06.

3.3K 356 100
                                    

SIRIUS, GRYFFINDOR ORTAK SALONUNDA ATEŞİN başında otururken, hüsran içinde saçlarını çekiştiriyordu. Gece yarısından sonraydı; Sirius yerde, parşömen kağıtları arasında oturuyordu. Cezası bittiğinden beri orada öylece oturuyordu ve günlüğünü o kızdan geri almanın yollarını düşünüyordu.

Slytherin ortak salonuna gizlice girmek sıkıntı değildi. Ancak kızların yatakhanesine girmek, işte o büyük problemdi. Gryffindor binasında, kızların yatakhanesine girmeye çalışan erkeklerin amacına ulaşamaması için merdivenlerin dümdüz bir yokuşa dönüştüğü bilinen bir gerçekti. Slytherin'lilerin de aynısını yaptığı konusunda şüphesi yoktu, aynısı olmasa bile bir başka koruma mekanizması elbet konulacaktı.

Birkaç saatini beyin fırtınası yapmakla geçirdi, kendine yardım edecek birilerini bulma çabası da suya düşmüştü zaten. Hiçbir sonuca varamamıştı.

''Patiayak.'' dedi James, ortak salona giriş yaparken. Hepsi hâlâ geçen gün yaşanan dolunaydan ötürü yorgundu, bu yüzden erkenden yataklara girmiş ve Sirius'u yalnız bırakmışlardı.

Potter'ın saçı her zamanki gibi karmaşıktı, gözlüklerinin arkasından kıstığı gözleri ile bakıyordu.

''Neden hâlâ uyanıksın?'' derken oturdu arkadaşının yanına, esnemesi ile beraber. Uzanıp buruşturulmuş bir parça parşömeni aldı eline ve yavaşça düzeltmeye başladı. ''Günlüğü geri alma planları mı?''

''Tabii ki de geri alma planları, onu duymadın mı? McGonagall'a vermeyi düşünüyor.''

''Duydum,'' şeklinde cevapladı James. ''Aynı zamanda, kardeşinden özür dilersen sana geri vereceğini de duydum.''

''Neden özür dilemem gerektiğini anlamış değilim.'' dedi Black, elindeki tüyü mürekkebe batırarak.

James başını salladı, ''Hadi ama, Patiayak. Kılkuyruk bana ne yaptığını söyledi. Sence de biraz ileriye gitmemiş misin?''

''Kılkuyruk kendi işine bakmalı bence. Neden öyle dediğimi ve neden öyle yaptığımı biliyorum.''

''Ama,'' diye ekledi Potter. ''Regulus senin kardeşin ve-''

''Regulus ve ben aynı kandan olabiliriz fakat o benim için ailemden biri olmaya fazla uzak. O seçimini yazın yaptı.'' Sirius ayaklandı, ''Ben dışarı çıkıyorum. Biraz hava almam gerek.''

''Patiayak,'' diye seslendi James arkasından. ''Patiayak.''

Sirius onu duymamazlığa geldiği için iç geçirdikten sonra yüzüne kapatılan kapıyla salonda tek başına kaldı.

Potter, yatakhaneye geri dönerken kendi kendine mırıldandı. ''Yemin ederim, bu çocuk hepimizin sonunu getirecek.''

O esnada, Farrah koridorları kontrole çıkmıştı ve günlük de önünde açık bir haldeydi. Dün sabah günlüğü Regulus'dan aldıktan sonra baştan sona okumuştu ve etkilendiğini açıkça dile getirebilirdi. Dışarıdan bakan birinin, Çapulcuların alelade şakalar yaptığını sanabilirdi. Bu günlük ise onların her planı ne kadar detaylı düşündüğünün bir göstergesiydi. Bazı sayfalarda anlaşılamayan el yazıları olsa da (bu yazıların Remus'a ait olduğunu düşünüyordu) bütün defter düzgün bir el yazısı ile yazılmıştı ki bu ona Regulus'un yazısını anımsatmıştı.

Kim bilebilirdi ki Sirius'un beyninin bu denli iyi çalıştığını?

Farrah, gözlerini sayfadan çekmeden ilerlerken köşeyi döndüğünde sert bir şeye çarptı ve yere düşmesine sebep oldu.

''Çok özür dilerim,'' dedi hızlıca. Her nasılsa özrü, kime çarptığını gördükten sonra havada asılı kalacaktı. Yüzündeki gülümseme ise yerini düz bir ifadeye bıraktı. ''Oh, senmişsin.''

Sirius ise gözlerini devirdi. ''Şansım daha ne kadar kötüye gider diye düşünüyordum ben de.''

''Ne yapıyorsunuz burada, Bay Black? Bir başka ceza için mi aranıyorsunuz yoksa?''

Sirius bir cevap vermek adına ağzını açtığı sırada, yerdeki günlüğünü gördü. Farrah onun neye baktığını fark ettiğinde, ikisi de aynı anda günlüğe uzandı. Sirius, ondan daha önce vardığında; Farrah asasını çıkarmış ve Sirius'un boynunu hedef almıştı.

''Deneme bile.''

Sirius'un gözleri büyüdü. ''Beni tehdit mi ediyorsun?''

''Yani, duruma göre değişir.'' dedi MacMillan. Gryffindor'lu çocuğun gözleri önünde günlüğü alıp cebine yerleştirdi. ''Reggie'den özür dilemek için yola çıktığını mı varsayayım yoksa Gryffindor'dan on puan daha düşmeme göz yumacak mısın?''

Black hiçbir şey söylemediğinde, MacMillan da hiçbir şey diyemeden asasını indirdi. ''İnanılmaz. Harika Sirius Black. Reggie'nin senden övgülerle bahsediyor olmasına inanamıyorum.''

Farrah onun yanından geçmek üzere hareketlenmişken, Sirius onun kolunu kavradı. ''Nasıl benden övgüyle bahsediyor?''

Ela gözlü Slytherin öğrencisi, gözlerini onun grileri ile buluşturdu. ''Hiçbir fikrin yok, değil mi?''

Sirius başını iki yana salladığında, Farrah homurdandı. ''İnanılmaz.''

''Pekâlâ, açıkça anlatacak mısın yoksa bütün bir akşamı burada dikilerek bana verdiğin üstü örtülü mesajları çözmeye çalışarak mı geçirelim?''

''Seni yasaktan sonra her dışarıda gördüğümde neden ceza vermeden yanından geçip gittiğimi biliyor musun?'' diye sordu MacMillan, kollarını göğsünde birleştirerek.

Sirius omuzlarını silkti. ''Bilmiyorum. Her zaman mutlusun ve bundan ötürü biraz garip duruyorsun.''

Farrah gülümsedi. ''Evet, bu doğru bir kanı ancak gerçek sebebi değil. Ben sana hep nazik oldum, sebebi ise Reggie'ydi. O seni seviyor, seni önemsiyor. Sen onun abisisin. Herkes senin tam bir ahmak olduğunu konuşurken, Reggie tam tersini söylüyor; öyle olmadığını hani. Hangi Slytherin seni alay konusu yapmaya çalıştıysa, hep senin arkanda durdu. Senin arkandan çöpe atılmış o günlüğü, yine senin için çöpten çıkardı. Eğer yakalansaydı ne olurdu ikimiz de çok iyi biliyoruz.''

Farrah yutkundu, duygusallaştığını biliyordu. Böyle konularda çok sinirlenmezdi, sinirlendiği tek nokta duygusallaşıyor oluşuydu.

Başını yeniden sallayarak konuştu. ''Sirius Black, onun çocukluk kahramanı. Yanıldığını görecek olması onu üzecek.''

Kelimeleri Sirius üzerinde darbe etkisi bırakırken, boğazı kurumuştu. ''Ne demek istiyorsun?''

''Eğer sen onun bahsettiği Sirius gibi olsaydın, özür dileme konusunda bir dakika bile şüpheye düşmezdin. Ona o şekilde bile davranmazdın.'' şeklinde cevapladı Farrah. İğreti içinde buruşturdu yüzünü. ''Kendinle ilgilenmekten yana o kadar meşgulsün ki, küçük kardeşini üzdüğünü bile göremiyorsun. O kadar kendini beğenmişsin ki, dediğin ya da yaptığın şeylerin yanlış olmadığı kanısındasın hep. Bu da seni onun hikayesindeki kahraman yapmıyor. Çünkü sen her zaman alçak bir adam olacaksın.''

sanguine | sirius black [türkçe çeviri]Where stories live. Discover now