Multimedia / Devran Bediroğlu
BÖLÜM SÖZÜ
Sen hayata dair planlar kurarken, hayat seni çoktan oyununa dahil ediyor.
~
"Bir saniye bekleyin lütfen." duyduğum ses ile başımı arkaya çevirdiğim de kızın abisi seslenmişti.
Cevap vermemiş, ne söyleyeceğini dinlemeye koyulmuştum.
"Kardeşim Seda adına sizden özür dilerim, yakışır olmadı ama kabul ederseniz beni mutlu etmiş olursunuz." tek kaşımı kaldırmış, kardeşine ve kendisine baktığım da kendime gelerek konuşmaya başladım.
"Kafama takacak kadar mühim bir olay değil." arkamı dönmüş tam yürüyecek iken tekrar konuşmaya başlamıştı.
"Devran Bediroğlu."
~
Yüzümde tek bir hareketlenme olmadan duygusuz bir ifadeyle karşımda duran, adının Devran olduğunu söyleyen kişiye kısa bir saniye bakmama son veren kişi, Sibel'in sesi olmuştu.
"Hadi Kader gidelim." Sibel'in söylediği şeye uyum sağlayarak hareketlenmiştim.
"Koca adam sende kız kardeşine mukayet olursan tatsızlık çıkmaz, buna emin ol!" Çağan, Devran olan şahsi kişinin omzuna vurarak bu cümleleri söylemişti.
Ben ve Sibel arabaya binmiş, Çağan ise arkamızdan gelmişti. Bu hareketi ile kendimi güvende hissetmiştim. Olayın fazla uzamaması adına sevinmiştim, annemlerin kulağına giderse dışarıya çıkmam imkansız olurdu, ha birde ev hapsi.
Karakolun önünü kaplayan egzoz sesi kulaklarımı esir almıştı. Çağan sandığımdan da sinirli olmalıydı ki Sibel bile tek bir kelime etmemişti. Ortamın hakim olduğu sessizliği bozan benim kısık çıkan sesim olmuştu.
"Çağan yaptığın davranış için teşekkür ederim." arka koltuğun ortasına geçmiş ellerimi ön koltuklara koyarak kurmuştum cümleyi.
"Gördüğüm kadarıyla tipik abi kardeş. Hak etti! Ayrıca baldız ne demek teşekkür etmek, vazifemiz seni ve bu güzel fıstığımı korumak." Sibel'in havada uçuşan kalp okları Çağan ile çoktan buluşmuştu anlaşılan. Sibel Çağan'ın yanaklarına buse kondurmuş ve arkasını dönmüştü.
"Ne oldu sana Kader, o kız ile ne konusu oldu anlat, detay ver, detay!" dedikodu saati gelmiş de geçmişti anlaşılan, evet evet.
"Sevgilisinin gözleri bana kaymış, ha pardon kaymamış yiyecek gibi ben bakmışım. Tuvalete geldi saçını başını yolarım dedi. Güldüm ve ardından meşhur olan tokadımı yedi. Fazlasıyla haketti ardından yanımıza geldi ve hırsız dedi, adi şerefsiz ne olucak!" Sibel olayın heyecanına kendini nasıl kaptırmışsa, arabayı inleten bir şekilde konuştu.
"Kızım sen varya adamın kralısın, kral. Ayrıca sarhoştun sen!" son cümlesisini sonradan hatırlamış ve ellerini yüzüne koyarak konuşmuştu.
"Senin salaklığın Sibel, üstüne basa basa dedim ALKOLSÜZ olsun diye!" bu sefer arabayı dolduran ses Çağan'ın kahkahaları olmuştu.
"Kader ben kısa süreli hafıza kaybı yaşıyorsam bu benim suçum mu? Ayrıca ve ayrıca garsona kokteyl dedim gitmiş alkollü getirmiş, bu ne demek oluyor salak olan ben değil garson, garson!" kurduğu cümleye hep bir ağızdan gülerken, aklıma annem gelmişti.
Telefonuma kaç saattir bakmamıştım ve saat kim bilir şuan kaçtı. Çantadan çıkardığım telefonun orta tuşuna bastığım da ekranın her bölümü doluydu, neden mi?
10 Cevapsız Arama - Annem
4 Cevapsız Arama - Fikret Amca
7 Cevapsız Arama- Sümeyye Teyze
Annem'den mesaj 'Kız nerdesin! Sümeyye teyzen ne diyor' , 'saat kaç kaç! Terliği hak ettin!'Bu kadar yeterli mi ?
Ah! Saat gecenin bir buçuğu, tamamıyla müebbet yiyecektim. Hücremde bana eşlik edecek olan şahısda, şuan önümde sevgilisiyle el ele tutuşan Sibel'di.
"Sibelciğim telefonunu açar mısın?" anlamayan gözleri üzerimde gezindikten sonra, telefonunu açmış ve...
"Kader biz tamamıyla battık!" beklediğim tepkiyi aldığıma göre başımı arka koltuğa yasladım ve yarının gözümde canlanmasına izin verdim, tüm zorluğuyla kabullenmiştim.
Yarın ne mi olacaktı ?
Annem yatağında rüyalar aleminde koştururken ben kahvaltıyı hazırlayacaktım. Keyifle yiyecekler ve ardından o boş kirli tabaklar makinede değil ellerim ile yıkanacaktı. Sonra ev ile mücadeleye girecek, baştan yaratacaktım. Bunun zamanını bilen biliyor zaten değil mi? Birde akşam yemekleri var onlar hazırlanacak daha sonra yine ellerimin ustalığı ile onlar yıkanacaktı. Bu bir gündü, diğer günleri de vardı. Geç kalma zamanım saat on ikiyi geçtiyse eğer üç gün bu eğlence aktivitesi yerine getirilecekti. Yapılmadığı takdirde iki katına çıkacaktı. Bir şekilde bu işten kurtulmam şarttı, yoksa ellerimin kullanma tarihi geçecek, iflas edecektim.
"Ellerim şimdiden uyuştu." kulaklarıma gelen bu ses ile kalbim bir kez daha burkuldu.
"96 saat, 5760 dakika, 345.600 saniye." dudaklarımın etrafa bıraktığı bu kelimeler döküldü. Çağan'ın soru işaretlerini ikimizde farketsek bile, bu gerçek bizi çoktan iflasa sürüklemişti.
"Benim de anlayacağım bir diyalog kurarsınız eğer sevgilim, bu surat ifadem ortadan kalkar." haklıydı ne diyelim.
"96 saat, 5750 dakika, 345.600 saniye. Ayrı kalacağımız zaman dilimi. Bu ne demek oluyor sevgilim şu şekilde. Ev hapsine gidiyoruz, elektronik ortamın olmadığı, görüş saati olmayan bir saat dilimi." Sibel'in yüzüne kondurduğu tebessüm Çağan'ı şoka sokmuş, beni ise gerçekliğe tekrar itmişti.
"Ciddi olamazsın Sibel!" yüksek çıkan sesi ikimizide şaşırtmasada, ciddi olmamasını o kadar çok isterdik ki ama nafile.
"Sadece üç gün Çağan, Mecnun Leyla için dağları deliyor. Dağları delmeni geç, üç gün bekleyemiyor musun?" bu Sibel tam bir zeka küpüydü, haksız iken yine haklı taraf olmuştu. Hep imrenirdim ama bu beyinden öyle bir şey çıkması da beklenemezdi.
"Bebeğim sen iste o dağdan su getiririm." Çağan Sibel'in elini tutmuş ve dudaklarına bastırmıştı. Ardından şu cümleler döküldü dudaklarından "sabrederim güzelim, ben seni cam silerken bile hayranlıkla izlerim. Her hâline aşık olduğum kadın." güzel miydi şimdi bu? Ah tabiki hayır.