ATIK

4.5K 120 113
                                    

Başkomiser Mesut, iş yerinde oturmuş çayını içerken birdenbire içeriye genç polis memur arkadaşı Ekrem girdi. Siyah saçlı, zayıf, 1.75 boyunda, 35 yaşında bir adamdı. Evliydi. 2 yaşında bir kızı vardı.

"Neler oluyor? Yüzünden düşen bin parça".

"Yok komiserim iyiyim, sadece dün gece sıcaktan dolayı pek uyuyamadım da".

"E normal Ağustos ayındayız, nede olsa".

"Aslında bir cinayet işlendi, amirim. Yer Alsancak. Dün gece saat 2 sularında bir adam öldürülmüş. Kurban 33 yaşında bir erkek. Ceset çöp bidonunun içinde bulundu".

"Çöp bidonu mu?" dedi Başkomiser Mesut.

"Aynen öyle amirim".

"Tanık var mı?".

"Maalesef yok. İsmi Murat Yılmaz. Yalnız yaşıyor. Evi Bornova'da. Daha önce herhangi bir suç kaydı yok. Sakin yaşamı olan bir adama benziyor. Onu kimin, niçin öldürdüğünü bulmak biraz zamanımızı alacak gibi gözüküyor".

"Zoru severim Ekrem, biliyorsun."

"Hiç bilmem mi amirim?". diyerek karşılık verdi, Ekrem.

Ekrem'i, severdim, yıllardır aynı iş yerinde beraber çalışıyorduk. Ekrem benim kardeşim gibiydi.

"Kurban çöp bidonunda bulunduğuna göre bu cinayet önceden planlanmış  gibi gözüküyor"dedi  Mesut.

"Bende öyle düşünüyorum,amirim. Katil,  kurbanı yakından  tanıyan  biri bence. Ve  bu  kesinlikle  sıradan bir cinayet  değil".

Maktulün yakın bir arkadaşıyla görüşmek üzere yola koyulmuştuk. Balçova'da, bir Cafeye geldik.

"Kurban ile aranızdaki ilişkiden bahseder misiniz".

"Murat ile Üniversite'den beri arkadaşız. Açıkçası öldürülmesine oldukça şaşırdım. Ve çok üzüldüm," diyerek ağlamaya başladı.

İnsanın yakın bir dostunun cinayete kurban gitmesi çok üzücü bir durumdu. Onu anlıyorduk. Adamın kendisini toparlamasını bekledik. O kendine gelene kadar Başkomiser Mesut, çayını içti. Tam bir çay hastasıydı.

"Sizce arkadaşınızı kim öldürmüş olabilir?" diye sordu, Ekrem.

"Hiç bir fikrim yok. O çok iyi bir adamdı. Öyle kimseyle bir alıp, veremediği  yoktu".

Anlaşamadığı hiç kimse yok muydu?" diye sordu, Mesut. Ufak da olsa bir ipucuna ihtiyaçları vardı. Aksi taktirde bu cinayetin sır perdesi asla aralanamazdı.

"Murat, bana özelini anlatmayı pek sevmezdi. Fakat bana bir keresinde, iş arkadaşı Ömer'den, hiç hoşlanmadığını söylemişti."

"Bunu size ne zaman söyledi?" diyerek araya girdi, Ekrem.

"3 ay önce "diyerek yanıt verdi, Ali. Bebek yüzlü, samimi bir adama benziyordu. Öyle pek yalan söyleyecek biri gibi gözükmüyordu. Tabi gene belli olmaz, diye düşündü, Başkomiser Mesut. Bazen suçlular en masum görünenlerin içinden çıkabiliyordu. Bunun örneklerine bundan önceki bazı davalarda rastlamışlardı. Katil en ummadıkları kişi çıkmıştı. Bu yüzden kesin konuşmamakta her zaman fayda vardı.

"Bir an önce Ömer'i, bir ziyaret edelim, Komiserim" dedi Ekrem.

"Elbette edeceğiz. Ona nasıl ulaşabiliriz?"

          

"Nerede oturduğunu bilmiyorum. Murat, bana bunu söylemedi. Fakat bir dakika telefon numarası bende var. Murat, bir keresinde bana gelmişti. Şarjı bitmek üzereydi, benim telefonumdan aramıştı. Bende numarayı kaydetmiştim".

"Teşekkürler" diyerek telefon numarasını aldı, Başkomiser.

"Tabi eğer değişmediyse. Umarım yakın arkadaşımı öldüren o pisliği bulursunuz. Ve cezasını çeker. Kötülük eden bunun bedelini en ağır şekilde ödemeli."

"Haklısın da , bize bu kadar bilgi yetmez. Başka kimlerle yakındı? Kimlerle görüşürdü? arasının bir kişiyle bozuk olması ,katili bulmamız için yeterli değil" dedi Başkomiser Mesut.

"Valla inanın ki bilmiyorum".

Adam, maktulün yakın arkadaşı olmasına rağmen verdiği bilgiler katili bulmaları için yeterli değildi. Hayal kırıklığına uğramışlardı. Adam bekar olabilirdi. Fakat sevgilisi varsa, ondan da maktul hakkında bilgi toplayabilirlerdi. Bu bilgide İşlerine yarayabilirdi. Bazen en ufak bir ipucu bile bir cinayeti çözmeye yeterdi. O yüzden çok dikkatli olmak zorundaydılar.

"Peki ya aşk hayatı? "diye sordu, Başkomiser Mesut.

"Sevgilisi vardı. İsmi Sertap".

"Onu nerede buluruz?" diye sordu, Mesut.

Bir dakika onun telefonu bende kayıtlı diyerek maktulün sevgilisinin numarasını onlara verdi, Ali.

Şimdilik burada işleri bitmişti.

Arabayla ilerlerlerken Ekrem, konuştu.

"Önce maktulün sevgilisini mi ziyaret edelim, yoksa arasının bozuk olduğu iş arkadaşını mı?"

"Önce Sertap'ı, görelim. İçimden bir ses ona öncelik vermemiz gerektiğini söylüyor."

"Umarım hislerinizde yanılmazsınız amirim," dedi, Ekrem. "

Kim Bilir?" diyerek karşılık verdi, Mesut' da. Hislerinde bazen haklı çıkardı, bazense yanılırdı.

Zile bastılar. Kapıyı sarışın, uzun boylu, orta yaşlarda çok güzel bir kadın açtı. Karşısında polisleri görünce birden gözyaşlarına boğuldu. Neden geldiklerini anlamıştı. Kapıyı açtı, ve kendilerini içeriye davet etti. Evin içi oldukça genişti. Ortada kocaman bir masa, büyük ekran bir televizyon, bir sürü açılan divanlardan vardı. Tek başına yaşayan bir kadına göre evin içinde bu kadar fazla divan olması Başkomiserin bunu biraz tuhaf bulmasına neden olmuştu.

Kadın son derece perişan, üzgün görünüyordu. Sevgilisini sevdiği belliydi.

Başkomiser Mesut, birçok cinayet vakasında yer almıştı. Samimi gözyaşlarıyla, sahte gözyaşları arasındaki farkı iyi biliyordu.

"Onu çok seviyordum. Kim böyle bir şeyi yapar ki? Sevgilimi neden öldürdüler? Niçin?"

"Biz de bu yüzden buradayız. Lütfen bize ondan bahsedin. Onu tanımamız katili yakalamamız için şart," dedi, Ekrem.

"Yalnız  yaşıyordu. Tıpkı benim gibi. Fazla arkadaşı yoktu. En samimi arkadaşı Ali, idi. Hatta bazen üçümüz dışarıya çıkar, birlikte eğlenirdik. Onun dışında arası kiminle kötü, bunu şimdi bana soracağınızı biliyorum, fakat aklıma bir türlü isim gelmiyor."

"Anlaşamadığı birileri mutlaka olmalı, siz onun hayat arkadaşısınız, lütfen biraz düşünün, bu katili bulmamız açısından önemli, "

POLİSİYE  HİKAYELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin