Gozlerimi yavaşça araladım. Nerdeydim ? Ne yapıyordum? Ve niye hala yaşıyordum?
Yaşadıklarım yavaş yavaş aklıma doluşurken başıma gelenleri yavaş yavaş tekrar idrak ettim. En azından denemiştim değil mi? Hayata tutunmayı. Ve kahretsin ki tekrar başarmıştım.
Alev KESKİN hayata tekrardan tutunmuştu. İstemeden. Yorulmadan. Bıkmadan. Usanmadan. Tekrar denemiş ve başarmıştı.
Gözlerim yavaşça etrafı tararken ayaklarım soğuk zeminle buluştu. Yorgan uzerimden yavaşça ağırlığını kaldırırken kapıya doğru ilerledim . Ustumde sıcak tutabilecek pijamalar olmasına rağmen uşuyordum. Ben yazın içinde kışı yaşıyordum. Ben cennetin içindeki cehennemde değil miydim zaten?
"Alev?" Poyraz'ın soğuk sesini takip ederek mutfağa doğru ilerledim. Mutfağın girişine yakın aynada yavaşça kendime baktım. Hafif dağılmış saçlar. Hafif şişmiş gözler ifadelerimi saklamak için kullandığım kırılmaz duvarım. İyice beyazlamış soğuk tenim. Ben bu muydum? Evet,ben yalnızdım ama yalnızlık neşesiz olmak değildi ki?
İnsanlar tek başınayken uzulurdu elbet. Ama fark şuydu yalnız insanları kendilerinden başka kimse uzemezdi. Kendilerini uzem yıpratan kişi yine kendileriydi. Başkası onu üzemezdi. ONA ZARAR VEREMEZDİ.
"Efendim"dedim. Tahmin ettiğimden de boğuk ve tüm acıları içinde gizlemek istercesine hissiz çıkan sesimle. Ve ekledim "Nerdeyiz?". Sanki çok da umrumdaymış gibi. Önce bana baktı ve geri onune dondu . Bağırdım ."BANA CEVAP VER". Hafifçe sırıttı gozlerine değmedi ama guluşu . Soğuktu ayrıca. Acılarını içinde saklamak isteyen insanlar gibiydi işte. Katille kan bağı olan insana nasıl gülerdi ki zaten bir insan. Hele ki kardeşinin katiliyse.
Bağırmak istiyordum. Haykırmak istiyordum ben. Hayatımı baştan yazmak istiyordum ben.Yalnızlığımda kaybolmak istiyordum belki de sadece. Tekrar ve tekrar. Ama insanlar zorlaştırıyordu bunu işte . Onlara zarar verceklerimi bildikleri halde yaklaşıyorlardı. Çunku insanlar böyleydi.İnsanlar acı çekmeye mahkumdu. An ve an...
Uzaklaştım mutfaktan. Belki de ondan uzaklaştım. Nerde olduğum umrumda değildi zaten. Ustune giyinecek şeyleri ararken arkamdan hiç beklemediğim anda seslendi "3. çekmecede bedenine uygun gerçek deri olmayan ceket ve taytlar tişortler kareli gömlek ve bol kazaklar, siyah bot çizme ve geri kalan bir kaç ayakkabı ayakkabalıkta en alt rafta. Ayakkabalık kapının solunda . Gomme dolap şeklinde ve Londraya gideceğimizi soylediğimi hatırlıyorum." dedi.
Şaşırdım. Gozlerimden ifademi anlamış olacak ki alaycı sırıtışı tüm yuzune yayıldı. Umursamadan soğuk bir şekilde teşekkür ettim ve çıkması için çenemin ucuyla kapıyı gösterdim. "Uçakta pijamalarınla olduğunu sanmıyorum"dedi alay dolu sırıtışıyla. Yavaş yavaş ona doğru yaklaştım. Parmak ucuma kalkarak aradaki mesafeyi kapatmaya çalıştım. Kulağına doğru fısıldadım "Kızların boş zamanlarından yararlanan fırsatçının tekisin". "Doğru aslında. Diğer turlu bakarlar mı ki sana?" diye alayla ekledim. Bu sefer fısıltıyla değil tüm sozcukleri aklına kazırcasına bastırarak söylemişti . Sinirden kasılan çenesini hissederek geri çekildim. Yatağın üzerindeki kıyafetlerimi hışımla aldım ve lavobada ustumu değiştirerek kapıya doğru ilerledim. Kapıyı çarparak çıkmadan önce sesini duymuştum. "Nereye"diye bağırışını. Ofke dolu sesini bir kez daha tatmıştım. Siyah saçlarının içinden geçen ellerini bir kez daha gormuştum ve umursamazca kapıyı çarpıp çıkmıştım. Ben buydum ve kimse beni değiştiremezdi...
Kapıyı çarparak çıktıktan sonra ilerledim. Nereye gittiğimi bilmeden sadece ilerliyordum sanki düşüncelerimi de o evde bırakmış gibi koşuyordum. Uzaklara gitmek istiyordum. Sanki uzaklarda her şey mükemmelmiş gibi. Sanki uzaklaştıkça mutlu olacakmışım gibi.
Soluklanmak için durduğumda hafifçe başımı arka tarafa çevirerek gözlerimin Poyrazı sokakta aramasına izin verdim. Ama yoktu. Kim gelirdi ki zaten benim peşimden Poyraz mı? Gölgem bile yalnız bırakırken beni karanlıkta kime güvenebilirdim ki şu dünyada?
Oysa ne güzel ne masum hayallerim vardı benim .
Kocaman BAR yazısını görünce içeri girdim. Ne yani ben burda Türk Barı mı buldum? Yoksa barın ingilizceside mi bardı? Düşüncelerimden sıyrılarak içeri girmekle girmemek arasında kaldım.
Kolumdan birinin çekmesi ile kendimi barın içinde buldum. Başımı yana çevirerek tanıdık olmayan yuzu incelemeye başladım. Kimdi ki bu?
Düşüncelerimi okurcasına "Boşuna uğraşma tanımazsın "dedi. Duvara sertçe sırtımı çarptırdı. "Ne var?"dedim kolumu sertçe çekerek ama elini gevşetmemişti bile. Kolumu morartırcasına daha da sıktı. "Poyrazın seçimlerini zaten hep sevmişimdir. Ama fantazileride ağırdır dayanabildin mi ?"dedi. Yanaklarımın yavaşça kızarmaya başladığını fark etmiştim. Ne demişti şimdi bu bana? Poyraz? Ve ben? İçime dolan ofke tüm kırgınlıklarımı supururken bu sefer ona yaklaşan ben oldum. Ve onun duyabileceği şekilde ben de fısıldadım"Nerden biliyorsun?Seni de mi altına aldı yoksa?" . Dudakları hafifçe duz bir çizgi halini alırken gözleri ofkeyle parıldadı. Hak etmişti. Ben kimsenindim. Ben Poyrazınki değildim ve olmayacaktım. Parmak ucuma doğru yukselirken tekrar söyledim. "Onu nasıl oynattığımı izle ve gör."...
NOT:Bunlar üniversiteye yeni geçmişler olsun. Yoksa hikaye şoolur. Annadınız siz.
▽ 0.1k olduk.Beni çok mutlu eden yorumlarınıza şimdiden çok tamks. Vote sayısı ve okuyucu sayısı git gide artıyor siz mükemmelsiniz. ♡ Her şeyimsiniz. ⌒.⌒
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız. Mutsuz. Çirkin
Teen FictionVe kendime ait olan tek şeyimi... Yalnızlığımı...Hiç kimse elimden alamayacak.. HİÇ KİMSE...