Neydi bu karanlık dünyanın sebebi?
Neydi o gözlerindeki ifade?
Kimsenin görmediğini görmek...Sevdiğinin acısını görmek.
Belki de ölmekten bin kat daha beterdi
仝Gülüyordum ama içim kan ağlıyordu sevgilim.
Ağlamak istiyordum. Bağırarak hemde...
Çok zordu, annesiz olmak, çok zordu her gece başını okşayan kadının öz annenin olmadığını bilmek.
Kalbim soğumuştu aynı üstünde oturduğum güz çimenleri gibi.
Ellerim soğumuştu annem tutmadığı için.
O an bir kıvılcım yükseldi karanlık dünyamın içinden. Yaklaştım ve baktım. Sevgiydi, aşktı...
Asla inanmazdım sevginin gercek olduğuna sevgilim. Ne ironiydi ama sevgiye inanmazken sana sevgilim diye seslenmem.
Hah!
Soğuktan burnum uyuşmuştu, ellerim kaskatı kesilmişti. Ama güzeldi bir kere burada oturmak.
Sana çokta uzak değildim hem. 70 metre ötedeyedin. O eski soğuk taşlardan yapılmış binanın içinde.
Hangi dersliğin içindeydin bilmem ama bir kalp uzağımdaydın işte. Bu bile bana yetiyor hatta artıyordu bile.
Önce Jennie geldi yanıma. Pek konuşmadım. Ne kadar yakın davranmaya çalışsada ben yakın olamazdım. Çokta bir zamanım yoktu gerçi. Hedefim vardı.
Ben konuşmayınca üşüdüğünü bahane ederek kafeteryaya gitti. Diğer kızların yanına...
Ağaca kafamı yasladım ve gözlerimi kapattım.
Ne kadar süre geçti bilmem, omzumun dürtüklenmesiyle yeniden açtım gözlerimi.
Bu sefer sen gelmiştin yanıma hemde iki kahveyle.
Dilim tutuldu konuşamadım.
Kalbim tekledi söz geçiremedim.Geldin yanıma oturdun. Elindeki kahvenin tekini bana doğru uzattın.
Pek sıcaktı kahve.
Beyaz yünlü kazağımın kollarını parmak uçlarıma kadar çektim. Kahveyi aldım.
Sen adeta ateş gibi olan kahveyi nasıl tutuyordun öylece çıplak ellerinle.
O ısınan ellerinle yüreğimi ısıtmak ister miydin sevgilim?
Ben sana hala şaşkın gözlerle bakarken sen yavaşça kafanı eğdin.
"Ben...Ben Özür dilemek istedim. "
Seninle ikinci konuşmamız olacaktı bu. Seni her dakika izlediğim 2 uzun hafta sonrasında.
"Ne için? "
Kafasını kaldırdı. Gözlerindeki pişmanlığı gördüm.
Yeterdi. Anlatmana gerek yoktu çünkü Üzgündün. Ne için olduğu pekte önemli değildi şu saatten sonra.
"Geçen gün kafeterya da bana selam verdin ama ben seni görmezden hatta tanımamazlıktan geldim bu-"
"Önemli değil. "
Şaşkınca gözlerin açıldı.
"Cidden mi?"
Kafamı salladım" Hm-hm"
Elindeki kahveyi kendi etrafında döndürerek hareket etmesini izledin.
"Neden öyle davrandığımı sormayacak mısın? " Kafanı hafif kaldırarak baktın.
Senin bana aldığın kıymetli kahvemden bir yudum aldım ve kafamı iki yana salladım.
"Hayır sormayacağım. Çünkü illaki yapmanı gerektirecek bir sebep vardır. Sana güveniyorum. Boş yere böyle davranmazsın."
Aşk bu değil miydi zaten, Ne olursa olsun körü körüne güvenmek?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴍadalyon/ʟɪsᴋᴏᴏᴋ✟
Fanfiction●Locket/Madalyon● Şansa inanmazdım. Saçma gelirdi çünkü . Evlatlık olarak verilmeden hemen önce elime demir bir madalyon tutuşturdular sevgilim. Dediler ki "Bu senin şansın Lisa. Hayatını daha iyi hale getirecek bir şans." Öz annem beni bırakmadan...