APOLLON'CU MUSUN DYONİSOS'CU MU?

6 0 0
                                    


Belki bu sorunun ne anlama geldiğini bilmiyorsun, bu kelimeler sana Güneyde turistik yerlerde gördüğün mekan isimlerinden başka bir şey hatırlatmıyor. Ya da felsefi olarak ne anlama geldiğini bilsen de iş dünyasıyla alakasını kuramadın.

Bilmeyenler için kısaca açıklayalım. Apollon ve Dyonisos, Yunan kültürüne atfedilmiş iki tanrı. Apollon aklın simgesidir. Dyonisos ise sezgilerin. Nietzsche, "Tragedyanın Doğuşu" adlı eserinde bu iki kavramın çatışmasından Yunan modeli tragedyanın ve sanatın doğduğunu ifade ediyor. Yani iki tanrı arasında ifade ettikleri kavramlar açısından bir çatışma var.

Apollon bir tanrı olarak insanları sağ duyuya, kuralları izlemeye ve nizama teşvik eder. Olimpos'un doruklarında yaşayan bütün o tanrıların insanlara ait özellikleri olmasına rağmen ( kıskançlık, aldatma, kin tutma, fanatiklik, cinsel güdüler...) ne yaparlarsa yapsınlar akıl ve mantık çerçevesinde yaptıkları görülür. Tanrılar aleminde yapılan her şeyin mantıklı bir temeli vardır. Dyonisos ise öyle değildir, o doğayı sezgileri ile anlar. Sarhoş olur, dans eder, zevk ve sefa ile günleri geçirir. Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü'nde Apolloncu sanatı plastik bir sanat olarak tanımlarken insanın onun yoluyla doğanın sırlarını çözemeyeceğini vurgular. İnsanın kendisini gerçekleştirmesinin yolunun ise yaratıcı gücün- yani doğanın- kaynağından geçtiğini vurgular. Halikarnas Balıkçısına göre ise Dyonisosçu'lar 'orjinallerdir.'

Gelelim bunu iş dünyası ve START-UP olmakla nasıl bağdaştıracağımıza. Öncelikle, Apolloncu ve Dyonisoscu metaforunun insanın kendisini tanıması ve bir kalıba yerleştirmesi açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Herkesin aynı kariyer hedeflerini ve para kazanmayı hedeflediği bir toplumda yeni bir şeyler üretmek için zaman ayırmak ya da sadece eğlence için zaman ayırmak bile ayıplanıyor. Herkes yeni bir şeyler yapmak için zamanı olmadığından yakınırken sadece eğlence için ayırdığı vakitleri boş sayıyor. Ya da hafta içi stresli bir şekilde çalışıp hafta sonu asla işiyle ilgili bir şey düşünmeyerek tamamen farklı şeylere yöneliyor. Bunlar yanlış mı doğru mu tartışma konusu değil. Ama şunu fark etmek güzel olurdu Apolloncu musun Dyonisoscu mu?

Kuralları mı takip edeceksin yoksa ilham perisini mi?

Okulundan mezun oldun diye, annen baban istiyor, diye sabah 8.30 akşam 18.30 o işe gidecek misin yoksa hayallerinin peşinden gidip 'Orijinal' mi olacaksın? Kendini gerçekleştirme yolunda ilhamın aklını takip ederken mi geliyor yoksa yüreğini mi? 

Kurumsal firmalardaki işini bırakıp cafe açma hayali olan insanlara hep ' sen de kafa aç herkes cafe açsın kim beyaz yakalı olacak o zaman?' sorusu soruluyor ya. Cevap basit Apolloncular! Her zaman kuralları takip etmekten keyif alanlar olacak. Her zaman bütün gün boyunca masanın başında oturmayı sorun etmeyenler olacak. Her zaman ast- üst ilişkisine göre çalışmayı kendine uygun bulanlar olacak. Bunlar kötü değil, belki de sadece sana uymuyor.

Kendini tanımladıktan, senin gibi düşünen insanlar olup bir tanrıyı beğenmediklerinden kendilerine uygun bir tanrı miti bile yarattıklarını öğrendikten sonra belki de o hep istediğin işi yapmaya başlamaya, istediğin kitabı yazmaya başlamaya, bütün vaktini alıp parasal olarak seni tatmin etmeyen işini bırakmak için cesaret bulmaya daha yatkın olabilirsin.

Belki bir fikrin var ve bunu nasıl hayata geçireceğini bilmiyorsun diyelim, bu da bir sonraki 'BELKİ BİR MENTOR'A İHTİYACIN VARDIR' yazımızın konusu. Mentor kelimesinin Homeros'un Odysseia destanında, Odysseus'a yol gösteren kişi olduğunu ve Odysseus'un insanlık tarihinde alet yapıp kullanan İLK insan olduğunu söyleyelim şimdilik. İlk alet yapan insan bile bir yol göstericiye ihtiyaç duyduysa bizim bundan çekinmemize gerek yoktur herhalde değil mi? 

START-UP'LIĞA BAŞLAMAK!Where stories live. Discover now