Yoongi ile ödevi yaptığımız gün eve gittiğimde ilk önce mutluluktan evde çığlıklar atıp, yatağımda tepinmiştim. Bir şekilde bu mutluluğu çıkarmalıydım. Daha sonra duş alıp, beraber yaptığımız ödeve çalışmıştım. Normalde benden hiç beklenmeyecek bir şeydi bu fakat Yoongi'nin karşısında bunu sunacaktım ve kusursuz yapmak istiyordum. Sonuçta emek vermişti ve ben emeğinin karşılığını verecektim, vermek istiyordum.Annem ve babam dün gece yarısı tatilden gelmişlerdi. Çalışmamı tamamlayıp, gecemi onlarla sohbet ederek geçirmiştim çünkü onları özlemiştim.
Onları gerçekten çok seviyordum ve her zaman böyle bir aileye sahip olduğum için tanrıya teşekkür ediyordum. Her ne olursa olsun desteklerini benden esirgemez ve tüm kararlarıma saygı duyarlardı. Beni mutlu etmek için çok uğraşıyorlardı. Ben onlar için ne yapıyordum? Orası biraz muammaydı.
Sabah olduğunda okula gitmek için hazırlanıp, mutfağa geçtiğimde bir haftadır özlem duyduğum o kahvaltı masasını görmüştüm. Ailecek güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra hepimiz evden çıkmıştık. Ben okula, annem ve babam işlerine gitmişti.
Bugün okula geç kalmamıştım. Sınıftaki herkes olmak üzere ben bile kendime şaşırmıştım. Güne mutlu başlayınca demek ki böyle oluyormuş. Çok mutluydum ve bilmeden gülümsüyordum. Uyandığımdan beri yüzümden düşmeyen gülümsemem, okula gelince daha çok artmıştı. Sürekli gülümsüyordum ve sınıftakiler bana tuhaf bir şekilde bakıyordu.
Kütüphanede bana sunduğu gülüşü aklıma geldikçe gülümsememe engel olamıyordum.
Ah tanrım, dün biz yanyanaydık değil mi? Yanyana oturduk, beraber kitap baktık, ödev yaptık ve o bana hep gülümsedi. Tanrım bunlar gerçekti, gerçekten yaşanmıştı. Rüya gibi geliyordu ama yaşanmıştı.
Sıramda oturup Jungkook ile sohbet ederken gözlerim bir yandan sürekli kapıya bakıyordu. Yoongi daha gelmemişti ve gelmesi an meselesiydi. Okula geldiği saati bile biliyordum ve beş dakika sonra burada olacaktı.
"Hyung... Hyung bana baksana... Hyung sana diyorum... Hoseok... Oha yine bakmadı. Hyung, Yoongi bana aşıkmış."
"Ne?" Kaşlarımı çatsam mı kaldırsam mı bilemedim ama Yoongi ismini duymamla Jungkook'a dönmem bir olmuştu. "Ne dedin sen?"
"Sonunda ilgini çekebildim! Yoongi deyince nasıl hemen oltaya düşüyorsun ama," dedi tuhaf bir gülüş atarak. "Yarım saattir sana sesleniyorum duymuyorsun beni gözlerin kapıda takılı kaldı."
"Öyle mi olmuş?" Dedim dalgın bir şekilde. Yoongi hala gelmemişti. Geç mi kalmıştı yoksa daha beş dakika geçmemiş miydi? Saate baktığımda çoktan onun her gün geldiği saat geçmişti. Dersin başlamasına da on dakika kalmıştı.
"Dün nasıldı? Yapabildin mi ödevi?" Diye sordu Jungkook. O an ona Yoongi ile olanları anlatmadığım aklıma gelmişti. Anlatmadığım için bana kızacaktı büyük ihtimal.
"Dün," dedim o anlar bir bir aklıma gelirken. "dün çok güzel şeyler oldu, Jungkook."
Jungkook yayıldığı yerde kendini düzeltti ve bana daha dikkatli bakmaya başladı, ağzımdan çıkan her kelimeyi anında kapacakmış gibi.
"Ne oldu hyung ne oldu? Anlat hemen çok pis darılırım sana. Bana anlatmayacaksın da kime anlatacaksın öyle değil mi? Anlat, bekliyorum." Tek nefeste konuşan Jungkook'un haline gülümsedim. Çok meraklı birisiydi, özellikle Yoongi konusunda. Bizi destekleyen tek kişi o'ydu çünkü onu sevdiğimi bilen tek kişi o'ydu.
Bana gözlerini sonuna kadar açmış bakan Jungkook'un yavaşça kulağına yaklaştım. Bu onu daha çok meraklandıracaktı biliyordum.
"Dün ödevimi yaparken bana yardım eden biri vardı o kişi Y-" Cümlemi tam tamamlayacakken aniden ve sert bir şekilde kapı açıldı. Herkes gibi kapıya baktığımda, saçları dağılmış, koştuğu için nefes nefes kalan ve terlemiş bir Yoongi gördüm.
O nefes almak için uğraşırken, benim nefesim kesilmişti.
Çantasını eline almış nefesini düzene sokmak için sınıf kapısının önünde biraz bekledi, daha sonra sırasına oturdu. Gözlerimi ondan ayırmazken o hala düzene girmemiş nefesi düzene sokmaya çalışıyordu. Derse yetişmek için çok koştuğu belliydi. Arada alnındaki terleri siliyordu. O kadar çekici görünüyordu ki şu an, aklımdaki düşüncelere hakim olamıyordum.
Birkaç dakika sonra edebiyat hocası Jin Hoon hoca içeri girdiğinde Yoongi'den gözlerimi çektim ve hocayla selamlaştık.
"Günaydın çocuklar," diyerek bize selam verdikten sonra hoca derse başlamıştı. O bir şeyler anlatırken hem ona bakıyordum hem de Yoongi'ye. Gözlerim sürekli ikisinin arasında gidip geliyordu.
Bu sırada bana meraktan dudaklarını kemirerek bakan bir Jungkook vardı. En önemli kısmını söyleyemeden cümlem yarıda kesilmişti. Kim olduğunu deli gibi merak ediyordu. Aslında, kimin olduğunu tahmin eder diye düşünüyordum. Bu hayatımda Yoongi'den başka kiminle güzel bir gün geçirebilirdim ki?
"Hoseok," İsmimi duymamla Jin Hoon hocaya baktım. "Sana verdiğim ödev nasıl gidiyor? Yapabildin mi?"
Bunu soracağını biliyordum. Soruya karşılık kafamı önüme eğip hafifçe gülümsedim. Daha doğrusu gülmemek için kendimi zorladım. Ödevi yaptığımız gün aklıma geldikçe kendime engel olamıyordum ve gülüyordum sürekli.
Ve hoca bu soruyu sorduğunda Yoongi'nin gözleri beni bulmuştu. Güldüğümü görmesini istemezdim, bir şeyler var diye kuşkuya düşebilirdi.
Gülmeyi bırakıp kafamı kaldırdım. "Evet hocam, bitirdim. Sunumum bile hazır hatta." Soruyu cevapladıktan sonra gelen ukalalık ile sırada yaygın oturuş tarzımın üstüne yan bir gülüş atmıştım.
"Hızlısın, tebrik ederim," dedi yüzünden şaşırdığını belli eden bir ifadeyle. "O zaman şimdi sunmanda bir sorun olmayacaktır. Sunmak ister misin?"
"Ah, tabii ki isterim." Ayağa kalktım ve tahtaya ilerledim. Cebimde duran elimle flash belliği çıkardım ve akıllı tahtaya taktım. Ufak tefek işlemleri hallettikten sonra hazırlamış olduğum slayt açılmıştı.
"Başlıyorum hocam," dedim hocadan onay almak istediğimde. 'Evet' dercesine kafasıyla onayladı beni.
Sınıf pür dikkat kesilmişti çünkü benim gibi tembel biri ilk defa derse dair bir şey yapacaktı ve bu anı kaçırmak istemiyor gibiydiler.
Başlamadan hemen önce gözlerim Yoongi'yi bulmuştu. O da bana bakıyordu. Gözlerimiz buluştuğunda destek verircesine ve mutlu olduğunu belli eden bir gülüş sundu.
O an, onu o gülüşünden öpmek istedim.
Aynı şekilde ben de ona karşılık verdim. Minik bir tebessüm sundum ve tahtaya geri döndüm. Artık slaytımı sunma zamanıydı. Slaytın ilk sayfasını açtığımda heyecanlıydım. İlk defa böyle bir şey yapıyordum. Heyecanıma rağmen istifimi bozmadan sunumumu yapmaya başladım.
Kendimden beklemediğim bir şekilde hiç takılmadan, akıcı bir şekilde konuşuyordum. Benimle birlikte sınıftaki herkes şaşkındı. Bana ne olmuştu lan böyle?
Slaytımın son sayfalarını da özenle sunup, slaytımı bitirmiştim. Hocanın gurur duyan bakışları altında kendimi bir şeyleri başarmış gibi hissettim. Gerçekten yapabilmiştim değil mi?
"Hoseok," Masasından kalkan Jin Hoon hoca yanıma geldi ve elini omzuma koydu. "çok güzel bir sunumdu. Aferin sana, çok beğendim."
Duyduğum övgü karşısında gülümsedim ve saygıyla kafamı eğdim. "Teşekkürler hocam." Tahtada takılı olan flash belliği aldım ve sırama geçtim.