63🤖

5.9K 672 124
                                    



İnsan değer verdiği ve önemsediği herhangi bir şeyin aslında öyle olmadığını öğrendiğinde dünya başına yıkılacakmış gibi olur. Var olan ve yüreğine yerleşmiş olan her şey kalıcı olsun ister lakin bu dünya fanidir. Hiçbir şey baki değildir ve insanın da kendini buna uyumlaması gerekir.

~Yine hangi pisliğe karıştın abi?~

Bu ses kaydını dinlediğimde tüylerim ürperdi.

~Uygun değil bu davranışların. Hele ki sen bu haldeyken. Bulgar polisi senin Türkiye'ye giriş yaptığını öğrenmiş bu arada. Korkarım ama bir ay dolmadan Türkiye'den ayrılman gerekebilir.~

Akın doğru mu söylüyordu yani? Gerçekten doğru mu söylüyordu?

~Söz mü? Hırsızların söz verdiği nerede görülmüş? Hele ki senin gibi dalavere, dolap, oyun ve yalanda muhteşem olan biri için.~

Hırsız mı dedi o? Benim tanıyıp bildiğim Haruki? Hırsız mıydı?

Tüm bu sesleri dinlerken bedenimin kasıldığını hissediyordum. Nasıl yani? Haruki bir insan mı? Onca güzel söz söyleyen, onca masum rolü yapan, onca iyilik meleği kesilen kişi bir insan mı yani? Üstelik ünlü bir hırsız öyle mi? Ülkeler arasında kaçan ve bu şekilde hayatta kalmaya çalışan bir dolandırıcı. Her şey aklıma gelir de bu gelmezdi gerçekten.

Sinirle Akın'ın elindeki telefonu sertçe aldım. Ve kaydedilen sesleri dinlemeye devam ettim.
Birkaç sesten sonra "Canlı ses kaydını da yapıyor mu?" diye sordum.

"Evet," dedi elindeki içecekten bir yudum alarak.
"dilersen onu arayayım. Kendi kulaklarınla duy. Böylelikle asıl pisliğin ben değil de Haruki olduğunu görmüş olursun."

Akın'a bütün bu olanlardan sonra güvenecek değildim ki, zaten onun da beni pek umursadığı söylenemezdi.

"Ara!"

Sert bir şekilde elimdeki telefonu ona uzattım ve beklemeye başladım.
Akın telefonunun hoparlörünü açarak Haruki'yi aradı. Bambaşka bir şey çıkmasını bekliyordum. Bir şekilde Akın'ın yine beni kandırmasını bekliyordum. Her şeyi bekliyordum ama Haruki'nin beni aldatmasını asla beklemiyordum. Ona o kadar çok güveniyordum ki Akın ile Arzu bir oyun bile yapmış olsa onlara inanırdım ama Haruki'nin yalan söylediğine asla... O kadar masum ve saf bakan biri rol yapmış olamaz böylesine beni kandırıp kahredemez. İçten içe yıkılacağımı bilir. Ona dayandığımı biliyor. Her şeyimle ona inandığımı biliyor hayır hayır asla böyle bir şey yapmaz.

"Hırsız Bey?"

Akın onu aradığında hemen açtı.

"Kes sesini! Beni arama hakkını kim verdi sana?"

Haruki'nin sesiydi. Benimle konuştuğundan daha sertti. İşitmemle elimle ağzımı kapatmam bir oldu. Sanki bambaşka biriydi. Benim tanıyıp bildiğim Haruki'den o kadar farklıydı ki..

"Kes sesini Doruk! Senin yüzünden dedemin bana olan güveni sarsıldı. Lanet olası git ve teslim ol. Her şey tam tıkır yolundayken hangi cehennemden çıkıp geldin de tüm her şeyi mahvettin? Seni bir elime geçirirsem mahvedeceğim. Hazır ol ölümün benden olacak."

"Teslim olmak mı? Rüyanda görürsün. Ben teslim olmam dostum. Sena kendini kollasan iyi edersin. Hem deden geç bile kalmış sana yüz çevirmek için. Dünyanın en kötü torunu bile değilsin. Ayrıca ölüm konusunda asıl sen kendini kollasan iyi edersin. Bu hayatta kimin ne zaman öleceği belli olmaz biliyorsun."

Akın, Doruk'un sesini bana yaklaştırarak nispet yaparcasına dinlettirmeye devam etti.
Bak! Gör bak! İşte senin öve öve yere göğe sığdıramadığın Haruki'n bu işte! Gör ve ne kadar saf olduğunu anla diyordu sanki. Onun demesine de gerek yoktu aslında. Ben kendimi yeterince aptal hissediyordum.

Akın kaşlarını kaldırıp Haruki'nin planını daha net görmem için kaş göz işareti yaparken beni aptal gibi hissettirmeye devam ediyordu.
Aynen böyleydi tavırları. Bana net bir şekilde nispet yapıyordu.
Fakat ı göremese de ben Haruki'yi yani Doruk'u dinlerken yüreğim acı ile kıvranıyordu. Bunu bana nasıl yapardı? Beni... ona o kadar güvendiğini bilerek bana... nasıl?

Yutkunurken boğazımın acı bir yumru ile kaplı olduğunu anladım. Bana bunu nasıl yaparsın Haruki? Beni nasıl böylesine arkamdan bıçaklayabilirsin?
Sağ elmacık kemiğime doğru kayan gözyaşını hızla elimin tersi ile silerken çıkış kapısına doğru hızla yürümeye başlamıştım bile.

Ödeyeceksin!
Sen de bana yaptığının cezasını ödeyeceksin. Hatta en çok sen ödeyeceksin!
Nefret ediyorum senden.
Nefret!

İşte bu yüzden hırçınım. İşte bu yüzden hayatıma kimseyi almıyorum. Çünkü ben diğerleri gibi değilim. Güçsüzüm, dayanıksızım ve tek bir iteklemeyle bile yere yıkılırım. Şimdi nasıl toparlanacağım? Nasıl yeniden ayağa kalkacağım ben?

YAPAY ZEKÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin