybettiğini düşündüğü eşinin geride bıraktığı iki şey varmış çünkü: Hayatının sonuna dek cehennem azabı çekermişçesine duyduğu pişmanlık ve biricik kızı. İşte bu yüzden ne kadar çalışırsa çalışırsın her zaman şefkat dolu, oldukça tahammüllü ve ilgili bir baba olmuştur Jack Night. Sert ve iri yarı görünümüne bakmaksızın bana hem annelik hem babalık etmiş ve şayet cennet varsa gitmeyi en çok hak eden insanlardan biri olduğunu kanıtlamıştır. Ha bu arada, spoiler alarmı: Kalbimdeki deliğe rağmen yaşamışım. Mükemmel babama rağmen daima koca bir evde yalnızdım. Babam yeniden evlenmeyi aklından bile geçirmemiş ve hala daha geçirmiyor. Dolayısıyla kardeş sevgisi tadacağım biri yoktu fakat Becca ve annesi sarayları kıskandıracak malikanenin beni saran yalnızlıkla süslenmiş soğuğunu kış güneşi gibi ısıtıp aydınlattıklarında hayatım 6 yaşındaki bir kızın sahip olması gereken hayata benzemeye başlamıştı. Oyun arkadaşımın yanısıra saçımı örecek ve anne şefkati sunacak biri daha girmişti hayatıma. Bu mocha tenli esmer güzelini devasa kapımın önünde elimde peluş ve minik filimle ilk gördüğüm anı çok net hatırlamışımdır hep. Kısa siyah saçları kahve rengi gözleri uzun kirpikleri ve dolgun sayılabilecek dudaklarıyla gördüğüm en güzel kızdı ve kendisi gibi çok güzel bir kadın olan annesi Monica Decker'ın elinden minik elleriyle sıkı sıkı tutmuştu. Bu güzel kızla arkadaş olmak için yanıp tutuşarak gri gözlerimi onun gözlerine kilitleyip elimi uzatmıştım. O eli tuttuğunda bir daha bırakmayacak olduğunu ve her zaman arkamda durarak ablalık yapacağını o gün hissedip hissetmediği kafamı kurcalayan en güzel sorudur gözümde. Kardeş sevgisini tattığım tek kişiydi çünkü. Yani şimdiye kadar. Amerika'dan İstanbul'a kesinlikle tatile gitmiyordum. Annemin öldüğü ve benim hayata gözlerimi açtığım gece aynı rahimden çıkıp hayata gözlerini açan biri daha vardı. Kimsenin bilmediği. İstanbul'dan Amerika'ya doğuma gelen bir mühendisin hastanede ölen oğlu yerine annemin yeni doğan oğlu kimsenin rızası olmadan verilmiş meğer. İşin en boktan tarafı ise annem asla çığlık çığlığa bebeğinin olmadığını haykıramadı ve babamla ben tam 19 yıl sonra annemin tek evladı olmadığımı öğrenmiş olduk. Şimdiyse İstanbul'a gidiyorum. Onun benden alınmasına ikinci kez izin vermemek üzere kardeşimi almaya gidiyorum ve kanımın canımın diğer parçası olan kardeşimi almadan hiçbir yere dönmemek üzere ettiğim yemine de sonuna dek sadık kalacağımı biliyorum.Merhaba! Yeni hikayemle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Hikaye hakkında eleştiri ve görüşlerinizi yorum atarsanız çok mutlu olacağım. Sevgilerle ♥️ -Y
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asla "Asla" Deme
HumorAmerika'dan İstanbul'a ailesinin kaybettiği bir parçasını bulmak üzere gelen Angel Night tanımadığı bu topraklarda tanımadığı bir adama gönlünü kaptıracaktır ancak bilmediği bu kültür ve zor konuştuğu dilin yanında aralarında bir sürü engel daha var...