Defne Özdemir
Aysun...
Bizim için kelime tanımı şuydu ;
Oksijen israfı
Ama daha açık olmak gerekirse, Aysun ile bir festivalde tanışmıştık. Bu her insanın katılabildiği bir festival değildi. Yasa dışı yürütülüyordu ve bilgisayar ile ilgili gerçekten yetenekli olan insanlar katılabiliyordu. Biz de Karya sayesinde katılmıştık.
Yapılan yarışlarda, Karya ve Aysun finale kalmıştı. Başa baş giden yarışmanın sonunda, Karya galip gelmiş Aysun kaybetmişti. Hırslı ve şımarık bir yapısı olduğundan sindiremiyordu mağlubiyeti. Festivalden sonra da bir daha görmemiştik.
Karya parmakklarını hızlıca ekranda gezdirdi ve bir süre sonra gülümseyerek geri çekildi. "Aysun'u devre dışı bırakmayı başardım. Ama güzel bir ders vermek lazım." Açelya başını öne eğerek yaptığı saçma sırıtışı ile birlikte yanıtladı. "O iş bende ağabey."
Parmağım ile Açelya'yı işaret ederek başımı iki yana salladım. "Kekoya bağladı yine." Açelya hevesle başını salladı. "Eyvallah."
Yolun kalanı Açelya'nın açtığı, 'Harmanım, baba nerede çarşafım ?' temalı şarkı ile geçmişti.
***
Yağ suyun üzerine çıkıyor. Bu durumda, ayakkabılarımıza yağ sürersek ; denizin üzerinde yürüyebilir miyiz ?
Dün eve geldiğimizde, Beste kendi kendine sinirli bir şeyler mırıldanıyor ; sürekli evin içinde geziniyordu. Aşırı yorgun olduğum için direk yatıp uyumuştum. Şimdi ise başımda dikilen Açelya ve Beste ile uğraşıyordum. Güzel uykumdan, suratıma atılan kirli çamaşırlar ile ayrılmıştım.
"Bunlar ne ya ?" dedi Beste sinirle. "Dün bu çamaşırların içinde boğuluyordum ben. Kalk toparla şunları." Uykulu bir tavırla omuz silktim. "Ben kendi krallığımda memnunum." Açelya, alayla sırıttı. "Fener bahçenin orta sahası olmuş odan, hala krallık diyorsun." Beste bana kınayan bakışlarını gönderdi ve Açelya'ya dönerek ekledi.
"Tükür kız suratına."
Açelya bana baktı. Ben Açelya'ya baktım. O, 'Eheheh' gibisinden ; ben 'Bana bunu yapamazsın Emily' tarzı bakışlar atıyordum.
Yaptı.
Yüzümü sıvazladım ve ellerimi iki yana açıp tavana baktım. "Abdest aldım mübarek." Başımı ağır bir şekilde Açelya'ya çevirdim. "Bundan sonra seni elimden ancak Angels of death'in yeni sezonu kurtarır. " (Burada en sevdiğim animeye gönderme yapıyorum.) Açelya şirin bir şekilde sırıttı. "19366926307274.kere söylüyorum. (Okuyan bordo berelidir.)" Beste'yi göstererek ekledi. "Beste yaptı !"
Açelya anında ortadan kaybolurken, geride kalan beste bir kapıya bir bana baktı. Kendisine attığım sinirli bakışların farkında olacak ki gülümseyerek kapıyı işaret etti. "Ocakta bebeği unuttum da. Gidip bir bakayım."
Neden tek bir arkadaşım dahi akıllı değil ?
***
Uzun bir duşun ardından, üzerime rahat şeyler giydim. Açelya'nın iğrenç salgılarından sonra kendimi arınmış hissediyordum.
( Eteği tayt olarak düşünün )
Kendimi yatağa bırakıp, klasik düşüncelerimle boğuşurken telefonuma gelen bildirim ile doğrulmuştum.
Tanımıyorum
Ata binmek ister misin ?
Yağız'ı 'tanımıyorum' olarak kaydettiğimi biliyor muydunuz ?
Artık biliyorsunuz !
Kendi kendime göz devirip, hızlı bir şekilde yanıtladım.
Siz
Daha dün çiftlikteydik !
Tam telefonu kapatacakken bir mesaj daha attı.
Tanımıyorum
Korkma, at binmek çok da zor değil.
Bir buluşma tam olarak nasıl berbat edilir ?
Ekerek mi ?
Hiç sanmıyorum.
Benim daha iyi planlarım vardı...
Önce Yağız'a kabul ettiğimi sonra Bora'ya, söylediğim adrese gelmesini yazmıştım. Bora'nın tüm kişisel bilgilerini Karya sayesinde biliyordum. Sonrasında numaramı gizliye alıp, Aras'a yazmaya başladım.
Bilinmeyen Numara
-Selam.
Çok geçmeden yanıtladı.
Aras
- ?
Bilinmeyen Numara
-Kuzenin benim elimde, eğer söylediğim saatte söylediğim adreste olmazsan tetiği çekmekten çekinmem. Kapıda benim adamlarımla karışlaşacaksın. 8'ini de alt edebilirsen, anlaşma için bir şansımız olabilir.
Peki sizce bu yeterli miydi ?
Tabi ki hayır !
Vereceği yanıtı beklemeden telefonu kapatıp, boğazımı temizledim. Hemen ardından ciddiyetle ayağa kalkmış, koşarak koridora çıkmıştım.
"Karya !" dedim var gücümle bağırarak. "Bulut'u öldürüyorlar !" Benim sözümle beraber gözleri irice açılmış olan Karya odasından çıktı ve ağzından, "Ne ?" nidası döküldü. Onun hemen ardından kafası karışmış olan Beste ve elinde beyzbol sopası tutan Açelya çıkmıştı.
Sadece,
Açelya işte. Sorgulamayın !
"Bulut'a ne olmuş ?!" dedi Karya haykırarak. Bu sırada Beste suratını buruşturmuş, Açelya'ya bakıyordu. "O sopayı ne yapacaksın ?" Açelya omuz silkti. "Size çin işkencesi uyguluyorlar sandım." Beste küçümser bir şekilde elinde tuttuğu beyzbol sopasına baktı. "Ve sen bu adamları bir sopa ile mi durduracaktın ?"
Ümitsiz bir şekilde bana bakarak ekledi. "Öldük biz."
Karya artık bedenimi sallamaya başladığında, sersemlemiş bir şekilde yanıtladım. "Bulut'u bıçaklamışlar. Erkekler bizi at çiftliğinde bekliyor." Karya telaştan öylesine körelmiş bir durumdaydı ki, neden müdahale yapılmadığını veya ilk olarak neden bana haber verdiklerini sorgulamamıştı bile.
Apar topar gitmemiz, Açelya'nın iki kere kendi ayağına takılıp düşmesi ve yolda Beste'yi kaybetmemizin ardından nihayet at çiftliğine varabilmiştik. Ve olaylar tam olarak şu şekilde gelişmişti ;
Karya Bulut'u sağlam gördüğünde sinirli bir şekilde bana dönmüştü. Ağzını açmış, bir şey söylecek iken içeri Bora'lar girdi. Ufak çaplı bir tartışmanın ardından Yiğit kendini tutamayıp, Buğra'nın üzerine atladığında ortalık karışmıştı.
Kavga halinde, kim kime vuruyor belli değildi ve insanlara dikkat etmeden ortaya dalan Ayaz, "Allah, Allah, Allah. Yaktım kıçınızı !" diyerek erkekleri fidyeci sanınca, mümkünmüş gibi daha da çok karışmıştı olay.
Seslerimizden rahatsız olan ve ne yapacağını şaşıran çiftlik sahibi elindeki çim biçme makinesi ile aramıza girdiğinde, ortalık mahşer yerinden farksız bir hale gelmişti.
Şimdi mi ?
Karakolda, ifade vermek için bekliyorduk.
Çık işin içinden çıkabilirsen...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya Kızları ( Düzenleniyor )
Teen FictionOnu düşündüğümde aklıma gelen ilk şey okyanustu. Ben boğuluyordum ve o beni daha da içine çekiyordu. O varken hayatta kalmak imkansızdı. Onsuz da imkansız olduğu gibi... Ben siyahtım. O kağıdımdaki beyaz leke, ya da tenime bulaşan mürekkep değildi...